|
İhracatın birim değeri artmalı
Ticaret Bakanlığı verilerine göre (GTS kapsamında) 2020 yılının dış ticaret tablosu belirginleşti. Verilere göre 2020 tamamında
Türkiye’nin ihracatı yüzde 6,26 azalarak
169 milyar 514 milyon dolar olarak gerçekleşirken,
ithalat yüzde 4,32 artışla
219 milyar 425 milyon dolara ulaşmıştır.
İhracatın ithalatı karşılama oranının
2019 yılındaki yüzde 86 düzeyinden
yüzde 77,3 düzeyine düştüğünü
görmekteyiz.
Dış ticaret açığı
da bir önceki yıla göre yüzde 69,12 oranında artarak
49,9 milyar dolar olmuştur.
Dış ticaret açığının, turizm gelirlerindeki kaybın da etkisiyle
cari işlem açıklarını
yükselteceği de açık.

**

İhracatın pandemi etkisiyle
dünya ticaret hacmindeki daralmaya paralel
aşağı yönlü hareket
göstermesini
doğal
karşılamak gerekir. Ancak
ithalatın
, özellikle enerjide ve ara malında yüksek dışa bağımlılık (162 milyar dolar ara malı ithalatı yapılmış) nedeniyle,
azalmamış olması düşündürücü.
Burada
söylenmek istenilen
dış ticaretin
yapısal özelliklerine bakıp,
çıkış yolu bulunması,
politika üretilmesi gereğidir.
Örneğin; ihraç mallarımızda yıllardan beri ilk sırada
motorlu kara taşıtları
gelmektedir (2020 yılında 22 milyar dolarlık ihracat yapılmış). Oysa söz konusu mal grubunun net katma değeri ve dolayısıyla
net döviz girdisi çok düşük.
Çünkü ülke içindeki otomotiv sanayii yüksek oranda
montaj sanayii
şeklinde faaliyet göstermekte, üretimde kullanılan
birçok ürün dışarıdan (ithal) tedarik edilmektedir
(yani üretimde-ihracatta büyük ölçüde dışa bağımlılık var). Bu noktada
yerli otomobil
üretiminin ekonomik-katma değer olarak da
ne kadar önemli olduğu
anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların dışında ihracatımız içinde ilk 20 ürüne bakıldığında
yüksek teknolojili ürünün bulunmaması ihracatın birim değerinin düşük olma nedenini
açıklamaktadır.
Özellikle
yüksek katma değerli teknolojik ürünlerin
imalat sanayii ihracatı içindeki payının sadece
yüzde 3,4 olması,
bir taraftan
ihracatta büyük atılım yapılamama,
diğer yandan
orta gelir tuzağından çıkılamama nedeni.

**

Dış ticaret açığını azaltmak hatta pozitif yapmak için, basitçe ya ihracatı artırmak ya da ithalatı kısıtlamak gerekir. Ancak iç üretimde
aramalı ithalatına olan bağımlılık
hem de Türkiye’nin uluslararası piyasalara ve serbest ticaret kurallarına entegrasyonu (DTO üyeliği, Gümrük Birliği v.s. angajmanları)
ithalatı kısıtlamayı zorlaştırmaktadır.
Ulusal paranın aşırı değer kaybettiği
bir süreçte bile
ithalatın dizginlenememesi, ihracatta beklenilen artışın olmaması rekabetçi kurlarla dış ticaret dengesinin sağlanamayacağını
Türkiye örneğinde net bir şekilde
göstermiştir
.

İhracat artışı ise yeni ürün, yeni pazarlar bulma ve kapasite kullanım oranlarını artırma ile mümkün olabilir. Oysa Türkiye’de kapasite kullanım oranları dönemsel olarak yüzde 70-80 arasında değişmektedir. Mevcut kapasitelerin yüzde 100’ü kullanılsa bile ihracattaki artış sınırlı kalacaktır.

Bu noktada
ihracatı miktar yönüyle artırmanın sınırlı
olduğunu, esas olarak
birim değer artışına ağırlık vermek gerektiğini
(yüksek katma değerli ürünler ihraç etme), böyle bir hamlenin
ihracat gelirlerinde 2 hatta 3 kat artışı mümkün kılabileceğini
söylememiz gerekiyor.

**

TÜİK ihracat ve ithalatın aylık birim değer endekslerini hesaplıyor. Birim değer endeksi toplam ihracatımızın kilogram cinsinden ihracat gelirine oranlanması ile bulunuyor (1 kg ihracatın değeri).

2005 yılında 1.09 dolar olan bir kilogramlık ihracatımız 2008 yılında 1,54 dolar seviyesine kadar yükselmişti.
2009’da küresel krizinde etkisiyle 1,18 dolara kadar gerileyen bu oran
2014 yılında 1,59 dolar
ile en yüksek seviyeye çıkmış, daha sonrasında yine azalmıştır. Öyle ki
2019’da 1,23 dolar
olarak gerçekleşen değerin
2020 yılında 1,10 dolar seviyesine inmesi beklenmektedir.

Verilerin anlamı; ihracat miktarı her yıl artsa bile birim değer artmadığından elde edeceğimiz ihracat geliri artışının kısıtlı olacağıdır.

**

İhracat birim değerleri için ortalama
2,5-3 dolar seviyeleri hedef
konulmuşken sürekli hedeften uzaklaşılması üretimde
yeni nesil dönüşümün henüz sağlanamadığının
açık yansıması.
Burada
savunma sanayiini ayrı
tutmak gerekiyor. Zira 2015 yılından bu yana yüzde 100’ün üzerinde bir artışla ihracatta kilogram değerini oransal bazda en fazla artıran sektör. Şimdiden
kg değeri 60 doların üzerine çıkmış,
ihracat birim değeri 10 doların üzerinde olan
sadece 3 sektörden biri
olmuştur. Kalan ikisi mücevherat ve hazır giyim sektörü.

**

Kısaca söylemek gerekirse,
ihracatta hamallık yapıyoruz.
Kilogramı
0,9 dolardan tonlarca meyve-sebze ve 0,41 dolardan inşaat malzemeleri ihraç ediyoruz.
Buna karşılık ithal ettiğimiz
bir dizüstü bilgisayarın kilogramına 600, bir akıllı cep telefonuna 2-3 bin dolardan fazla veriyoruz.
Yüksek teknolojili üretim ve ihracat bu nedenle önemli.
Sadece dış ticaret açıklarını kapatma ya da cari açığı azaltma noktasında değil, Türkiye’nin yıllardır aşamadığı
orta gelir eşiğini atlamada da en önemli anahtar, çıkış yolu birim değeri yüksek ileri teknolojili ürünler ihraç etmek.
2021 yılında yapılması planlanan ekonomik ve hukuksal reformların içinde
ihracat birim değerini artırma çözümleri
(destekleri) de yer alır diye ümit ediyorum.
#İhracat
٪d سنوات قبل
İhracatın birim değeri artmalı
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle