|
High modernity ile postmodernity arasında bir İslamcılık

Merve Kavakçı''nın evliliği ya da iş hayatına atılan müslümanların cepleri biraz para görünce ikinci evliliklerini yapmaları her ne kadar temelde etik tartışmaları beraberinde getiriyor olsa da en azından sosyolojik düzeyde yeni durumların/conditions ortaya çıktığını gösteriyor. Bu sorunlardan daha öncelikli olarak kadın erkek ilişkileri ve müslüman (olan-olmayan) kadının konumu açısından bir dizi temel konular da gündeme getirilebilir. Örneğin başörtüsü nedeniyle üniversite kapılarına yığılan kızlardan, kadının siyasete girip girmeyeceğine değin uzatılabilecek bir liste her gün değişik yansımalarla gündemimizde bir şekilde yerini alıyor. Bunların çoğu siyasi polemik konusu yapıldığı için toplumda yaşanan dönüşümü anlamak ve bunları sağlıklı biçimde tartışmak ne taraf olanlar ne de karşı olduğunu iddia edenler açısından mümkün olmuyor.

Din ve modernlik ilişkisi hep sorunlu bir konu olmuştur. Bu sorunluluk sadece din açısından bakanlar için değil toplumu modernleştirme adına yorumlayanlar için de kavramsal ve pratik düzeyde gündemin en önemli maddesi oldu ve olmaya da devam edecek. Ancak artık modernleşmenin yeni aşamalarına gelindiği globalleşmenin kültürler üzerindeki etkisinin tartışıldığı bir dönemde dinin konumu sanılanın aksine hala bir önceki yüzyıl kadar belirleyici. Hele kadın konusu modernitenin de posmodernitenin de temel temel tartışma konularından biri olmayı sürdürüyor.

Tartışmayı, içinde bulunduğumuz durumun postmodern bir durumla mı alakalı olduğu yoksa modernitenin yeni bir aşamasında mı olduğu gibi sıkıcı teorik konulara taşımak niyetinde değilim. Ancak durumu izah etmede sosyologların kendi aralarında yaptığı teorik tartışmalar bir ölçüde gelinen noktayı anlamak bakımından sıradan insanları da ilgilendirmektedir. Modernitenin din ve gelenek ilişkisi bakımından, entellektüeller ve toplum açısından dinin, kültürel çoğulculuğun öne çıkmasıyla hiyerarşik ve dominant konumunu kaybettiğini, yeni bir durumunu söz konusu olduğunu söyleyen postmodern kuramcılara karşılık aksini savunanlar da var. Globalleşmeyle gelen bu yeni durumu Antony Giddens gibi sosyologlar "high modernity" kavramıyla açıklamaya çalışıyorlar.

Baudrillard gibi kimi postmodern kuramcılar dinin geleneksel konumu, hiyerarşik yapısı zayıflasa, kurumsal anlamda aşınsa da bir şekilde hayatiyetini sürdürüldüğünü hatta bireyin kendini tanımlaması, konumlandırması anlamında daha da etkinleştiğini savunuyorlar. Modernitenin iddia ettiği gibi entelektüel anlamda inkarı, ateizme vardırması mümkün değildir. Hatta fundamantalizm denilen olgunun moderniteye karşı postmodern bir cevap, bir savunma olduğunu iddia ediyorlar.

Ancak burada, kendini bir şekilde dinle irtibatlandıran, varoluşunu din kaynaklı açıklamalarla anlamlandıranlar için karmaşık bir durum söz konusu. İslamcılığın modernist bir akım olması postmodern durumda İslamcıların kendi duruşlarını izah etmek için yeterli olmuyor.

Gerek toplumun aldığı yeni biçim gerekse bireyin din karşısında durumunu izah etmede, bu karmaşık yapı içinde dini referansların geçerliliğini ne kadar sürdürebileceği temel tartışma konusu. Örneğin kadın erkek ilişkileri, kadının kamusal alandaki yeri gibi konular tartışıla dursun bireylerin davranış şekilleri bir gerçeklik olarak kendi dini anlayışını da dayatıyor. Bu bir bakıma Giddens''in tanımıyla reflexive modernity ya da high modernitiy olarak ortaya çıksa da başka bir anlamada tüm ölçüleri altüst eden postmodern duruma da denk düşüyor.

Müslüman bir bürokrat ya da iş adamı dini anlamada eşini geçtik artık sevgilisini toplantılara getirip tanıştırması hangi teorik açıklamaya uygun düşmektedir? Postmodern bir durum mu söz konusu, yoksa modernitenin bir ileri aşaması high modernity mi söz konusu?. Örneğin geçen pazar günü müslüman bir işadamı bir gazetede kendisiyle yapılan röportajda, kadın erkek ilişkileri ve kadının konumu için "teorik sorunlar" bulunduğunu belirtiyor. Varolduğunu belirttiği teorik sorunları, kadının kamusal alana çıkması anlamında mı anlamalıyız yoksa kadın erkek ilişkilerini belirleyen dini hükümler açısından mı yorumlamalıyız?

Hasılı highmodernite denilen durum modernist İslamcılığa denk düşüyor gibi görünse de dini algılayıştaki karmaşayı postmodern durum daha iyi izah ediyor. Weber''yen ifadeyle dinin seculerleşmesi anlamına gelen, herkesin kendi konumuna uygun bir din anlayışı kimileri için çok da sorun çözücü gibi geliyor.

Ahlak, din, toplumsallaşma, bireyin konumu, kadının kamusal alana çıkması tüm bunların bir kenara bırakıp temel bir soruyu İslamcılar kendilerine sormaktan kaçınıyor. Kaçındıkça da sürekli mevzi kaybediyorlar. Müslümanlık nerede duruyor ve ne işe yarıyor?

Bunun cevabını sosyolojinin teorik tartışmalarında aramamalı.


25 yıl önce
High modernity ile postmodernity arasında bir İslamcılık
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!