|
AK Parti tek başına iktidar olabilir mi?

Soru şu: AK Parti''nin sandığı ve umduğu gibi oyların ve seçmenin iki cepheye ayrılacağı bir referandum seçimlerle mi karşı karşıya kalırız?

Yoksa her askeri müdahalenin hedeflediği dağılma sonuç verir, 4 ya da 5 partili bir Meclis ortaya çıkar mı?

Türk seçmeni genel olarak iç içe girmiş üç temel kritere göre davranır.

• Seçmen çatışma sevmez, çatışanı, çatışmayı temsil edeni cezalandırır, en azından arasına mesafe koyar. RP''nin yerine kurulan FP''nin 1999 seçimlerinde karşı karşıya kaldığı durum bu konuda tipik örneklerdendir. Bu çerçevede bakıldığı zaman, kabul etmek gerekir ki, askeri müdahaleler, müdahale edilen siyasi parti ya da partileri çatışmanın doğrudan tarafı ve sembolü haline getirerek, bunlarda güç kaybına yol açarlar.

• Seçmen yüksek bir adalet duygusuna sahiptir. Diğer bir ifadeyle adalet ve dürüstlük siyasete yönelik temel beklentilerinden birisidir; haksızlık-adaletsizlik endişesi ve deneyimi, siyasi tavırların merkezini oluşturur. Bu açıdan bakıldığında mağdura yakın durur. Örneğin askeri müdahalelerden sonra yapılan her ilk genel seçimde askere karşı belirgin bir tavır içinde hareket etmiştir

• İkna edici ve karşılığı olan “değişim söylemi” Türk seçmeni en çok heyecanlandıran, kendisine çeken unsurlardan birisidir. Menderes''in DP''si, Demirel''in AP''si, Ecevit''in CHP''si, Özal''ın ANAP''ı, Erdoğan''ın AK Partisi, kendi çaplarını aşan önemli oy oranlarını bu şekilde tutturmuşlardır.

2007 Genel Seçimleri''ne bu kriterler çerçevesinde baktığımız zaman şunları söylenebilir:

Asker ve laik kesim merkezli çatışma ve kutuplaşma dozunun seçimlere doğru yükselmesi halinde, AK Parti''yi çatışmanın açık simgelerinden birisine dönüştürecektir. Bu durumda AK Parti''ye kendi teşkilatı dışından gelen ortadaki ve çevredeki “oyların tereddüt göstermesi” doğal bir gelişme olur. Diğer bir ifadeyle bu faktör “referandum seçim ortamı” ya da bu tür bir toplumsal ruh hali kolay ve şematik oluşmasını engeller.

Buna karşılık yaşanan son krizde AK Parti''nin karşı karşıya kaldığı durum, uğradığı açık haksızlık Türkiye''deki ortalarda dolaşan demokrat eğilimli sol ya da liberal seçmenin tepki oylarını hareket geçirebilir. AK Parti, mağdur olarak, gerek askere karşı tavrı kendisine çekebilir.

Bu iki faktörden hangisinin ağır basacağı ya da AK Parti''den kaçış ve AK Parti''ye yönelme arasında hangi eğilimin baskın olacağı, seçim sonuçlarını belirleyecek önemli bir unsur olacaktır.

Bu terazide hangi eğilimin ağır basacağını ise üçüncü kriter, yani “değişim dili” belirleyecektir.

Muhalefet partilerinin bugüne kadar değişim dilinden çok “itiraz dili” tutturdukları ortada.

Bu resmi kırmak için üretilen ittifakların, örneğin DYP ile ANAP''ın birleşerek DP''ye dönüşmesinin, CHP ve DSP''nin yakınlaşmasının bu açıdan ciddi sonuçlar vereceğini sanmıyoruz. AK Parti''nin ise, en azından son bir yıl içinde, değişim dili ve fikrine işaret etmekten çok, bir denge ve savunma hattı üzerinde durduğu ortadadır.

Eğer pozisyonlar ve diller değişmez ise Türkiye''nin 2007 seçimlerine değişim söylemi ve değişim heyecanından uzak bir şekilde gireceği aşikardır.

Bu durumda AK Parti''den kaçış öne çıkacak ve TBMM parçalı bir yapıyla oluşacak, muhtemelen ülke koalisyonlar devrine kapı açacaktır.

Gelelim diğer ihtimale, değişim söyleminin devreye girmesine…

Mevcut siyasi partilerden ikna edici ve karşılığı olan bir değişim dili tutturma ihtimali olan tek parti AKP''dir. Çıtası yükselmiş liberal ve demokratik bir değişim projesiyle, bunu ifade eden ve çağrıştıran bir aday listesiyle ortaya çıkacak AK Parti cazibe merkezi olmayı bilir ve tek başına iktidarın kapısını tekrar aralar…

Düşük ihtimal ama tek çıkış bu…

17 yıl önce
AK Parti tek başına iktidar olabilir mi?
Bebekleri ağlatmayın!
Dinin doğru anlaşılması yeniden mesele haline geldi
Batısızlaşma
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”