|
Bu tezkere ülkeyi götürür?

Tezkere çıktı. Bundan böyle 1 yıl süreyle Türk ordusu gerekli görüldüğü zamanda Irak''ın kuzeyindeki PKK kamplarına müdahale edebilecek.

Bu muhtemel müdahalenin, “Saddam döneminin sıcak takip operasyonları”ndan farklı olacağı ortada…

Irak devleti bu müdahaleyi istemiyor. Bölgede işgalci güç, ABD de müdahaleye sıcak bakmıyor. Bu durumda siyasi açıdan riskleri ve maliyeti yüksek bir askeri operasyondan söz ediliyor demektir.

Risk ve maliyet sadece dış politika açısından değil, aynı zamanda iç siyaset açısından da söz konusu.

Yaşanmış örnek çok…

Terörün azması, Kürt sorununun teröre endekslenmesine yol açıyor.

Böyle olunca askeri mücadele ve müdahale bu sorunda yol almanın ayrıcalıklı aracı olarak algılanıyor.

Bu durum ise ülkenin her alanında, her konusunda, her yerinde güvenlik politikalarını, güvenlik zihniyetini ve güvenlik kurumlarını öne çıkarıyor…

Sonuçta bir tür bir “fasit daire” oluşuyor.

Askeri tedbirler, güvenlik politikalarının baskın hale gelmesi, “terörü ona adeta bir siyasi değer katarak daha görünür kılıyor” ve tahrik ediyor…

Ve her yönümüzle “otoriterleşme, askeri otoriteyi siyasi oyuna katma, siyasi çözüm fikrinden uzaklaşma” yolunda mesafe alıyoruz…

Bu kez de sonucun böyle olmaması için neden yok…

Siyasi iktidarın ağır ve temel toplumsal sorunlarda, özellikle Kürt meselesinde “somut çözüm politikası”na sahip olmadığı dikkate alınırsa, bu boşlukta şiddet rüzgârlarının siyasi adımları yönlendireceğini ve hükümeti kuşatacağını tahmin etmek zor değildir.

Malum, hükümet geçen dönem Kürt meselesinde tüm politikasını hukuki adımlara endekslemişti.

Temel hak ve özgürlükler alanının genişlemesi, ana dilde eğitim ve yayın hakkı gibi adımlar bugün Kürt siyasi alanında çoğulculaşmaya, liberalleşmeye yol açarak uzun vadede bu sorunun çözümü açısından önemli adımlardır, geliştirilmeleri gerekir.

Bu “gerekli koşul”dur, ama “yeterli koşul” değil…

Kürt sorununu ve kanayan yarayı hukuki adımların dindirmeyeceği ortadadır.

Şimdi somut siyasi adımlar atmak zamanıdır.

Siyasi iktidar bunu örgütün gücünü ve lojistik desteğini kıracak kısmi af gibi ya da benzeri adımlarla yapabilir…

Siyasi iktidar bunu pratik adımlarda DTP''yle ilişki kurarak, hatta DTP''yi bölgenin siyasi restorasyon planını birlikte hazırlamaya iterek yapabilir…

Ancak korkarız ki, AK Parti''nin muhafazakârlığının sınırı, hukuki adımların siyasi adımlarla doldurulması gerektiği noktada başlamaktadır.

Siyasetsizlik kokusu da böyle ortaya çıkmaktadır.

Siyasetsizlik sürüklenmek ve tabi olmak demektir. Siyaseti olanlara tabi olmak, siyaseti olan tarafından sürüklenmek demektir.

Hükümetin son gelişmeler karşısında gerek içeriye gerek dışarıya karşı benimsediği aşırı sert, tehditkâr ve otoriter üslup akla bunları getirmektedir.

İlk göstergedir zira üslup ve vurgular tezkereye, askeri müdahaleye yüklenen aşırı siyasi anlamı göstermektedir.

Gönderme yaptığımız sadece ve özel olarak tezkere ve askeri operasyon meselesi değildir.

Operasyonlar, PKK''nın yaralanmasına, zayıflamasına, kendi içinde kriz yaşamasına yol açtığı ölçüde gerekli olabilirler. Gerektiği zaman bu konuda siyasi riskler de alınabilir.

Ancak operasyon askeri bir gereklilikten çok içerideki ideolojik çarkın dönmesine yarayan siyasi gereklilikse, sorun bu noktada başlar.

Endişemiz odur ki, siyaset bu mekanizmanın tuzağına düşmek üzeredir.

Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek dün tezkere görüşmeleri sırasında meclis kürsüsünden “Terörün düşmanı demokrasidir, bugün terör demokrasinin gösterdiği gelişme karşısında azmaktadır. Hükümetimiz bu konuda demokratik adımlar atmayı sürdürerek mücadele verecektir…” diyordu…

Pek güzel…

Ama söz yetmez, adım, dahası siyaset, somut girişim gerekir…

Aksi halde o operasyon sizi de esir alır…

17 yıl önce
Bu tezkere ülkeyi götürür?
Bindi millet Halk Partisi teleferiğine
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…