|
Gül: İdeal cumhurbaşkanı

Cumhurbaşkanlığı gerilimi dün öğle saatlerinde sona erdi. Başbakan Tayyip Erdoğan AK Parti grup toplantısında adayı açıkladı: Abdullah Gül.

Kimin cumhurbaşkanlığı olacağı epeyce bir süredir AK Parti''nin bir iç meselesi halini almıştı. Ne Baykal''ın feveranı ne Ankara yürüyüşü bu durumu etkilemedi. Sonuçta AK Parti kararı kendi içinde ve kendi dinamiklerini hesaba katarak aldı.

Bu çerçevede Tayyip Erdoğan ve iktidar partisinin önünde üç model vardı:

Güçlü adam modeli (Erdoğan, Gül ya da Arınç)… Sadık adam ve itiraz modeli (örneğin Çubukçu)… Uzlaşma ya da boyun eğme modeli (örneğin Vecdi Gönül)…

“Muhalefetin izlediği gerginlik” politikaları, “parti içi dengeler” ve yürütmenin birleşmesiyle simgelenecek yeni döneme ilişkin “meşruiyet arayışı” kanımızca “güçlü adam modeli”nin tercihini kaçınılmaz kıldı...

Son bir hafta içinde şahsi tercihi ve iradesiyle Tayyip Erdoğan''ın aday olmaktan adım adım uzaklaşmasının tabii sonucu, ibrenin en güçlü ikinci adam Abdullah Gül''e dönmesiydi… Öyle oldu.

Şunu kabul etmek gerekir, yaşanan tartışmalar, güçlü iktidar modeli endişeleri dikkate alınırsa Abdullah Gül yapılacak en doğru ve en etkili tercihti.

Bu tercih “üçlü meşruiyet” üzerine oturmaktadır.

Abdullah Gül''ün cumhurbaşkanı adaylığı AK Parti içinde hiçbir tartışmaya yol açmaz ve “tam bir meşruiyet hali”ni ifade eder. Arınç''tan başlayarak kendisini aday adayı hisseden tüm diğer milletvekillerine kadar kimsenin itiraz edemeyeceğini bir isimdir Gül.

Öte yandan sistem açısından da AK Parti içinde meşruiyeti en yüksek isimlerden birisidir, belki ilk isimdir. Başbakanlığı yanında, Dışişleri Bakanı ve Başkan Yardımcılığı sırasında, ayrıca reformların uygulanmasından sorumlu bakan olarak devletin çeşitli kurumlarıyla yakın işbirliği içinde çalışmış bir siyasi aktördür. Özellikle bu süreçte Dışişleri Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı''nın yakın ilişkisi Abdullah Gül merkezli olmuştur. Gül''ün kişiliği, çatışmacı olmayan yapısı, buna karşın mesafeli ve formel tavırları, kendisini etkili, güçlü ve meşru bir devlet adamı haline getirmiştir.

En nihayet şunu söylemek gerekir: Abdullah Gül sadece partisi ve sistem için değil, AK Partili olmayan kamuoyu için de en meşru, en kolay kabul edilebilecek cumhurbaşkanı adayıdır. Gül gerek başbakanlığı sırasında gerek Dışişleri Bakanlığı sırasında aldığı uzlaşmacı, liberal ve sorun çözücü tavırlarla Türkiye''nin benimsediği bir devlet adamı profili çizmiştir. Nitekim türlü araştırmalar Erdoğan dışında Gül''ün AK Parti''nin ülkenin sempatisini toplayan siyasetçilerinden birisi olduğunu ortaya koymaktadır.

Sonuç olarak gelinen nokta itibariyle bakıldığında AK Parti''nin aldığı kararla cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecine gerginliği dindirici bir nokta koyduğu söylenebilir.

Bir kere Baykal''ın, Tayyip Erdoğan üzerine kurduğu gerginlik politikası bir anda anlamsızlaşmıştır. Baykal aynı dili sürdürmeye çalıştıkça iyice marjinalleşecek ve yalnız kalacaktır. Dahası kriz peşinde koşan adam imajını pekiştirecektir.

Diğer taraftan kamuoyundaki gerginliğin havası alınmıştır…

Kanımızca normalleşme süreci başlamıştır, bu süreç önündeki birkaç engeli daha aşınca iyice hızlanacaktır.

Siyasette normalleşmeyi demokrasi mekanizmasının harekete geçirmesi sevindiricidir…

17 yıl önce
Gül: İdeal cumhurbaşkanı
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle