|
Kim koyuyor, kime koyuyor, kimi oturtuyor?

Spor yazarı Erman Toroğlu, Türkiye'nin en çok izlenen futbol programında, belki de Türkiye'nin en çok izlenen programında ve o programın en çok izlendiği saatlerde, esip gürlüyordu Pazar akşamı...

Şehitleri bahane ederek, Kuzey Irak operasyonu diyerek Özkök-Büyükanıt karşılaştırmalarına gönderme yapıyor, "ben askerin demokratını anlamam arkadaş, ben askerin sertini severim, asker dediğin kodu mu oturtacak..." diyordu...

Kim koyuyor, kime koyuyor, kimi oturtuyor?

Bu soruların yanıtlarını aradığınız, ülkedeki son dönem asker-sivil ilişkilerinin önemini ve oturduğu çerçeveyi dikkate aldığınız zaman, bu lafları eden adamın görüntüsünün ekranlardan o an bir daha geri gelmemek üzere buharlaşması gerekir...

Yayıncılık etiği, gazeteciliğin kamuoyu karşısındaki sorumluluğu, televizyonların gençlerin değer sisteminin oluşmasındaki payı, bu çerçevede demokratik değerlere, hukuk ilkelerine vermesi gereken önem böyle icap ettirir...

Şehitlerin ardına sığınsa da darbe çağrıcılığı, askeri düzen şakşakcılığı bu yolla ve bu şekilde yapıldığı zaman dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde tolere edilemez...

Bizde iş farklı...

Arsızlık ve utanmazlık had safhada...

Ertesi gün kimi spor yazarlarının eleştirilerine maruz kalıyor, ama rahatsızlık duymuyordu Toroğlu... Hatta Hürriyet Gazetesi'ndeki spor köşesinde "Sözlerimin arkasındayım" diyor, "Türk halkının sessiz çoğunluğunun gönderdiği" destek mesajlarından söz ediyordu...

Aslında bizi ilgilendiren Toroğlu değil...

Askerciler, üç beş kişi sallandırmacılar, faşizanlar arasında ha bir eksik ha bir fazla...

Kaldı ki adamımızın kalitesi de ortada... Patlıcan, domates, kabak benzetmeleriye tanınan, bel altı hicivlerini zeka belirtisi sanan, televizyon ekranında Galatasaraylı futbolcu Ümit Karan'a evleneceği günün arifesinde oynadığı maç sonrası "bütün gollerini bu akşam attın, yarın gece ne yapacaksın" diyebilen birinden söz ediyoruz...

Ama bu adamın temsil ettiği zihniyetin kamuoyu vitrininde kapladığı yer açısından sorun büyük...

Bu yer son günlerde iyice genişledi ve daha da genişleyeceğe benziyor...

Toroğlu ya da Toroğlu gibiler bundan bir iki yıl önce siyaset şiddete galebe çalarken, Türkiye değişim ve demokratikleşme hamlelerini yaşarken böyle konuşamazlardı...

Onları böyle bu tür konuşturan, bu tür konuşmasını mümkün kılan şiddettir, şiddetin ürettiği cenazelerdir...

Şimdi konuşuyorlar...

"Cenaze ve ölüm siyaseti", cenaze ve ölümden beslenir, duyguya seslenir.

Bir toplum için en büyük tehlikedir "duygunun siyaseti"...

Aklı devre dışı bırakır, öfkeyi, tepkiyi, şiddeti sıradanlaştırır...

Ne yazık ki gerek ülkedeki gerek bölgedeki atmosfer bu uygun bir istikamette ilerliyor...

Nitekim dün, İsrail'in insanlık adına utanç verici saldırılarıyla hız kazanan Ortadoğu savaşının, Türkiye'ye olası etkilerinden söz ederken, özellikle "güvenlik boyutu"nun altını çizmiştik..

Muhtemelen Türk siyasetinde güvenlik boyutunun hemen her anlamda yeniden önem kazanacağı bir döneme giriyoruz...

Bu koşullarda seçmen ittifaklarını zorlayacak yeni gelişmeler, örneğin "milliyetçiliğin güvenlik kaygısıyla bezenmiş yükselişi" şaşırtıcı olmayacaktır örneğin...

Şiddetin ve militer beklentinin sıradanlaşması, güvenlik kaygısının kamuoyunda güvenlik beklentisini öne alması, siyasileştirmesi de öyle...

Nitekim Türkiye'nin önümüzdeki dönemde yaşayacağı sıkıntıların ve belirsizliklerin başında "siyaset-devlet terazisi"nin ne yöne kayacağı soru ve endişesi geliyor...

Gerek ülke içindeki şiddet ortamı, gerek uluslar arası gerginlikler, gerek cumhurbaşkanlığı seçimi ülkede siyasi karar süreçlerini germeye aday görünüyor...

Küçük adam ve zihniyetlerin kapladığı alan daha da büyüyebilir...
18 yıl önce
Kim koyuyor, kime koyuyor, kimi oturtuyor?
Çekin elinizi CHP"nin üstünden!
Kara dinlilerle milletin savaşı
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar