|
Kürt faktörü…
Partiler koalisyon fikrine yoğunlaşmış durumda.

Bu noktada MHP'nin aldığı tavır, ilk belirleyici faktör olarak karşımıza çıkıyor.

Hallaçoğlu'nun dün yaptığı açıklama Bahçeli çizgisini biraz daha açıyordu:

“HDP'nin desteğini asla kabul etmiyoruz. Kendilerini terör örgütünden soyutlayamayan bir siyasi partinin bizi destekliyor olmasını kabul etmemiz söz konusu değil. Böyle bir birlikteliğin olması da söz konusu değil. Onlarla hele hele koalisyon ortağı, dışarıdan destekleseler bile biz yola çıkmayız…”

Bu mantığı MHP'nin, HDP destekli CHP azınlık hükümetine el vermeyeceğine kadar götürürsek, AK Parti'yi dışarıda bırakan üçlü muhalefet formüllerinin tümü, en azından şimdilik tıkanmış demektir.

Zira MHP bu düzeyde sadece çözüm sürecine dair değil, HDP'nin varlığı ve meşruiyetine ilişkin sorunlar yaşamakta, bunları reddetmektedir. Bu çerçevede MHP belirleyici faktör gibi görünse de, aslında gerçek adını koymak gerekirse, belirleyici olan çözüm süreci, daha geniş olarak Kürt meselesidir.

Nitekim bunun dışında, her tür CHP-HDP işbirliği, AK Parti-HDP ilişkisi, bu çerçevede Güneydoğu politikası, kısmi anayasa değişikliği, Suriye-Rojava siyaseti, taraflar arasında zımni bir şekilde de olsa Kürt sorununun tanımına ve çözümüne ilişkin ortak bir tanımı gerekli kılmaktadır. Ortak tanım ise, çözüm süreci ya da başka bir süreç etrafında olsun, mevcut durumdan ve mekanizmadan daha farklı ve daha ileri bir noktaya işaret eder.

HDP'nin içinde olduğu tüm formüller Kürt sorunu üzerinden bu partinin ülkenin yönetiminde aktif bir aktör olmasına, her tür anayasa hamlesi ise kurucu aktörlerden biri olmasına giden kapıyı açar.

Bu durum, diğer siyasi partiler tarafından sindirildiği oranda ve HDP'nin hareket tarzına bağlı olarak, Türkiye'nin önünü açabilir ve bu çerçevede ciddi bir eşik atlanabilir.

Yeter ki, temsil-siyaset ilişkisi üzerinden Kürtlerin ve siyasi hassasiyetlerinin git gide güç kazandığı, öne çıktığı siyasal sistem tarafından görülsün ve bu tarihi akış içselleştirilsin…

Yeter ki, HDP ise Kürt partisi olmak kadar Türkiye partisi olma istikametinde yol alabilsin, Kürt siyasi hareketi içindeki statüsünü özerk kılabilsin, başka bir deyişle Kürt Siyasi Hareketi, güç ve karar merkezini gerçek anlamda askeri karargahtan siyasi karargaha aktarabilsin…

Bunlar yerine gelmesi kolay koşullar değildir.

Ancak ne olursa olsun, Kürt sorununun ve Kürt siyasi hareketinin geldiği nokta, ulaştığı potansiyel, aldığı siyasi biçim, seçim sonuçlarına yansımıştır, seçimler sonrası koalisyon ve siyaset hesaplarına tüm gücüyle yansımaktadır ve yansıyacaktır.

Seçimlerin bize anlattığı en önemli hususlardan birisi de budur.

Nitekim tabloya tersten bakıldığında da kapı aynı noktaya açılmaktadır.

Kürt sorunu ve çözümünü dikkate almayan her formül, her durum bu safhada yeni ve ciddi krizlere işaret edecektir. AK Parti-CHP koalisyonu dışında, HDP'nin yer almadığı ve MHP'nin bulunduğu tüm formüller Kürt sorunu ve çözüm süreci üzerinden belli koşullara sahip formüller olacaktır. Bunların çözüm sürecinin geri itildiği, Kürt sorununun çözümüyle ilgili devlet mekanizmasının duracağı formüller olduğuna şüphe yoktur. Örneğin AK Parti-MHP koalisyonu en akla yakın ve en kolay koalisyon gibi görünse de, sonuç olarak bu sınırlar içerisinde ortaya çıkacaktır. Böyle bir durumun, mevcut Kürt temsilinde, çözüm sürecinin kazanımları ortadayken ve beklentiler yüksek bir seviyede seyrederken, güvenlikçi bir iklime dönüşünün risklerini akla getirir.

AK Parti'nin tek başına iktidar imkanını kaybetmesi, muhtemel yolsuzluk dosyası ve cumhurbaşkanının konumu tartışmaları ufukta görünen çetin siyasi meselelerdir.

Ancak mevut parlamentoda asıl paradoks, Kürt hareketinin meclisteki temsilinin güçlenmesi, çözümün toplumsal meşruiyetinin artması, ancak buna karşın çözüm sürecinin kurucu oyuncusunun, AK Parti'nin, tek başına güç olma özelliğini kaybetmiş olmasıdır.
#Kürt hareketi
#ak parti
#hdp
#seçimler
9 yıl önce
Kürt faktörü…
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî