|
Kürt sorunu şemsiyesinde: Milliyetçilik ve anti-siyaset

Türkiye"de toplumun ve siyasetin bağışıklık gücü artıyor. Ne Paris cinayetleri, ne Sinop, Samsun olayları, ne Cilvegözü hadisesi ve benzerleri ortalığı karıştıracak sonuçlara yol açabiliyorlar.

Toplumun tahrik ve şiddet dili karşısında soğukkanlı davranışı, bu istikametteki küçük girişimleri marjinalize eden tutumu ve genel olarak siyasete yönelik inancı son dönemlerin en önemli girdilerindendir.

Prof. Dr. Mensur Akgün"ün, Siyaset 24 programında dikkat çettiği gibi, siyasi iktidar da bu tür gelişmeler karşısında hiç bir şekilde eğilip bükülmüyor. Milliyetçi popülizme hiç bir şekilde başvurmuyor.

Siyasi iktidar açısından son günlerde iki örnek yaşandı.

İlki başbakanın bugüne kadar sert vurduğu BDP"ye yönelik Sinop ve Samsun saldırılarına, CHP ve MHP"den çok önde tavır alması, en küçük bahaneye, hafifletici sebebe gönderme bile yapmamasıydı.

İkincisi, şüphe yok ki, en kritik dönemde, yıllarca "bebek katili" olarak anılan Öcalan"la masaya oturulan, duygusal reaksiyonlar ve milliyetçi kabarmanın her an iç içe geçebileceği bir dönemde, başbakanın "milliyetçilik karşıtı" çıkışıydı.

Vatanseverliğin ötesine geçen her tür milliyetçiliğe mesafe koyan bu çıkış, zamanlamasıyla, içerdiği anlamla, ilk olmasıyla son derece önemliydi.

Buradan geçelim kamuoyunun demokratik bağışılıklığında güçlenmeye…

Başbakanın milliyetçi dile cephe alan çıkışı anlamlı kılan, sadece siyasi iktidarın cesaret ve kararlılığı değil, aynı zaman meşruiyet hali, yani bu çıkışın kamuoyunda bulduğu karşılıktır.

Öylesine ki, marjinal duruma düşen, milliyetçiliği "anti-siyaset noktası"na taşıyan MHP olmuştur. CHP"nin, Birgül Aykal Güler"in kaba ulus-devletçi çıkışının devamı tadındaki "peki ya Atatürk milliyetçiliği" mırıldanması olmuştur.

Siyaset, taleplerin farklı fikirlerin "hainlik", "ihanet", "şerefsizlik" olarak dışlanması, yasaklanması, boğulması bir anti-siyaset haliyse, şüphe yok ki Türk kamuoyunun son yıllardaki en büyük hamlesi, siyasete yönelik inancını geliştirmesi olmuştur.

Ülkede yaşanan büyük dönüşümün bu toplumsal ayağını oluşturan siyaset istikametinde derinleşme hali, son günlerde başka vesilelerle, başka göstergelerle de kendisini ortaya koyuyor.

Hürriyet gazetesi dün manşetine AK Parti"nin İmralı süreciyle ilgili yaptırdığı anketi çekmişti.

Buna göre kamuoyunun, Türk ve Kürt halklarının birlikte yaşayacağına dair inancı yüzde 95 oranında. İmralı süreci, Öcalan"la görüşmeleri destekleyenler toplumun yüzde 51"i. Genel olarak terör sorununun çözümü için yapılan çalışmalar verilen destek oranı ise yüzde 65.

Bu rakamları herkesin, özellikle ülkenin toplumsal duyarlılıklarından her geçen gün daha fazla uzaklaşan kimi siyasi partilerin bir kenara not etmesi gerekir.

PKK ile çatışmaları bitirmek, müzakere, Kürt sorunun çözümü kolay iş değildir. Bunlar zaman alacak, iniş ve çıkışlar yaşayacaktır.

Bununla birlikte Türkiye"de devletin örgütle masaya oturması ve sorunun siyasi boyutunu kabul etmesi "geriye çevrilemez" bir an, bir kilometre taşıdır.

Bunu görmeyen, farketmeyen her aktör, siyasi toplumsal ve siyasal dalganın altında ezilecektir…

Kimilerinin işi zor…

11 yıl önce
Kürt sorunu şemsiyesinde: Milliyetçilik ve anti-siyaset
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü