|
Solda hareketlenenler...

Sol ya da sosyal demokrasi kendisini ulusalcı olarak tanımlayan kesimi kenara iterek, belini doğrultarak Türk siyasetine yeniden giriş yapabilecek mi?

Sisteme, laikçiliğe, CHP''ye yönelik kâğıt üzerindeki entelektüel eleştirel tutum buna yetecek mi?

Solda dirilişin artık “derin siyasetsizliğini rejim bekçiliğiyle örtmeye çalışan anlayış”la olmayacağı ortada.

Kimi sosyal demokrat aydınların giriştikleri teorik arayışlar da bu çerçevede büyük anlam taşımıyor.

Seçimlere doğru atılan şekli ve popülist adımlar da bu konuda pek yol açıcı görünmüyor.

Solun önünde aşması gereken “iki büyük siyasi zihniyet meselesi” var.

Bunlardan ilki “demokrasinin sadece karar mekanizmalarını oluşturmaya, meşru kararlar üretmeye yarayan, formel özgürlüklerin çerçevesini belirleyen bir temsil ve katılım prosedürü olduğu takıntısı”ndan vazgeçmektir.

Başka bir deyişle demokrasinin toplum-siyaset bağlarını oluşturan bir temel tavır olduğunu, bir siyasi varoluşa işaret ettiğini keşfetmektir.

İkinci sorun ise bunun yapılabilmesi, toplum-siyaset bağının kurulabilmesi için “sol zihniyetin kendi tasavvur ettiğinin dışında, onunla kesişmeyen bir toplumun varlığını kabul etmesi”dir. Başka bir deyişle toplumla kavga etmek, var olanı reddetmek üzerine kurulu, böyle olduğu oranda siyasetsizliğe mahkûm bir tutumu terk etmektir.

Sol bunu yapabilir mi?

Ya da böyle bir sorgulama sürecinden geçebilir mi?

Bilinmez...

Yine de böyle niyet içinde olanlara hatırlatılması gereken birkaç husus var.

Siyaset neyin yapılacağı kadar, bunların neden ve nasıl yapılabileceğinin kamuoyuna anlatılmasıdır.

Siyaset, sisteme yönelik değişikliklerin sisteme ait değerler içinden üretilecek cihazlarla, bu cihazların sağladığı meşruiyet ve katılım üzerinden sağlanması faaliyetidir.

AK Parti ve Tayyip Erdoğan''ın gücü bir ölçüde bu mekanizmadan kaynaklanmaktadır…

Siyaset algısını “refleksif ve sınıfsal tepkiler” üzerine oturtan önemli bir seçmen kitlesi var Türkiye''de.

“Sahicilik, halktan olma, ezilmişliğin-sıradanlığın temsili, haksızlık ve adaletsizlik merkezli tepkiler” özellikle düşük gelirli kesimlerde ve orta sınıflarda siyasi tercihleri ve davranışları kuşatan, yönlendiren önemli girdilerdir.

Uzan ve Sarıgül gibi bir dönemin belki başarısız ama ses getiren popülist rüzgarları bile bu veriler üzerine oturmuştur.

Ancak görülmesi gereken hayati nokta, bu “sınıfsal tutum unsurlarının daha çok sembolik ögelerle şekillenmesi”dir. “Simgesellik üzerine kurulu sınıfsal yakınlıkların varlığı”dır.

Bu noktada belirli projelere dayalı politik-ideolojik görüşlerin belirleyiciliğinden çok “simgelerin, simgesel algıların kültür ve ekonomiyi ya da eziklik ve faydayı üst üste oturtan belirleyiciliği” ön plandadır.

Son yıllarda inanç merkezli siyaset tartışmaları ya da kimlikler üstüne kurulu yasak-özgürlük tartışmaları bu kesimlerde kültürel olanı, popüler olanı siyasileştirmiş, özgürlük yandaşlığını ve yasak karşıtlığını ön plana çıkarmış durumdadır.

Bunları görmeden, anlamadan, yönetmeye talip olmadan Türkiye''de siyaset yapmaya kalkmanın hiçbir anlamı olmaz.

14 yıl önce
Solda hareketlenenler...
"Dünya"nın şoförleri ile Türkiye"ye dair muhabbet…
Son ezan
Refah’ta İsrail var!
Yeryüzündeki cehennem
‘Mad Max’ çağına girmeden…