|
Bu maç Bjelica’ya yazar


Günlerdir, aylardır yazıyorum söylüyorum bir türlü fotoğrafın bütününü gösteremiyorum. Ya da görmek istemeyenlere yalandan yere nefes tüketiyorum.

Arkadaş, günümüz futbolu sadece bir teknik adamın organizasyonuna bırakılamayacak kadar büyük bir iş ve bu işin adı artık oyun değil.

Beşiktaş maçı sonrasında değişikliklerin nedenini sorduğum teknik direktör Nenad Bjelica, Onuachu ve Abdülkadir Ömür’ün hafif sakatlıkları olduğunu ve riske etmemek için çıkardığını söylemişti.

Hırvat teknik adama Hatayspor maçından sonra yine aynı oyuncuları neden değiştirdiğini sorduğumda aldığım cevap gerçekten beni utandırdı.

Bjelica, bu kez sakatlıktan bahsetmedi ve “Beşiktaş maçında oyundan aldım, sorun olmadı. Bu maçta alınca neden sorun oldu” şeklinde cevap verdi.

Bir hafta aradan sonra kendi içinde çelişen Bjelica’nın psikolojisini varın siz düşünün!

Trabzonspor, Hatayspor karşılamasına da Beşiktaş maçı gibi başladı. Bu kadro ile sahaya çıkarsan farklı diziliş ve formasyon uygulayamazsın, 4-3-3 başlarsın ve öyle de bitirirsin. Takımın direnç gösteren adamı Mendy’nin hırçın başladığı maçta 10 numara pozisyonunda oynayan Abdülkadir Ömür, Bakasetas ve Bardhi’den geri koşmasını, temaslı ve direnç gücü yüksek bir oyun bekleyemezsiniz.

Bu takım sağlıklı pas yapıp, topun arkasında kalıp, savunmada da adam ve alan paylaşımını doğru yaparsa kazanır. Gerek Kasımpaşa ve gerekse Beşiktaş maçlarında bunları yaptı.

Aslında Hatayspor maçında da yaptı fakat Hırvat teknik adam oyuna müdahale edene kadar.

Sahanın bütününde savunmayı dikkate alıp, enerjisini ekonomik kullanan Trabzonspor, topun arkasına geçtiğinde de savunma güvenliğini terk etmedi.

İkinci bölgede temaslı oynayan Mendy ile bu alanı savunup, Abdülkadir Ömür ve Bakasetas ile topu kontrol edip savunma arkasına atılan toplarla sonuç aradı ve bunda da başarılı olup içeriye önde girdi.

Hatayspor, savunma zaafını gidermek için arka dörtlüyü ikinci bölgeye yakın kurarak bu bölgede sağladığı üstünlüğü Lamkel Ze’nin kişisel yeteneğiyle sonuca yansıtmaya çalıştı. Aslında ev sahibi takımın buna alternatifli bir oyun şablonu da yoktu. Sadece hızlı hücumlarla Trabzonspor savunmasında adam ve alan paylaşımındaki zaaflardan yararlanmaya çalıştı.

Trabzonspor 70 dakika ne yaptığını bilerek sabırlı oynadı ve skoru da yakaladı. İşte ne olduysa bu dakikadan sonra oldu ve Bjelica takımının mağlup olmasına değil, adeta imha olmasına neden oldu.

Yenen ilk golden sonra konsantrasyonu bozulan, çabuk oynamaya çalışırken telaşlı oynayan Trabzonspor’un sahada takımı toparlayacak lideri de olmayınca rakibin iştahı açıldı.

Buna bir de kenarda oturan teknik adamların ve yedek futbolcuların cümbür cemaat telaşı ve karmaşası eklenince sağlıklı bir aklın olmamasının faturası ağır oldu.

Skoru tuttuktan sonra oyunu da tutan ve galibiyeti kovalayan Hatayspor karşısında savunma güvenliğini tamamen terk eden, pas bağlantılarında zaafa düşen ve bloklar arasındaki bağı bir türlü sağlayamayan Trabzonspor, kaybetmedi aslında.

Bana göre bu maçı Nenad Bjelica, yaptığı değişikliklerdeki isabetsizliklerle adeta hediye etti.

Futbol bir ekip oyunudur ve kaliteli ayaklarla oynanır. Sen; rakibi tedirgin eden, arkaya yaslanmasını sağlayan Onuachu’yu oyundan alırsan rakibine aile boyu hücuma çıkma şansı verirsin ki öyle de oldu.

2-0 geriye düştüğünde gardı da düşmesi gerekirken, böylesine bir müdahaleyi yaparak rakibini nasıl iştahlandırırsın?

Öncelikle bunun cevabı bulunmalı.

Bir takım kazanması halinde 3. sıraya yerleşeceği ve hedefini buna göre belirleyeceği böylesine bir maçı kaybedemez.

Hem de 2 farklı öne geçtikten sonra hiç kaybedemez.

Büyük takım olmak bunu gerektirir.

Maçın hakemi Burak Şeker’e gelince... İnanın nemin ve ısının tavan yaptığı Mersin’de her iki takım oyuncularını daha fazla bunalttı.

#spor
#Trabzonspor
#Ali Kemal Yazıcı
8 ay önce
Bu maç Bjelica’ya yazar
Enflasyonun önceliği
Kamu yönetiminde pandemi ile öğrenip sonrasında unuttuğumuz kritik bilgiler
Uluslararası hukûkun üzerine düşen gölge
Emperyalizmin küresel hegemonyasının anahtarı: Türkiye’de laik devrim, İran'da “İslâmcı” devrim 
27 Mayıs: Demokrasi sürecinde kara bir leke