|
Milli ve yerli sistem…

Son dünya kupası finalisti Hırvatistan, kadrosuna yeni oyuncular katarak mevcut sistemini geliştirmeye çalışırken, buna karşın yeni oyuncu grubuyla yeni sistemini oluşturmaya ve bunu geliştirme çabası içinde olan Türk milli takımı.

Gerek hazırlık karşılaşmalarında, gerekse UEFA Avrupa Ligi'nde bu zamana kadar oynadığı karşılaşmalarda her geçen zaman üzerine koyan Ay Yıldızlı Millilerin, Hırvatistan karşısında da oyun disiplinine ve değişen sisteme bağlı kalarak bana göre başarılı bir mücadele sergiledi.

Değişen kadrolarda ve sistemde en önemli sorun takım savunmasını yerleştirmektir. Hücum ve savunma prensiplerinde blokların sisteme bağlı kalmasının yanı sıra kişisel beceriler oyunun şeklini ve yönünü belirler fakat, iş takım savunmasına gelince bunda fiziksel güç ön plana çıkar. Sadece sisteme bağlı kalmanız yetmez, ayakta kalmak da zorundasınız.

Buradan yola çıkarak Merih Demiral, Yusuf Yazıcı, Cenk Tosun ve Cengiz Ünder’in ağır sakatlıklardan dönüş yaptığını göz ardı edemeyiz.

Emekleme dönemindeki Milli Takım'ın ikinci bölgede sayısal fazlalığının yanı sıra direnç gösterme çabası her ne kadar istenilen düzeyde görünmese de bunda en önemli faktör olarak geri dönüşlerde kademe anlayışının tam anlamıyla oturmadığı kanıksanmayacak bir eksiklik olarak dikkati çekiyor.

Zaman zaman topun arkasına geçerek pas bağlantılarını sağlıklı yapan Türk Milli Takımı, etkin olduğu kadar örnek ataklarda geliştirirken; Cengiz Ünder’in attığı golde zekaya dayalı organizasyon keyif vericiydi.

Topu rakibe verip, daha sonra sahip olduğunda yüksek pas bağlantılarını çabuk yaparken zaman aman telaş yapan Ay Yıldızlı Milliler, sadece maç oynamıyor, aynı zamanda da ders çalışıyor.

Bu nedenle Avrupa şampiyonasına kadar oynanacak olan karşılaşmaları amaç olarak değil de araç olarak görürsek sanırım taraflı tarafsız herkes Milli takımın doğru yolda olduğunu görür. Her ne kadar Avrupa Ulusal Ligi olsa da bana göre hazırlık döneminin en önemli zaman dilimi olan turnuvada, alınacak sonuçlardan çok sistemin bir an önce oluşması adına önemli bir viraja daha girilecek.

Sakatlıkların sona ermesi, sakatlıklardan dönenlerin rehabilite dönemini geride bırakmasıyla gerek tempo, gerek cesaret, gerekse de güç olarak üzerine koyacak ve bu şekilde oyununu da geliştireceğine inandığım Milli Takım'ın, Teknik Direktör Şenol Güneş’in de kafasında yer alan en önemli hedefi olan Dünya Kupası'na kadar izlenmeye değer bir takım olma özelliğini arttıracaktır.

Sonuç olarak; Emekleme döneminde ki çocuktan koşmasını bekleyemeyeceğimiz gibi Milli Takım konusunda da kulüp takımlarında yaptığımız gibi aceleci davranmanın bir yararı olmayacaktır.

Çünkü bu çocuklar tepeden tırnağa bizim çocuklarımız.

Tamamı milli ve yerli…

#Milli Takım
#Türkiye
#Hırvatistan
3 yıl önce
Milli ve yerli sistem…
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık