|
Şu oyuncağın güzelliğine bir bakar mısınız?

Sinemayla yatıp kalkan pek çok insan gibi ben de fırsat buldukça beyazperdenin tarihinde iz bırakmış ünlü filmlere/film kahramanlarına ait afişler, lobi fotoğrafları ve maketler satın alıp bunları evimin, ofisimin uygun köşelerinde oluşturduğum mini sergiler aracılığıyla dostlarımla paylaşıyorum. İnancım odur ki serde DVD-VCD, film müziği CD''si ya da afiş koleksiyonerliği gibi bazı hobiler yoksa kişinin kalbinde gerçek bir sinema sevgisi de oluşamaz; her tutkulu sinemasever vaktiyle kendisini derinden etkilemiş filmleri temsil eden bu tür hatıra eşyalarına bir biçimde sahip olmayı ister.

Geçenlerde, ahbaplarımın iyi bildiği koleksiyonculuk merakım doğrultusunda, bazı yeni parçalar edinmek üzere yerli ve yabancı internet sitelerinde sörf yaparken, oyuncakçılık adına son derece nadide bir “eser”le karşılaştım. Bilgisayar ekranında gördüğüm o “şey” kendi türünde öylesine müthiş bir örnekti ki yaklaşık bir 15 dakika boyunca dilimin tutulmasına yol açan bu eşsiz parçayı sizlerle de paylaşmak farz oldu.

Film kahramanlarının plastik biblolarını üreten Amerikalı bir firma, koleksiyonuna Tobe Hooper''ın 1974 yapımı korku-vahşet filmi “Teksas Testere Katliamı”nı da eklemiş. Oyuncakçılık sektöründe, ünlü filmlerin sahnelerini yeniden oluşturmaya yarayan bu tür çok parçalı maket gruplarına “diorama” denilmekte…

Bilindiği gibi, Hooper''ın “sakatatçı dükkanı belgeseli”ni andıran bu düşük bütçeli filmi sonradan “gore” (kan gölü) sineması türünde bir klasiğe dönüşmüş ve ardından bir düzineye yakın devam öyküsü çekilmişti. Teksas eyaletinin kuş uçmaz kervan geçmez bir bölgesinde, yolunu şaşıran yabancıları türlü hilelerle yeraltındaki inlerine çekip orada akıl almaz vahşet gösterileri eşliğinde öldüren, sonra da bedenlerini özenle parçalayıp etlerinden muhtelif yemekler (kemiklerinden de sandalyeler!) yapan yamyam bir ailenin serüvenlerini anlatır “Teksas Testere Katliamı”…

Filmin en popüler ve “sevimli” (!) kahramanı da kurbanlarının etlerini evdeki kasap tezgâhında kuşbaşı kıvamında işledikten sonra yüz derilerini hatıra olarak söken ve şamata olsun diye kendi yüzüne yapıştırarak dolaşan “Leatherface” (Deri Surat) takma adlı hilkat garibesi bir genç adamdır. Üç kuşaktan manyakları bünyesinde barındıran bu geniş ailenin en genç kuşağına mensup Leatherface, aynı zamanda filme adını veren motorlu testereyi de kullanan kişidir. Yıllar içinde Hollywood tarafından pehlivan tefrikasına dönüştürülen bu tüyler ürpertici öykü, serinin afişlerinde bile artık onun -yüzünde, doğradığı insanların derisi, üzerinde vıcık vıcık kanlı bir kasap önlüğü, elinde de ağaç testeresiyle- ortalıkta şehvetli bir heyecanla koşturup durduğu sahneler üzerinden simgelenir olmuştur.

İşte, internette yaptığım o sörfte gördüm ki Amerikalı oyuncak üreticisi ağabeylerimiz, “Kutsal Hazine Avcıları”nın Indiana Jones''u, “Matrix”in Neo''su, “Yıldız Savaşları”nın Luke Skywalker''ı gibi popüler karakterlerden oluşan biblo serilerine şimdi de “Teksas Katliamı”nın Leatherface''ini eklemişler. Hem de yalnızca tekli bir figür olarak değil; filmdekinin tıpkısı görünümdeki kanlı kasap tezgâhı, leş gibi önlüğü, elinin ayrılmaz bir parçası olan testeresi, yanısıra da pörtlemiş gözlerle masaya uzanmış bir ceset var oyun setinde… Sağa sola saçılmış bulunan bir kaç kol, bacak ve kafa da dekoru tamamlıyor.

Evet hanımlar beyler; bu gördüğünüz şey, kâh sinemasever büyükler, kâh böylesi nesnelerle oynamayı seven çocuklar için üretilmiş, tüketiminde herhangi bir yaş sınırlaması olmayan (nasıl olsun ki?) çağdaş bir “oyuncak”… Yani, böyle bir nesne grubunu minimum 40 dolar verip satın alıyor, sonra da evde çoluk çocuğunuzun gözünün önünde bir yerde Leatherface''in adam kesip biçme kompozisyonunu bire bir oluşturuyorsunuz.

Ne kadar şirin değil mi? Tam da günümüz çocuklarının beğenisine göre…

Yavrularımız önce 5-10 yıl boyunca bunlarla oynayıp hayata hazırlık yaparlar; büyüdüklerinde de onlardan öğrendiklerini gerçek insanlar üzerinde tatbik edip kız arkadaşlarının kafasını keserek çöp kutularına atarlar. Üstelik, babaları yeterince zenginse fazlaca korkmalarına da gerek yoktur. Nasıl olsa sistem onları koruyup kollayacak, fatura bir biçimde kurban ve ailesine kesilecektir.

Sinemada şiddet… Televizyonda şiddet… Bilgisayar oyunlarında şiddet… Müzikte şiddet… İnternette şiddet… Sporda şiddet… Evde şiddet… Okulda şiddet… Kışlada şiddet… Ve nihayet, hayatın en masum yüzünü yansıtan oyuncaklarda bile şiddet…

Doğumundan ölümüne kadar bu denli kesif ve kesintisiz bir şiddet bombardımanı altında yaşayıp giden bir kuşağın kafatasının içindeki o mucizevî doku da giderek “beyin” olmaktan çıkıp “kan kırmızı renkte bir aşure” kıvamına ulaşacaktır doğal olarak…

Yüce Allah, hayattaki her şeyi kâr-zarar hesabına göre değerlendiren şu lanet olası kapitalizme ve onun dünyanın dört bir köşesindeki kan emici vampirlerine tez zamanda akıl fikir versin diyorum; başka da bir şey demiyorum.

15 yıl önce
Şu oyuncağın güzelliğine bir bakar mısınız?
Kara dinlilerle milletin savaşı
Ekonomik kalkınmada nitelikli işgücünün rolü
Cumhurbaşkanlığı Tasarruf Tedbirleri Genelgesi’nin kamu personeline yansıması (2)
Türkiye’yi devşirme kurtarıcılardan kurtarma mücadelesi…(3)
Devletsizlik ve ulussuzluk