|
Aferin size…
Kültür ve Turizm Bakanlığı,
Antalya Film Festival
i’ne, ödül alan her sanatçının çıkıp hükûmetin ve devletin politikalarını yerden yere çalacağını bile bile destek vermedi mi?
Sonucunu göre göre Sayın Bakan’ımız üstü açık arabalarla festival kortejine katılmadı mı; kapanış konuşmasını
CHP’li Muharrem Erkek’
e yaptıran yönetime açılış konuşması yaparak destek vermedi mi?
Benzer bir destek, aynı yergi ve sövgülerin yer aldığı
Boğaziçi Film Festival
i’
ne de verilmedi mi?..
“Kurak Günler” filminin senaryosu,
Sinema Genel Müdürlüğü
’ne gönderilip, destek alındıktan sonra değişmişse ne olmuş? Hiçbir şeye şaşırmadınız da buna mı şaşırdılar?.. Hiç mi beklemiyorlardı?..
“Kurak Günler” filminin yapımcısının ve yönetmeninin
millî kültürümüzün
bir parçası olarak Türkiye tezlerini içeride ve dışarıda savunacak bir dünya görüşünden çok, her türden muhalif görüşe prim veren ve ancak
Türkiye
Cumhuriyeti
devletini itibarsızlaştıran yaklaşımlarla yurt dışında destek bulacağına inanan, rahmetli
Ömer
Lütfi
Mete’nin
deyişiyle “Zihnen vaftizlenmiş” bir çevrenin mensubu olduklarını bilmiyorlar mıydı?
Neymiş?.. Yapımcı ve yönetmen, Bakanlığa verdikleri senaryoyu değiştirmişler…
Sinema Genel Müdürlüğü
de, film festival festival dolaştıktan, üzerinden aylar geçtikten sonra aklını başına devşirip verdiği mali desteği faiziyle geri istemiş.

Yapımcı ve yönetmen şimdi bu durumu aslanlar gibi bir fırsata çeviriyor. Zehir zıkkım bir açıklama da yapmışlar… Özetle, “Evet, desteği aldıktan sonra senaryoyu değiştirdik ki bu olağan bir süreçtir ama senaryonun tüm değişiklikleri içeren nihai halini Sinema Genel Müdürlüğü’ne teslim de ettik” demişler…

Açıklamanın
kilit mesajları
şunlar: “Yalan ve karalamaya dayalı medya kampanyalarının baskısı…, sansür…, keyfi karar…, sinemamızın geleceği için tehlikeli örnek…” Tabii bir de bunlar karşısına konumlandırılmış “Özgürlük, bağımsızlık, yaratıcı fikirlerin desteklenmesi ve hakkaniyet” kavramları var.
Evrensel
ve
küresel
kavramlarını da ekleseler malum şablonu tamamlamış olurlardı…
Kriz iletişimindeki ‘
kritik
başarı
faktörü
’ hızdır. Siz gerek önlemde gerekse reaksiyonda bu kadar gecikirseniz, krizden fırsat yaratmaya çalışanların ekmeğine bir güzel yağ sürersiniz…
Bilindiği üzere, başta
Oscar
olmak üzere yurt dışındaki bütün ödüller ticari çıkar üzerine kurulmuşken, bizde hiç kimsenin izlemediği, oyuncuların önce birbirlerine sonra da birlikte başka yerlere uzun uzun baktığı, bittiğinin bile zor anlaşıldığı sözde ‘sanat filmlerinin’ beslendiği ve desteklendiği, “kendin pişir kendin ye” türünden etkinliklerde öne çıkarılıp unutulanlar arasına katılma kaderiyle baş başa olan, 3-5 binden fazla izleyiciyi çekemeyecek “Kurak Günler” filmini, şimdi 10 bin kişi falan izlerse, bu, doğrudan Sinema Genel Müdürlüğü’nün başarı hanesine yazacaktır… Aferin size…

Gözümüze takılanlar…

* Şarkıcı
Buray
, doğa için harekete geçmiş, sözü ve müziği kendisine ait “Yok mu?” adlı müzik parçasını hazırlamış. Tüm haklarını da gönüllüsü olduğu
TEMA
Vakfı’na
bağışlamış. İletişim terminolojisinde ‘marka-şöhret iş birliği’ sayılabilecek bunun gibi aksiyonlarda önemli olan dengedir. Yani markanın ve şöhretin hem
itibar
hem
algılama
hem de birbirlerine sağlayabilecekleri
fayda
anlamında denk olmaları gerekir. Aksi hâlde taraflardan yalnızca birinin, zayıf olanın çıkarına hizmet eden bir iş birliğinden öteye gitmez… (Tuğba Özer, TEMA)
* Bilindiği gibi “Gözümüze Takılanlar” köşesi için eposta adresimize ulaşan mesajlar arasından belli kriterler çerçevesinde seçki yapıyoruz. Elimizdeki bu mecranın, açık hava, TV, dijital gibi tüm diğer iletişim platformlarıyla paylaştığı bir ortak özellik var: Kullanıcısının dikkatini çekebildiği ölçüde var olabilmesi. Yani
hedef
kitlesinin
gözüne takılmayı başaran, gömleğin ilk düğmesini doğru iliklemiş demektir. İster görsel bir tasarım olsun ister ses ya da içerik, tüm mecralarda fark edilebilmenin yolu; kısa, net ve bir yandan “ne oldu?” sorusunu cevaplarken diğer yandan daha fazlasını merak ettiren mesajdan geçiyor. “Ramsey Cap Connect ile Şapkadan Müzik Dinle, Telefonla Konuş!” başlıklı basın bülteniyle
Ramsey
, bunu başaranlardan… (Tuğçe Degrel, Goodworks)
Boyner
, “Zanaat X Boyner” projesiyle kültürümüze özgü zanaatların sürdürülebilirliğine aracılık etmeyi hedefliyormuş. Bunun için iletişim tekniği bakımından
doğru
bir slogan da seçmişler: “Bizim Kültürümüz Güzel”. Proje kapsamında hazırlanan ve iş birliği yapılan 7 sanatçının hikâyesine yer veren belgeselleri
BEINİZ
kanalında gösterilecekmiş. Sanatçıların 100’e yakın eseri de Boyner’in web sitesinden ‘
kâr amacı güdülmeden
’ satışa sunulmuş. Kurumsal sosyal sorumluluk yanıyla markaya
itibar
sağlaması açısından doğru planlanmış bu aksiyonun geleneksel zanaatlarımıza, zanaatkârlarımıza ve bu alanlara yönelmeyi düşünen gençlerimize fayda sağlamasını temenni ederiz. (Dilara Yüksel, Artı PR)
#Kültür Turizm Bakanlığı
#Antalya Film Festivali
#Boğaziçi Film Festivali
#Sinema
1 yıl önce
Aferin size…
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî
İstanbul’u sel almış Başkomserim
Bereket
Azınlığın zenginliği ile 1 Mayıs'ın yoksulluğu
Tadımlık hile