|
Altıner’ın dönüşü
Zekâyı ölçmenin en yalın ve en etkili yolu bizce
IQ
testleri değildir.
‘Mizah anlayışı’
nın, zekânın en önemli göstergesi olduğu kanaatindeyiz.

Espri yapabilmek, espriyi anlayabilmek ve tabii kime espri yapılacağını bilmek önemli ve hassas becerilerdir… Hem bireysel olarak hem de toplumsal zeminde…

Espri yapan ve yapılanın aynı anda ve birlikte gülmeleri çoğu zaman tarafların aynı ‘
tekamül
’ seviyesinde olduğunu gösterir… Bu, uyumun bir göstergesi olarak kabul edilebilir…
Bu işi başaran çok kıymetli ustalardan biri hiç şüphesiz
Ahmet Turhan Altıner’
dir…
İTÜ Mimarlık mezunu Altıner, çeşitli üniversitelerde yalnızca mimarlık ve ‘
afet yönetimi
’ gibi doğrudan uzmanlığı olan konularda değil,
‘yaşama sanatı’
gibi hayatın her alanına yayılan meseleler üzerine de dersler veren bir yazar… Dergicilik alanındaki çalışmalarının yanı sıra farklı ilgi alanlarına sahip Altıner’in fıkra derlemelerinden afet yönetimine ve
“Daha güzel yaşamanın inceliklerini”
anlattığı Yaşama Sanatı’na kadar pek çok kitabı var…
Şimdi de bir roman ile karşımızda:
Sıriga’nın Üç Günü

Ahmet Turhan Altıner’i yakından tanıma, günlük yaşamının ayrılmaz bir parçası hâline getirdiği mizah anlayışına tanıklık etme fırsatı bulmuştuk…

Onun gibi insanlarla tüm siyasi konularda anlaşmanız gerekmez. Ruhen tekâmül ettikleri için fikrî ayrılıklar
‘çatışma noktaları’
oluşturmaz.

Yani, zekâ ve mizah tek başına yeterli değildir… İnsan, ruhun ve aklın tekâmülüyle tam olur ve ancak o zaman faklılıklara rağmen barış içinde bir arada yaşamak mümkündür… Altıner, her zaman bu sürece katkı sunmuştur…

Nokta, Hürriyet
ve
Milliyet’
te yıllarca yayınladığı,
Testus
adını verdiği testler, onun akıl, zekâ ve duygu bütünlüğünün bir eseriydi…
Testus’ları şöyle açıklıyordu Altıner: “Dikkat!!! Testus bir imtihan biçimi değildir... İmtihan fikriyle ve özellikle ‘çoktan seçmeli test’ denen sınav biçimiyle ‘gırgır’ geçmeyi amaçlamaktadır... Testus’taki şıklardan biri mutlaka doğru yanıttır ve doğru olanı genellikle şıkların en komiğidir... Yanıtlar her Testus’un altında, göz ucundadır... Ezcümle, en iyi imtihan testustan beterdir...”
Altuner’in 18 Nisan 1999’da
Spor Arena
’da yayınladığı bisiklet ile ilgili iki testus örneğini alalım:
“1.
Fransa’da geçen İkinci Dünya Savaşı filmlerinde ‘rezistans’ yani direniş hareketinde bisikletleriyle kurye görevi yapan küçük çiçekli veya puantiye elbiseli kızların bisikletlerinde ilk akla gelen nedir?..
a.
Gidonuna asılmış küçük zarif bombalar / b. Bisikletinin bayrağında forsu vardır ve üzerinde D.K. yani direniş kuvveti yazılıdır / c. ‘Sıradan ve masum bir kızmış da alış verişe çıkıp evine ekmek almış,’ rolüne uygun gidonun önünde sepet ve sepetin içinde ekmek /
d.
Bisikletin üzerinde ipek gibi bir kız
2.
Türkler bisikletle 1890’da tanışırlar... 1923’te Bisiklet Federasyonu kurulur... Cambaz Fahri, Cavit ve Raif beylerden kurulu bir takım 1924 Paris Olimpiyatları’na yollanır... Ancak bu takım yarışa katılamaz, neden?..
a.
Sırp ve Ermeni lobilerince engellenirler
/ b.
Tren rötar yaptığı için zamanında başlayamadılar
/ c
. Bisiklet bulamadığı için
/ d.
Hepsi”
Ahmet’in romanını okumaya yeni başladım… Hem zekice bir ‘
çelişki
’ yakalamış hem de öyle nefis bir uslup tutturmuş ki su gibi akıp gidiyor…
Romanın arka kapağındaki tanım şöyle:
“Soykırım iddialarına karşı özgün argümanları olan kasabalı Türkçü tarih öğretmeni bir gün dehşet içinde Ermeni olduğunu öğrenir ve bu gerçeği kabullenemez.”

Kitabı mutlaka okumanızı tavsiye ederiz… Hem belki bu vesileyle gençler interneti biraz kazır da o zekâ ürünü testusları da yeniden dolaşıma sokarlar… Altıner yalnızca yazıp çizdikleriyle değil, kendine kattıklarıyla da bir büyük insandır… İstifade etmek, Altıner’in dönüşünden faydalanmak lazım…

#Altıner
3 yıl önce
Altıner’ın dönüşü
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle