|
Beklenti yüksek olursa tatmin düşebilir

Başbakan dünkü tarihi açıklamasında bir parantez açarak dedi ki:

"Her bir maddenin sözü geçmişte verilmiştir. Her bir madde geçmişte hedef olarak ortaya konulmuştur. Her bir madde seçimlerde milletimden teyit almıştır. Paketin içeriğine geçmeden önce, milletime şunları hatırlatmak istiyorum. Ay yıldızlı bayrağımızın altında 76 milyon olarak biriz, beraberiz, kardeşiz ve birlikte Türkiye"yiz."

2023"e dair belirlenen siyasi vizyona uygun olarak hedeflere doğru yol alırken en kritik dönemeçlerde beklentiler ne kadar yükseltilirse, o çapta bir hayal kırıklığının yaşanabileceğini de öngörmek lazım. Zaman zaman bu sütunlarda dile getirdiğimiz şu formulü sık sık hatırlamakta yarar vardır:

Tatmin = Algılama – Beklenti...

Yani beklentiyi ne kadar yukarı çekerseniz, tatmini o kadar azaltmanız mümkündür. Tabii algıyı yukarı çekebilirseniz, durum değişir...

Sayın Başbakan büyük olasılıkla düş kırıklığı oluşturmamak adına "Biz bu vaatleri çok önceden dile getirmiştik" diye vurgu yapmış olmalı. Ancak geçen haftaki sözlü açıklamalar tam da bunun tersiydi... Günlerdir, neredeyse "nefesler tutuldu" algısıyla, yanıp sönen neonlar eşliğinde bir "Gelecek Program" sunumu havasıyla, paketin açıklanmasıyla birlikte kendini "öteki" hissedenlerin taleplerinin karşılanacağı zannı yaygınlaştırıldı. (Aslında bir yıl önce ifade edilse, en demokrat zihin sahiplerinin bile tüylerini diken diken edebilecek pek çok maddenin bugün azımsanabiliyor olması "algılama yönetimi" açısından apayrı bir başka kocaman meseledir.)

İşte bu janjanlı, etekleri zil çaldıran ön duyurularla beklentiyi tırmandıran "Paket açıklamaları", ilk andan itibaren özellikle sosyal medyada, özünü bir yana bırakıp, "Dağ fare doğurdu!" algısına dayanan yorumlarla karşılanmışsa, nedenini biraz da estirilen bu "Geldi... Az kaldı... Yaklaştı... Birazdan... Az sonra... Geliyor!" havasında aramak lazım.

"Kırılma noktası... Tarihi değişim... Herkes çok şaşıracak..." gibi yüksek beklenti yaratan "uyaranlarla" insanların gönül ve akıl telleri gerildi mi gerilmedi mi?... Elbette, AK Parti"nin ağzıyla kuş tutsa da zaten "Paket, AK Parti"nin PKK"ya hediyesidir" veya "Demokratikleşme Paketi kozmetik niteliğinde düzenlemeler içeriyor" diyenlerin akıl ve gönül tellerini bu bahsin dışında tutuyoruz.

Oysa bana sorarsanız, bırakın tüm diğer "paket unsurlarını" sadece "Yüzde 10 barajıyla devam edebiliriz. Barajı yüzde 5"e çekip, 5"li gruplandırmayla Daraltılmış Bölge Seçim Sistemi"ni uygulayabiliriz. Üçüncü seçenek olarak da ülke barajını tamamen kaldırarak, Dar Bölge Seçim Sistemini getirebiliriz." ifadeleri bile başlı başına bir dönüm noktasının işaretidir. Barajın aşağıya inmesinin gelecekte yaratacağı etkileri soyutlayamayanlar, özden fenomene doğru uzaklaşarak, "toplantı-gösteri özgürlüğü" ve "ana dilde eğitim" açısından paketi yerden yere çalabilirler... Mükemmel iyinin düşmanıdır... Yeter ki düşman aransın...

Burada bir hata aranacaksa bir tek noktaya bakılabilir: Gereğinden fazla büyük beklenti yaratılmasına...

Şaka gibi...

Kiğılı Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Kiğılı, "Bana 10 yıl önce Çin"de mağaza açar mısınız, diye sorsaydınız, şaka olduğunu düşünürdüm. Ama şaka diye düşündüğümüz her şey bugün gerçek oluyor" demiş. Abdullah Bey 5 yıl içinde Çin"deki mağaza sayısını 15"e çıkarıp, 15 şehirde mağaza açmayı hedeflemiş.

İşte bu "Şaka gibi" ifadesini, sadece Çin ya da Türkiye"de değil, dünyanın her noktasında hissetmek mümkün diye, düşündüğüm çok olmuştur. Şunun şurasında 10 yıl öncesinde aklımızdan bile geçmeyenler bugün karşımıza ya sorun ya da fırsat olarak dikiliveriyor.

Algılamanın kalbinin "yorum"la pompalandığını düşündüğümüzde, hangi dünya görüşü ikliminin içinde soluk alıp veriyorsak, dünyanın neresinde olursak olalım, zihnen ve ruhen "şaka gibi" durumlarla karşı karşıyayız demektir. Kendisine her daim bir düşman seçerek varlığını önce kendisine kanıtlayan Batı"nın komünizm sonrasında köktendincilik üzerinden İslam"a meyletmesi ve tüm bu büyük stratejileri, Batı medeniyeti lehine bir "kültürel dönüşüm" beklentisiyle yürürlüğe koymasını popüler kültür araçlarındaki izdüşümlerden izlemek mümkün.

Batı lehine bir "Kültürel dönüşüm" beklentisinin içinde elbette karşılıklı bir etkileşimden nasiplenme arzusunun yattığını da bildiklerinden kimsenin kuşkusu olmasın. O nasibin de, "kurtarıcı" özelliğiyle şifa niyetine "maneviyat" olduğunu, ben değil, iletişimin "decoder" sistemi olarak kabul edebileceğimiz popüler kültür araçları söylüyor. Holywood filmlerini, neredeyse eş zamanlı izlemeye başladığımız TV dizilerine bir de bu gözle bakmakta yarar var.

Abdullah Kiğılı"ya ve pek çoğumuza "Şaka gibi" gelen ne varsa, (son olarak Obama ile Ruhani"nin twitter flörtü de dahil) değişen dünya dinamiklerinin her ülkenin önceliklerini etkilemesi değil midir? Batı"nın da, Doğu"nun da, ödün vermeyi de, çıkarlarını savunmayı da öğrendikleri bir 10 yıldan söz ediyoruz...

11 yıl önce
Beklenti yüksek olursa tatmin düşebilir
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!