|
Çamlıca için 5 küçük anahtar!..

"Dahiyane olan basiti bulmaktır" demiş Einstein… Yunus Emre"nin ünlü deyişi unutulur mu? "Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım…"

Şu Çamlıca"ya camii meselesini de hiç kafaları karıştırmadan ele almakta yarar olabilir. İşte çıkış yolunu tıkayan 5 kapıyı açabilecek 5 küçük anahtar:

1. Mimari uygulamaların bedii (estetik) yönünü, sosyal, ekonomik, tarihsel perspektif içinde ele alınmasını sadece mimarların tartışabileceğini savunmak, eksik söylem olurdu. Aksi söz konusu olsaydı filmlerle ile ilgili sadece yönetmenlerin söz söyleme hakları olması gerekirdi. Futbolla ilgili sadece futbolcuların, tiyatro ile sadece tiyatrocuların, siyasetle ilgili de sadece siyasilerin…

2. Zevkler ve renkler tartışılır. Hatta bunların tartışılması gerekir. Yoksa tekâmül olmaz. Çin"de sarı renk, imparatorluğun, gücün rengidir; bizde ise tereddüdün, hastalığın… Zevklerin ve renklerin toplumların ortak ruhi şekillenmesiyle, bireylerin ise ruhsal tekâmül düzeyleriyle doğrudan bağlantısı vardır. Ruhsal tekâmül konusunda birlikte yeni düzlemlere evrilemeyen kişilerin ve grupların uzun vadede yollarının bir şekilde ayrılması mukadderdir. İnsanların, işe özgeçmişleriyle alınıp, işlerine karakterleri yüzünden son verilmesinin nedeni budur. Boşanmaların temelinde de yatan nedenlerden biri de zevklerin ve renklerin tartışılmaması, "Beni olduğum gibi kabul et" teklifinin bir süreliğine kabullenilmiş olmasıdır. Kabul edilir ve tavizler biriktirilir. Yeni bir dönemeçte yanardağ gibi patlamak için...

3. İhtiyaç ve bediilik (estetik) arasındaki ilişki, formla (biçim) fonksiyon (işlev) arasındaki ilişki gibidir. Son yüzyılın sanat ve edebiyatına birbiriyle çatışan iki temel fikir damgasını vurmuştu. Bunlardan biri, tiyatroda "formalizmin babası" olarak kabul edilen Vsevolod Meyerhold"a atfen söylenen ve toplumsal hayatın her alanına nüfuz etmiş olan "Form dominates function" (Biçim işlevi belirler) yaklaşımıydı (John Mason Brown, As They Appear, McGraw-Hill, 1952, s. 182). Diğeri ise Louis Sullivan, Frank Lloyd Wright, Mies van der Rohe gibi pek çok mimarın öncülük ettiği "Form follows function" (Biçim işlevin peşinden gider) şeklindeki özdeyişinde ifadesini bulan anlayıştı. (Lewis Mumford, Roots of Contemporary American Architecture, Grove Press, 1959, s. 404). Bizim sanat, kültür ve değerlerimiz ise denge üzerine kurulmuştur. Bölünme, parçalanma üzerine değil, tevhid, birleşme bütünleşme üzerine. Yani ihtiyaç ve bediilik bizde birbirinden ayrılamaz bir bütündür. Birinden biri tercih edilemez.

4. Beceriksizce yapılmış proje seçimini adam gibi eleştiren ve iktidarı büyük bir hatadan korumaya çalışan iyi niyetli önermelerle, bu durumu fırsat bilip iktidarı yıpratmak üzere agresif bir saldırı kampanyası yürütenleri birbirine karıştırmak, aynı kefeye koymak, insanın kendi krizini kendisinin yaratmasının, kendi ayağına kurşun sıkmasının en pratik yoludur.

5. Millî (ulusal değil millî) kültür politikamız konusunda millî mutabakat sağlayamamış, ortak bir vizyonda buluşamamış olmamızın sancılarıdır, içinden geçmekte olduğumuz tartışmalar. Milli mimarî anlayışımız Sinan"dan yola çıkarak yıllar içinden süzülüp gelip Sedat Hakkı Eldem, Emin Onat, Nail Çakırhan, Turgut Cansever gibi büyük ustaların ekolüne mi dayanacaktır, yoksa Üsküdar Belediye Başkanı"nın neyi bedii bulup bulmadığına, iki tane ikinciden birinin neye göre seçildiğinin açıklanmadığı bir sürece mi? Asıl yanıtlanması gereken soru budur.

Ben Sayın Başbakan"ın kendisine bu tarihi kötülüğün yapılmasına müsaade etmeyeceğine inananlardanım.

İki genç usta: Ayşe Zarakol ve G. Aslı Sancar

Bugün muhteşem iki kitap tavsiye edeceğim size. Bu tavsiyede ne kadar abartsam azdır. İkisi de tezlerden yola çıkarak hazırlanmış çalışmalar. Biri, Türkiye"de bu alanda yazılmış ilk doktora tezi. Galatasaray Üniversitesi Araştırma Görevlisi Dr. Gaye Aslı Sancar"a ait. Adı, "Kamu Diplomasisi ve Uluslararası Halkla İlişkiler" (Beta Yayınları)

İkinci kitap ise Ayşe Zarakol"un imzasını taşıyor. Wisconsin-Madison Üniversite"sinde yazılmış bir tezden yola çıkılmış. Adı, "Yenilgiden Sonra – Doğu Batı ile Yaşamayı Nasıl Öğrendi?" (Koç Üniversitesi Yayınları)

Birincisi Türkiye"de sürekli sızlandığımız bir konuyu ele almış:

"Bizi anlamıyorlar. Kendimizi doğru ifade edemiyoruz. Batı bizi dışlıyor. Bizi adam yerine koymuyorlar. Türkiye"den marka çıkmıyor vb". Ülke markasının nasıl yönetileceğinin mükemmel bir analizini ve uygulama için çıkış yollarını anlatıyor… (TV ve gazetede mutlaka daha geniş çerçevede ele alınıp tartışılmalı)

Diğeri ise geçmişlerinde "büyük kayıplar yaşamış" üç büyük devletin (Japonya, Rusya, Türkiye) Batı"nın kontrolüne girme serüvenini ele almış. Kitabın asıl teması lekelilik üzerine kurulu. (Stigma…) Batı Türkiye"yi "barbar", Japonları "çocuksu", Rusya"yı da hep "düşman" olarak tanımlamış ve bu ülkeler de bu lekelerle mücadele ederken lekeleri o kadar içselleştirmişler ki, bir türlü çıkış yolu bulamamışlar, bulamıyorlar da.

Dünyayı, Türkiye"yi ve kendisini 1. Tasvir etmek 2. Tanımak 3. Anlamak 4. Anlamlandırmak 5. Yönlendirmek (A. Davutoğlu, Stratejik Derinlik) isteyen her iş adamı, sanatçı, bilim insanı ve de iletişim uzmanının bu iki kitabı hatmetmesinde büyük yarar var.

Kuzey"e bir tavsiye

Bizim kuşak ve sonrası hatırlar. Red Kit ağzından sigarayı düşürmezdi. Dudaklarının ucundan sallanır dururdu o izmarit… Sonra sigara aleyhinde kampanyalar başladı ve Red Kit"in ağzındaki sigara kayboldu; yerini sürekli kemirdiği bir ot aldı. Bu da Red Kit"e müthiş bir sempati kazandırdı… Çünkü gençler onu örnek alıyorlardı.

Benzer bir fırsat şu sıra Kıvanç Tatlıtuğ ve Kuzey – Güney adlı dizinin başarılı yapımcıları için var. Kuzey sürekli cep telefonu ile konuşuyor. Anlıyorum senaristleri ve yapımcıları… Cep telefonu olmasa dizinin bu kadar uzun sürmesi sağlanamaz. Zaman kazandırıcı bir unsur o sürekli konuşmalar. Kuzey de işaret parmağını cep telefonun üstüne bastırarak kulağına iyice yapıştırmasıyla bir hava oluşturdu.

Ancak Mısırdaki sağır sultan da duydu ki, kulağa bu kadar tutularak yapılan uzun cep telefonu konuşmaları sağlığa ciddi zarar verebiliyor. Uzmanlar kulaklık kullanımının şart olduğunu söylüyorlar. Öyle blue tooth falan değil. Ciddi kablolu kulaklık. Hani cebe atınca sürekli dolanan cinsinden…

Kuzey canlandırdığı karaktere çok uygun olmasa da, kulaklıkla konuşmaya başlasa, oluşacak iletişim değeri hesaplanamaz. Müthiş bir haber ve tartışma değeri yaratır. Bu da Kıvanç Tatlıtuğ"un marka değerini misliyle katlar.

Nasıl öneri ama?..

11 yıl önce
Çamlıca için 5 küçük anahtar!..
Neden Şimdi?
Tevhid risalesi yazan Milli Eğitim Bakanı
Bir Başka Mesele: Kadın ve erkeğin ince ayarları bozuldu
Omelas’ı bırakıp gitmeyenler..
Tek bir zamana/ tarihsizliğe hapsedilmeye başkaldıran adam: Kadir Mısıroğlu