|
"En etkili genç dış politika liderlerinden biri"

Kime adreslendiği belirsiz, "merhaba" diye başlayan bir giriş yazısı olmayan bir e-posta bu başlığı taşıyordu... İmza ise CHP Avrupa Birliği Temsilcisi Kader Sevinç hanıma aitti.

Hemen malum sorular üşüştü aklımıza tabii ki:

Seçilen kimmiş? Bu seçimi yapan kimmiş? Rakipleri kimlermiş?

Söz konusu, Diplomatic Courier adlı bir Amerikan dergisi ile "küresel lider organizasyonu" yaptığı ifade edilen YPFP"nin (Young Professionals in Foreign Policy) belirlediği bir lider seçimi ya da yarışma etkinliği... "Dünyada 33 Yaş Altı En Etkili 99 Dış Politika Lideri" başlığı altında ve "Etki yaratan lider" kategorisinde Kader Sevinç de seçilmiş. Rakipleri de "Alanlarında çok başarılı birçok uluslararası isim"miş.

Kader Hanım aynı zamanda Avrupa sosyal demokrat partilerini Avrupa düzeyinde temsil eden PES"in de yöneticilerindenmiş. Kader Hanım"ın gönderdiği haberde kendisinin ifadeleri şöyle:

"Cumhuriyet Halk Partisi"ni uluslararası alanda temsil eden biri olarak etkili liderler listesine seçilmiş olmamın sadece şahsıma değil, aynı zamanda CHP olarak uğruna mücadele verdiğimiz değerlere de önemli bir destek olduğunu düşünüyorum"

Haberin devamı "müthiş bir kariyer" hikâyesi gibi görünüyor.

Kader Hanım"ın, hedeflerinden biri de "sosyal demokrat ilerici gündemi Türkiye"ye hakim kılmak"mış. Anadolu"yu iyi tanıyormuş. Sosyal girişimciliği ve yenilikçiliği önemseyen siyasete inanıyormuş. Kader Hanım, "Türkiye"yi AB"ye benim kuşağım üye yapacak" diyor.

Kader Hanım"ın başarılı olması isteniyorsa, adının ilk kez, çok iddialı, çok parlak bir ifadeyle, "Dünyanın en etkili genç dış politika liderlerinden biri" olarak duyurulmuş olmasının, kendisi adına büyük bir "talihsizlik" olduğunu birisinin ona açık açık söylemesi lazım. İletişimde "Kim kime hangi mesafede durmalı?" sorusunun önemine binaen, bu basın bülteni ya da duyurunun, "Kendin pişir kendin ye" algısı yaratacak biçimde değil de, bizzat CHP tarafından yapılmasının daha yerinde olacağını da birileri söylemeli...

Çok iyi tanıdığını söylediği bu milletin ortak ruhi şekillenmesinde "tevazu"nun yeri ve önemini de ayrıca birinin hatırlatması fena olmayabilir.

Diğer yandan, basın bültenindeki "Ben ben ben!" diye neredeyse "böbürlendiği" hissini verecek kadar "kerameti kendinden menkul" bir algı oluşturan bu duyurudan yola çıkarak şu iki risk ve tehlikeyi de belirtirsek Kader Hanım"a belki biraz yardımcı da olmuş oluruz:

1. Özellikle yolun başındayken "Beklentilerin üzerinde yaklaşım" sergileyen vaatlerden uzak durun... 2. Sizin itibarınızı ancak kendi itibarı çok yüksek olan "kaynaklar" yükseltebilir; yoksa parayı bastırıp Avrupa"da ödül alan şirketlerin kategorisine koyuverirler sizi... 3. Yalın olun. Bir basın bülteninde her şeyi anlatmak durumunda değilsiniz.

"Sosyal demokrat, ilerici gündemi Türkiye"ye hakim kılabilmek" için galiba, işe buralardan başlamalı.

Koç gibi meslek

Yeni Şafak gazetesinde 1 Eylül Pazar günü yukarıdaki başlıkla Orhan Orhun Ünal imzasıyla bir araştırma – söyleşi yayınlanmıştı.

Konu "Yaşam Koçluğu" idi... "Ali Bey üniversiteyi yeni bitirdim. Yaşam Koçu olmak istiyorum. Ne yapmalıyım?.." diye soran genç arkadaşlarımız geldi aklıma. Çocuk doğurmak için çalışma hayatına ara vermiş, sonra "sahalara" tekrar dönmeye hazırlanan, ancak kendisine de serbest zaman ayırmak isteyen. 28 – 35 yaş grubunda gencecik anneler...

"Yahu, kim bu gencecik insanlara yaşamlarıyla ilgili acaba neler danışıyor?" diye merak etmişimdir... Röportaj onun için çok ilgimi çekmişti.

Orhan Orhun Ünal, Koçluk Platformu Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Fatoş Somsa hanımla konuşmuş. Yazının girişinde de "Olayı" şöyle özetlemiş:

"Son yılların gözde mesleklerinden biri haline gelen "yaşam koçluğu" yüksek gelirli yeni bir kazanç kapısı oldu. Ortalama 40 saatlik bir eğitimden sonra koçluk sertifikasını alan bir kişi, saat başı 150 lira ile 1.000 dolar arasında değişen ücretlerle para kazanabiliyor"

Buyurun...

Okumaya, iş - ilişki – iletişim alanında derin bir deneyime falan hiç gerek yok. 40 saat eğitim al. Kap sertifikayı... Yırttın demektir...

Her ne kadar her kör satıcının bir kör alıcısı bulunabilse de, kazın ayağı kesinlikle öyle değil tabii ki... Ancak buna kanan ve bu yola girmeyi hayal edenlerin sayısı da az değil.

Yaşam koçluğu denen "meslek", Türkiye"de yaklaşık 10 yıllık bir geçmişe sahipmiş. Türkiye"deki kurumsallaşmış firma ve yetkin kişilerin yanı sıra, kerametleri kendilerinden menkul pek çok "koçun" (!) türediği de biliniyormuş.

Çoğu kurs merkezi, 3.500 ile 7.000 TL arasında değişen eğitim ücreti karşılığında 1 haftalık eğitimler sonrasında koçluk sertifikası veriyormuş.

Fatoş Somsa sektörün büyüklüğünün 25-30 milyona ulaştığını tahmin ediyor. Yani toplam PR sektörünün yarısı... Somsa, yaşam koçluğunun yeni olmasına rağmen kirlilik oranı en yüksek mesleklerden biri haline geldiğini belirtiyor. Bu kirliliğe yol açan en önemli etkeni ise, Türkiye"de sertifika programlarını ve koçları denetleyecek bir mekanizmanın mevcut olmamasına bağlıyor.

Röportajın finalinde Ünal şöyle demiş: "İstanbul"daki birçok semtte kahve falı bakılırken aynı zamanda yaşam koçluğu hizmeti de sunuluyor. Kahvenizi yudumlarken hayatınızdaki sorunlara dair destek alabiliyorsunuz. Saati ise 50 ila 100 lira arasında değişiyor."

Fatoş Somsa Hanım"ın sektördeki kaotik durumun çözümü için önerisi PR, Reklam, Araştırma dünyası için de geçerli... Devletin başlattığı ancak bir türlü sonunu getiremediği Mesleki Yeterlilik Kurumu çalışmalarının bir an önce sonuçlanması ve hekimlerde, mimarlarda, avukatlarda, hatta berberlerde bile olduğu gibi olayın yetki belgesine dayandırılması ve sahtekârlığı engellemek için sürekli denetlenmesi gerekiyor...

11 yıl önce
"En etkili genç dış politika liderlerinden biri"
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!