|
İnsan, eşitler arasından ‘sevdiğini’ seçer…
Biri “öyle” diyor… Öteki “böyle”…
6’lı Masa
’da başı çeken iki siyasi partinin başkanlarının söylemleri arasındaki fark gittikçe büyüyor…
Kemal Kılıçdaroğlu,
“Büyükşehir belediye başkanlarının adaylığı önüme gelmez”
diyor;
“Gelemez bile”
kabîlinden…

Meral Akşener “İster Mansur Bey, ister Ekrem Bey aday gösterilecekse biz varız, itirazımız yok” diyor…

Kemal Bey uzun süre
“Sistem onaylanacak, aday değil”
yaklaşımını sürdürdü; sonunda da yurt dışı basının
a “Tabii ki adayım”
açıklaması yaptı… Meral Hanım’dan “
6’lı Masa’nın noter olma görevi yok”
çıkışı gecikmedi…
Gerek adaylık konusu gerek
HDP
meselesi gerekse de başka gerekçelerdeki söylem farklılıkları bugüne kadar usul usul bir çukur kazdı… Mesafe açtı… Ortaya bir
boşluk
çıkardı…
Millet İttifakı’
nın siyasi söylemde birliği sağlayamamasının neden olduğu boşluğu…
AK Parti
ve
Cumhur İttifakı
’nın siyasi rakibi konumundaki cephenin durumu bu…

Üzerinde düşünülmesi ise gereken bu boşluğun nasıl doldurulacağı…

Oy verme davranışını etkileyen pek çok faktör mevcut… Türkiye seçmeninde oluşan ‘boşluğu’ dolduracak kadar etkili olan ise ‘
intengible
’ ya da ‘
soyut
’ söylemler… Yani manevi boyuta hitap etmek…
AK Parti’nin tek başına iktidara geldiği 2002 seçimlerini ya da 1983 seçimleri öncesindeki
Turgut Özal’ın ANAP’
ını ve
“4 Eğilim
” vaadini hatırlayalım… Yollar, köprüler değildi vaat edilen… Toplumsal barış, adalet, kalkınma gibi daha çekirdeğe inen, işi kökünden çözecek, temeli sağlam atacak vaatlerdi bunlar… Duygulara hitap eden…
İnsan, eşitler arasından, sevdiğini tercih eder… Öyle değil mi?.. Seçmen de böyle… Üst yapıya dair somut vaatler iyidir, hoştur… Ancak bir yanlarıyla standarttırlar… Zaten yapılması gerekendir bunlar… Ötesine geçebilenler ise ‘
retorik
’ de denilen duygulara hitap eden vaatlerdir…
Tabii, seçmenin ikna edilmesi sürecinde atlanmaması gereken bir husus daha var… Onu ‘
ikna
’ edebilmenin geçtiği iki yol:
Vaat
ve
güven

Vaatte bulunanın kim olduğuna bakılır… Güvenilir mi diye…

Biz de bakalım… Bugüne dek sözünü verdiği neredeyse her şeyi yapmış bir iktidar bir yanda… Kendi sözüyle, 6’lı Masa’daki diğer partilerin siyasi söylemleriyle çelişen; ne ekonomi politikaları ne de terör ne de toplumsal yaşama dair -
İstanbul Sözleşmesi
gibi- uzlaşamamış bir partinin sözcülüğü diğer yanda…
Öyle görünüyor ki
2023
seçimlerinin galibini; vaat ile güven dengesini kurabilmede ve seçmene duygu boyutunda hitap edebilmede en az hatayı yapan belirleyecek…

Gözümüze takılanlar…

- Mürekkep püskürtmeli baskı gibi teknolojilere odaklanan
Epson, ‘marka yüzü’
olarak dünyaca ünlü atlet
Usain Bolt
ile iş birliklerini 1 yıl daha uzatma kararı almış… Epson Europe Pazarlama Direktörü
Maria Eagling
, ortaklık hakkında şöyle konuşmuş:
“İnsanlar yazıcıları diğer teknoloji ürünleri kadar ilginç bulmayabilir, ancak Usain düşük maliyetli baskı çözümlerimizi eğlenceli, akılda kalıcı ve ilgi çekici bir şekilde anlatmaya yardımcı oluyor.”
İletişim çalışmalarında ‘
ilginçlik
’ ögesine yüklenmenin nafile sonuçlara yol açtığına çok tanık olduk… Markanın pazarlama müdürü, açıklamasını her ne kadar ilginçliğe dayandırsa da söz konusu ‘
marka-şöhret eşleşmesi’
nde daha derin sebepler olduğu anlaşılıyor. Dünyanın en hızlı insanı olarak anılan Bolt, algılamasını hız ve tasarruf kavramları etrafında inşa etmek isteyen bir firma için biçilmiş kaftan… (İlker Pehlivan, Echo İletişim)
-
22 Eylül “Otomobilsiz Kent Günü”
imiş… Bu özel günü sahiplenen ise bir otomobil firması,
Dacia
olmuş… Kaynakların tüketilmesine karşı gereksiz araç kullanımı hakkında uyaran ve farklı ulaşım yöntemlerine yönlendiren bir kampanya hazırlamışlar… Bir taşla iki kuş vurmuşlar da denebilir… Hem markaları adına ‘
farklılaşma
’ sağlamış, hem de sürdürülebilirliğe dikkat çekerek
‘itibar yönetimi’
konusunda önemli bir adım atmışlar… (Mehtap Çakıroğlu, Ogilvy)
- Gaziantep, Antalya, Bursa derken gastronomi konusunda şimdi de
Adana Büyükşehir Belediyesi
harekete geçmiş. 7-9 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek “
Uluslararası Adana Lezzet Festivali”
nin bu yılki teması
“Geçmişten Geleceğe Miras: Mutfak”
imiş. Şehirlerimiz arasındaki bu ‘tatlı rekabet’ boşuna değil… Kamu diplomasisinin önemli bir alanı sayılan gastronomi, hem yerel hem de uluslararası hedef kitleler nezdinde gerek
‘kent markası’
gerekse de
‘ülke markası’
nı bir üst seviyeye taşımak için son derece etkili olabiliyor. (Ayşegül Yücedağ, Yedi İletişim)

#Kemal Kılıçdaroğlu
#AK Parti
#HDP
2 yıl önce
İnsan, eşitler arasından ‘sevdiğini’ seçer…
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!