|
Muhalefetler "Risk iletişiminden" nemalanır. Ya bizde?..

Geçenlerde burada da sözünü ettiğim, AK Parti AR-GE Başkanı Süleyman Soylu Bey"in düzenlediği çalıştayda sevgili Kerem Alkin hoca Davos"ta dile getirilen Küresel Risk Raporu"ndan söz etti.

Sonra internette biraz inceledim. Bana sorarsanız Davos"un en ağırlıklı konularından biriymiş… Dünyanın içinde bulunduğu ve tüm dinlerin, inançların kutsal saydığı canlılığı tehdit eden riskler, Türkiye"de sanki kimsenin umurunda değil.

Adamlar bu yıl da sanayi, hükümet ve üniversite çevrelerinden 1.000 kişiyle görüşmüşler. Dünyayı tehdit eden ve önümüzdeki 10 yılda kritik rol oynayacak ilk 50 risk konusunu tespit etmişler. Bunlar 5 kategori başlığı altında toplanmış: Ekonomik riskler, Çevre sorunları nedeniyle oluşan riskler, Jeopolitik riskler, Toplumsal sorunların oluşturacağı riskler ve nihayet Teknolojinin doğuracağı riskler.

Peki, canlılığı bekleyen en büyük ilk üç risk neymiş? Şöyle: 1. Küresel iklim değişikliği ve dünya finans ve ekonomi krizinin aynı döneme rastlaması sonucu olayın kontrolsüz, çözümsüz hale gelmesi; 2. İkinci riskin İngilizcesi çok ilginç, buraya almalıyız: Digital Wildfires in a Hyperconnected World (Türkçesi yaklaşık şöyle: Birbirine aşırı dereceğe "bağlanmış" bir dünyada dijital –sayısal- kontrolsüz, çözümsüz yangınlar)… 3. Mutasyon sonucu antibiyotiklerin etkisinden kurtulmuş olan virüslerin kontrolsüz çözümsüz istilası…

Şu üçüncüsü 2 aydır benim başımda… Ne yatırıyor, ne de geçiyor; bir öksürüktür ki sormayın. Evin neredeyse tüm fertlerinde…

Peki, şimdi bu riskler meselesi hangi siyasi partimizin gündeminde sizce? Ya da hangisinin mutlaka gündeminde olmalı? Tabii ki öncelikli olarak muhalefetin. Muhalefet partileri böyle bir söylemle iktidar partilerini her ülkede köşeye sıkıştırır. Avrupa"da Yeşiller, "Korsanlar", sol eğilimli partiler bu yaklaşımı dibine kadar kullanıyorlar. Bizde de onlardan kopya değil ama bize uygun bir söylemle bal gibi kullanılabilir. Çünkü iktidar partileri ileri ülkelerde iş dünyasının, sanayi ve ticaretin ihtiyaçlarına öncelikli olarak cevap vermek durumdadırlar. Bu konumlanma ise yukarıda sözü edilen riskler alanında ciddi çözümler üretilmesini engellemektedir…

Bakalım bizdeki muhalefet Başbakan"a saldırmanın dışında bir siyasi iletişim modelini ne zaman geliştirme dirayetini gösterecek?..

Modus Vivendi ve Geleceğin Orta Çağ Liberalizmi

Yunanistan"ın Başbakan Yardımcılığı da yapmış olan Dışişleri eski Bakanı Theodoros Pangalos, Türkiye"nin kiliseleri korumasından övgüyle söz etmiş, kendilerine de sıkı eleştirilerde bulunmuş. Osmanlı geçmişini hatırlatan her şeyi sistematik olarak tahrip ettiklerini söylerken, "Osmanlıların inşa ettiği binlerce camiden çok azı ayakta kalabildi." demiş.

Aklıma derhal "Modus Vivendi ve Birarada Yaşamak" kapak konulu NPQ Türkiye (New Perspective Quarterly) sayılarından biri geldi. "Teröre Rağmen Modus Vivendi" başlıklı bir yazım yayımlanmıştı o sayıda. 2001 yılında kapak konusu yaptığımız bu kavramı günümüz Türkiyesi için önemine binaen hatırlatmayı istedim:

"Modus Vivendi: Taraflar ve kişiler arasında süregelen tartışma konusu hususlarda sağlanan geçici anlaşma. (İnternet portalı Lycos.) Webster-online"da ise şu iki açıklama var: 1) Özellikle zorlukların etrafında dolaşan yararlı bir düzenleme ya da pratik bir uzlaşma. 2) Yaşam tarzı, yaşama biçimi."

Aynı sayıda kendisiyle muhteşem bir röportajı yayımlanan London School of Economist"in Avrupa Düşüncesi Profesörü, felsefeci John Gray"in "Modus Vivendi" tarifi de şöyle:

"Bağdaşmayan çıkarlar arasından toplum barışı adına görüşme, tartışma ve pazarlık."

Bakın ne demiş bu Britanyalı felsefeci:

"Endülüs Emevileri"nin, Osmanlılar"ın hoşgörülü yaklaşımları günümüz dünyası için yol gösterici olabilir. O yaklaşım dinsel farklılıkları halının altına süpürmekle onların üstesinden gelebileceğine inanan, deyim yerindeyse onları tamamen özelleştiren, siyasal bakımdan duyarsızlaştırıp, marjinalleştiren ve o kültürleri neredeyse mutfak tercihlerine indirgeyen, liberal felsefedekinden tamamen farklıdır. Tıpkı İspanya"daki Endülüs Emevileri gibi Osmanlılar"da da başka dinlere karşı Hıristiyanlık"ta olduğundan çok fazla hoşgörü vardı."

Budur. Yunanlı eski Bakan"ın bugün gördüğü tablonun nedeni gayet basittir.

Kafka bir yana Dünya bir yana...

Enis Batur, Zaman Kitap Eki"ne verdiği röportajda "Yayımlayacak mısınız günlüklerinizi?" diye soran Can Bahadır Yüce"ye şu yanıtı vermiş:

"Günlüklerimi bir gün yayımlamayı düşünür müyüm, gerçekten bilemiyorum. O yönde bir karar verecek olursam üç bin sayfayı aşmış bir kütle üzerinde çalışmam, son derece kapsamlı bir ayıklama işleminden geçirmem gerekir yazdıklarımı. Böyle bir çalışmaya girişmeden Azrail omzuma dokunursa Fatma Tülin"den hepsini yok etmesini rica ettim. Yapacaktır, çünkü Max Brod"vari davranışlara bütünüyle karşı çıkan biri."

Çek yazar Max Brod, 1924 yılında vefat eden Kafka"nın "Yazdıklarımı yok et" diyen vasiyetine uygun davranmamış ve 1925 yılından başlayarak 30 yıl içinde ünlü yazarın biyografisi dahil olmak üzere tüm eserlerini yayımlamış... Dünya Kafka"yı tanıyorsa Max Brod sayesindedir.

Ne büyük dilemma değil mi?

Ben de Fatma Tülin hanımefendi gibi düşünüyorum. Yazarın hayattayken istediklerine sadık kalınması, sevenlerinin en büyük vefa borçlarından biridir zannımca.

Kafka"yı tanımasaydık hayatımızdan nelerin eksilmiş olacağını takdir etmek bana düşmez elbette ama "manevi kazancımız" ters köşeden bir "manevi kayıba" neden oluyorsa, "Kafka"ya karşı Dünya" taraflaştırmasında ben "Kafka"yı seçerdim", diyorum. Sizi bilmem.

Eskimeden yenilenmeyi bilmek...

ABD"nin Ankara Büyükelçiliği"ni hedef alan intihar saldırısından sonra Ahmet Hakan merak ettiklerini sıralarken "Bakalım ilk hangi devlet yetkilisi, "zamanlama manidar" diyecek?" diyordu. Muhalefetten geldi bu sorunun yanıtı ve MHP"nin lideri sayın Devlet Bahçeli, Elçiliğe yapılan saldırının "zamanı manidar" dedi. Bu ifade kalıbı, tüm komplo teorilerinin de vazgeçilmezi olarak yıllar boyu yaşıyacaktır.

Oysa ki amacı ve niyeti olan, olumlu olumsuz her işin, atılan her adımın, her eylemin zamanlaması "manidar", dolayısıyla "anlamlı" değil midir?

Sayın Bahçeli"nin siyasetin en büyük klişe cümlelerinden birini tekrarlaması da bana fazlasıyla "manidar" geliyor. Malum, siyasi iletişim iktidar için yapılır ve iktidara giden yolda da, partiyi de seçmeni de dönüştürebilecek büyük fikir ve büyük liderle birlikte yürünebilir.

Klişelerin ihtiyaçtan doğduğunu biliyoruz. Ancak, "hep aynı şeyleri söylüyor" algısı oluşmaya başlamışken, üstüne üstlük bir de klişe ifadeleri de kullanmaya başladığınızda, birilerinin çıkıp size "eskimeden yenilenmek gerektiğini" hatırlatmalıdır.

11 years ago
Muhalefetler "Risk iletişiminden" nemalanır. Ya bizde?..
Kavuşan kısmısı ancak gâvurdur
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!