|
Obama, algılamayı gerektiği gibi yönetiyor

Rusya"nın "Ne kadar kimyasal silahın varsa ver, operasyon olmasın" teklifi üzerine Suriye meselesinde iki farklı yol ortaya çıktı. ABD Başkanı Obama halkına bu iki yolun getirisini götürüsünü açık açık anlattı. "Operasyon mu, yoksa kimyasalların imha edilmesi mi?" seçeneklerinden birinin tercih edilmesi halinde ne olabileceğini Amerikan kamuoyuna iyice açıkladı. İki ihtimale karşı da "farkındalık" sağlanması yolunda çok büyük bir adım attı.

ABD liderlerine ve uyguladıkları "büyük politikaya" karşı olabilirsiniz; ancak ABD"nin iletişimini, özellikle de kamu diplomasisini mükemmel yönettiğini inkâr edemezsiniz...

Vietnam savaşının önde gelen aktörlerinden ve tabii ki karar vericilerinden biri olan, zamanın ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger"ın şu meşhur lafını hatırlamanın tam sırası:

"Bir şeyin gerçek olması pek o kadar önemli değildir; fakat onun gerçek olarak algılanması çok önemlidir."

Amaca giden yolda neyi "gerçek" olarak algılatmayı seçerler ve süreçleri bu doğrultuda başarıyla yönetirlerse, kamuoyundan da o amaca uygun destek alacaklardır.

İşler, iletişimin algılama yönetimi bahsinde anlatıldığı kadar "kitap kokmuyor" elbette ve sanıldığı kadar da kolay değil. Vietnam, Afganistan, Irak deneylerinden geçmiş ve savaşlardan bıkmış bir halkı temsil eden "üstün güç"ün, Suriye söz konusu olduğunda sarılabileceği en işlevsel argüman olan "kimyasal güç kullanana aman vermeyen dünyanın ağabeyi" algısı, görüldüğü gibi yine devrededir.

"Örnek Ağabey" olarak dünyaya karşı almaları gereken tavrı, Obama önce kendi kamuoyuna tüm olasılıkları gözler önüne sererek anlatırken, 11 Eylül"ün yıldönümünü seçmiş olması da bir tesadüf müdür dersiniz?..

Obama, kendi ülkesinde ve konumu açısından bakıldığında algılamayı olması gerektiği gibi yönetiyor. Bir örnekten yola çıkarak niyet ve gelişmeleri tartabilmek için şöyle bir "okuma" teşebbüsünde bulunabiliriz:

ABD"nin "analizleri isabetli" bulunan deneyimli istihbaratçısı Bruce Riedel"ın Hürriyet"ten Tolga Tanış"a (Ruslar"dan bu sürpriz teklif gelmeden önce) neler söylediğine bir bakalım.

30 yıllık istihbarat hizmetinden sonra şimdi Brookings Enstitüsü"nde görev yapan Bruce Riedel özetle diyor ki:

"Bugün Suriye"de kendini direnişçi olarak tanımlayan 1200 farklı yapılanma var. ABD"nin müttefikleri şimdiye kadar El Kaide ile ilişkili örgütlerin büyümesini önleyecek ortak bir duruş belirleyemedi. Birçok müttefik önce Esad"ı yenmek istiyor. Bu bir hata. Esad"ı vurduğunuzda onun askeri kapasitesini zayıflatırsınız ve bu da dolaylı olarak El Kaide"nin pozisyonunu güçlendirir."

Kolaylıkla anlaşılacağı gibi ABD"nin meselesi Esad"dan çok El Kaide... Zaten istihbaratçı beyfendinin öngörüsü de ABD"nin er ya da geç El Kaide ile hesaplaşacağı yolunda.

Bir düşünelim... Suriye"deki "kimyasal silahların tespit edilmesi ve imhası" yolundaki teklifin kabul görüp uygulamaya geçilmesi, ABD açısından örgütlü El Kaide çıbanına merhem olur mu olmaz mı?

"Bakan maksadını aştı."

Gençlik ve Spor Bakanı Sayın Suat Kılıç"ın, Olimpiyatlar"ın kaybedilmesine sevinenler için attığı "kınalı tweet"le ilgili olarak (Cümlede bile sayın ve kına kelimeleri yanyana iyi durmuyor.) Kadir Topbaş"ın duygularını gayet iyi anlayabiliyoruz. Kadir Bey, konu hakkında kendisine soru sorulduğunda"Bakan maksadını aştı" demiş.

Olimpiyatlar"a karşı olanları onaylamamak başka, Bakanlar Kurulu üyesi unvanını taşıyarak üslubu yerlere indirmek başka bir meseledir. Ekranlarda Salı akşamı izlediğimiz ve sonunda bir silahın da patladığı Ürdün parlamentosunda gördüğümüz türden siyasetçiler kadar olmasa da, bizim Meclis"imizde de tartışma adabı konusunda sınır tanımayanlara sıkça rastlarız. Ancak iş, Bakan düzeyine geldiğinde değişiveriyor.

Bakanlık görevini çok yoğun bir tempoda sürdürürken, hele hele ortada çok gergin bir ortam bile sözkonusu değilken, twitter"a girip bu türden ifadeler yazma ihtiyacını duymaları gereksiz tartışmalara neden olur ve bu durumu temizlemek bile yine Başbakan"a düşer. O kalkar yine bir şekilde Bakanı"nı korur kollar. Bu da Başbakan"ın az da olsa yıpratılmasına hizmet anlamına gelir. Böylesi mi doğrudur, yoksa özellikle şu dönemde "Her söylediğin doğru olsun, ancak içinden gelen her doğruyu söyleyerek Başbakan"ı yıpratma" ilkesi mi doğrudur?..

"Aşk en yüce değerdir."

Zonguldak"ta iki genç şairin dostluğunu anlatan "Kelebeğin Rüyası" filmi nedeniyle gelecek yıl, Oscar Ödülleri ile yakından ilgileneceğiz demektir. "Yabancı Dilde En İyi Film Kategorisi" Oscar"ında ülkemizi temsil edecek olan Yılmaz Erdoğan filminin, 70 adet rakibi var. Şimdiden filmi elimize alıp ötesinden berisinden mıncıklamaya, tartmaya, "Olmuş, olmamış, şansı çok yok, ilk 5"e girer, hikayesi güçlü, süresi çok uzun, yeniden kurgulanmamalı, kurgulanmalı, vs." gibi yorumlar yapmaya başladık.

Eleştirmiyorum; tersine bu topraklardan çıktığı her karesinden anlaşılan, bize ait duyarlılıkları yansıtırken şairaneliğe aslında nasıl da yatkın olduğumuzu gösteren ve hepsinden önemlisi aşk, dostluk kavramlarının hayatımızdaki yerini olanca açıklığıyla ortaya koyan bu film hakkında ne kadar çok konuşursak o kadar iyidir.

Filmle ilgili duyduğum en hoş yorum şuydu: "Marx "emek en yüce değerdir" derken, haklı olabilir olmasına da, galiba en yüce değer "aşk" olsa gerek..."

Filmin kahramanları, yirmili yaşlarında vefat etmiş şairlerimiz Muzaffer Tayyip Uslu ile Rüştü Onur"un şahsında bizim ozanlarımıza bir "güzelleme" olarak da düşünebiliriz Kelebeğin Rüyası"nı...

Dostluğa, aşka dair bir güzelleme.

Şimdiden Böcek Yapım"a, Yılmaz Erdoğan"a ve tüm ekibe Oscar yolunda bol şans dileyelim, başarılı olmaktan utanmama, korkmama duygumuzun gelişmesi dileği ile...

11 yıl önce
Obama, algılamayı gerektiği gibi yönetiyor
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî