Millî mutabakat ve millî inanç meselesini sağlayan unsur; bir kültürel devrim, bir kültürel değişim süreciydi. Yani Cumhuriyet’in inşası döneminde insanların hep birlikte uğruna mücadele ettikleri zihniyet, genç kuşaklara aşılanabilmişti. Buna karşın bugün toplumlarda ve değer sistemlerinde, inanılmaz bir erozyon var.
Oralarda bizi endişelendiren ne var?
Bir kere değer sistemi yok… Karmakarışık mesajlarla dolu, emeksiz, zahmetsiz kazanılmış hayatlar, zorbalıkla tesis edilmiş itibar(!), şiddet; yani dibin de en dibi var…
Bir başka deyişle millî kültürümüzü bertaraf ve berhava eden bir akım içindeyiz. Pek çok ailede ‘kültürel akümülasyon’, yani anne ve babanın ta Cumhuriyet’in inşa döneminden taşıyıp getirdiği inanç sistemiyle beslenmiş değerlerle büyütülmüş çocuklar yok ne yazık ki… Ayağını toprağa basmadan, mahallede arkadaşlarıyla oynamadan yetişen çocuklar var.
Bu noktada sadece ailelere değil, toplumun her kesimine düşen çeşitli görevler olduğu düşüncesindeyiz. Özel sektöre, kamu kurumlarına, yerel yönetimlere, gençlere, yaşlılara…
‘‘Bizi yok edecekler şunlardır: İlkesiz siyaset, vicdanı
sollayan eğlence, çalışmadan zenginlik, bilgili ama
karaktersiz insanlar, ahlaktan yoksun iş dünyası ve insan
sevgisini göz ardı etmiş bilim.”
Mahatma Gandhi