|
Ankara, Uludere"de iki büklüm: İstihbaratı hangi ülke verdi?

Türkiye-Irak sınırındaki Uludere''ye bağlı Ortasu (Roboski) Köyü yakınlarında 34 vatandaşın Türk F-16 uçaklarınca parçalanmasının üzerinden bir ay geçti. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik''in, “İlk gelen bilgiler operasyon kazası olduğu yönünde ancak hata varsa gereken yapılacaktır” sözü olduğu yerde duruyor.

Başbakan Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül''ün de...

“İncelemeler neticesinde gerekli olan neyse bütün bunlar yapılacaktır” şeklinde açıklama yapmıştı, Gül ve Erdoğan...

Roboski''de ne olduğunun anlaşılması için anlaşılan bir ay yeterli gelmemiş olacak ki, hâlâ ne olduğuna dair resmi bir açıklama yapılmadı.

Ya da ne olduğu belli ancak devlet-hükümet, altında kalacağı endişesi taşıdığından bir yol bulana kadar açıklamayı erteliyor.

..Ve erteleme, Roboski''deki yarayı daha da derinleştiriyor. Kangrene dönüştürüyor.

Ankara''nın Uludere''de midesine kramp girmiş gibi iki büklüm olduğunu Washington''dan İstanbul''a ayak bastıktan birkaç saat sonra bir bürokrat olaydan sonra yazdıklarımıza gönderme yaparak şu sözlerle ortaya koyuyordu: “Kendi tecrübelerim şunu söylüyor. Biz İslamcıların genlerinde özgürlük kodları çok geniş değildir. Geleneğimizde var bu...”

Önemli ve doğru bir tespit ancak bir farkla. Söz konusu olan Kürt meselesi olunca, iktidardaki siyasi akım hangisi olursa olsun, özgürlük sınırları bir yerde gidip ''devlet''in duvarına tosluyor. 1990''ların başından Kasım 2002''deki AK Parti iktidarına kadar milliyetçi muhafazakar ve sol parti koalisyonları, azınlık hükümetleri Kürt meselesinde çok daha dar özgürlükçü politikalar izleyerek tarih sahnesinden silindiler.

İki parantez açmak gerekiyor. Birincisi, “Biz İslamcılar” sözünün iktidardaki AK Parti''den ziyade, iktidardakilerle birlikte genel olarak muhafazakar tabanının kastedildiğini... İkincisi, Kürt sorununda önceki yönetimlere göre oldukça cesur adımlar atmış olan Erdoğan yönetiminin sürekli gel-gitler yaşadığını.

Ankara''da durum İstanbul''dan göründüğünden de kötü. Midesine kramp “yemiş gibi” değil, nefessiz, iki büklüm öyle duruyor!

İSTİHBARAT İSRAİL''DEN Mİ İRAN''DAN MI?

Ankara''da kulağıma çalınan öyle iddialar var ki, yukarıdaki tartışmayı biraz ertelemek gerekiyor.

Hükümet çevrelerine göre, incelemelerin sonuna gelindi ve Başbakan Tayyip Erdoğan, yakın zamanda açıklama yapacak. İş, bir albayın açığa alınmasıyla kalmayacak, yukarılara tırmanacak. Ki, bu bilgi köşelerde şu sıralar işlenen bir konu.

İkinci bir husus, o gün sınırın ötesine Gülyazı ve Ortasu köylerinden sadece kaçakçılar geçmedi. Bir grup milis de sınırı geçti. Civarda bulunan PKK kampına giderek, kaçakçıların dönüş saatlerine kadar orada kaldı. Kaçakçılar dönmeye başlayınca dönmek istedikleri ancak, kamptakiler tarafından “biraz daha bekleyin” diyerek tutuldukları.

Bir süre daha bekleyen milislerin, “daha fazla bekleyemeyiz” diye ısrar etmesi üzerine bırakıldıkları ve gelip kaçakçılarla birleştiği.

Operasyonun yapıldığı saatlerde Fehman Hüseyin''in 3-4 kilometrelik alan içinde olduğu.

F-16 uçaklarının kaçakçıları bombalamasından sonra kurtulan tek kaçakçının sadece Servet Encü değil, iki kişinin daha olduğu ve geriye kaçtıkları ve bunlarla birlikte söz konusu milislere ne olduğunun bilinmediği.

Beni en çok şaşırtan ise Uludere''deki vahim olay yaşandığı günden beri bir dış ülkeden istihbarat gelmiş olabileceği iddiası... Eğer gerçekten adı geçen iki ülkeden böyle bir istihbarat geldi ve buna itibar edildiyse durum her yönüyle daha vahim demektir.

İddiaya göre, operasyon emrinden önce grubun PKK''lı olduğuna dair istihbarat ya İsrail''den ya da İran''dan geldi. Bu tam olarak henüz belirlenebilmiş değil!

Ancak, böyle bir istihbarat geldi.

Dağlıca operasyonundan dolayı Taraf gazetesi “sendromu” yaşayan askerin böyle bir trajediye neden olduğu iddiasını bir kenara not edip, şu soruları sormak mümkün:

Türkiye ile ilişkileri dip yapmış olan İsrail''den gerçekten de böyle bir istihbarat gelmiş olabilir mi?

Tam da bu sebeple, AK Parti hükümetini ve göreve atandığından beri diş bilediği MİT Müsteşarı Hakan Fidan''ı zor durumda bırakmak, hükümet ile Kürt halkını karşı karşıya getirmek, Türkiye''nin demokratikleşmesine takoz koymak için İsrail''in bu yönde bir istihbarat vermiş olabileceği Türk kamuoyu tarafından rahatlıkla kabul edilebilir bir durum.

Kamuoyundaki hakim görüş biraz da böyle değil mi zaten...

NATO radarının Malatya Kürecik''e kurulmasının kabul edilmesi, Türkiye''nin Irak ve Suriye''de izlediği politikalar nedeniyle Amerika ile “kuzu sarması” ilişkileri sebebiyle, İran da Ankara''ya pekala bir ders vermiş olmak isteyebilir.

Olabilir... Anlaşılabilir de...

Ancak, çoğu 20 yaşın altında olan bu Kürt gençlerinin ölmesine sebep olan emrin ister İran isterse İsrail''den gelmiş olsun, istihbarata güvenilerek verilmiş olması kabul edilemez..

Bedeli çok ağır olur.

12 yıl önce
Ankara, Uludere"de iki büklüm: İstihbaratı hangi ülke verdi?
Dönemin savcıları birer ikişer tüyerken
Kara dinlilerle milletin savaşı
Buluta bulut, teröre terör diyemeyenler
Kurdele
“Almanlar et başında”