|
MGK belgesi: Hükümet cemaat çatışmasında son salvo

AK Parti muhafazakar kesim açısından 2002 Kasım''ından bu yana iki önemli sonuca yol açtı. Bir yandan merkez sağı ve muhafazakar kesimi kendi şemsiyesi altında topladı. Öte yandan merkez sağı, yerel duygu aşısı ile laikliğin demokratikleşmesiyle inanç özgürlüğü-inanç ilişkisi üzerinden dönüştürdü.

Bu süreç politik örgütlenme anlamında bazı istinalar dışında pek çok tarikat ve cemaatin işlevini de emdi, istikametlerini etkiledi.

Bu istisnalar içinde en önemlisi gerek sivil alandan siyasi alana uzanan örgütlenme stratejisi, gerek kullandığı araçların ''modern'' niteliği, gerek toplumsal çapı açısından Gülen cemaatiydi.

Nitekim AK Parti, 2007 yılındaki muhtırayı takiben, (aldığı yüzde 47''lik oya rağmen) 2008''de kapatma davasıyla karşı karşıya kalınca işbirliği yapabileceği tek güç devlet içindeki, emniyetteki, adliyedeki cemaat aktörleriydi.

Bu işbirliği birlikte verilen iktidar savaşında cemaat ve AK Parti ilişkilerini derinleştirdi. Cemaat kamu kuruluşlarında daha güçlü hale gelmeye başladı, devlet içinde daha kritik noktaları kontrol etti, yeni okullar açtı, 20''ye yakın üniversiteye hakim oldu.

Bu ittifak ve ''büyüme modeli'' 2011 yılının sonuna değin sürdü.

Tam 4 yıl...

Üç mesele ikili arasındaki bağı kopardı.

1.Cemaatin kimi valilikler, hatta MİT gibi kurumlara göz dikerek iktidardan daha fazla pay istemesi, bu çerçevede MİT krizi gibi hadiselerde doğrudan eyleme geçmesi, 2. Yine cemaatin Ergenekon, Balyoz gibi davalarda, hatta KCK soruşturmasının kimi aşamalarında kendisine has, meşruiyet sorunları çok yüksek bir strateji izleyerek hakim olduğu güvenlik birimleri üzerinden güçlenme arayışı, 3. Siyasi iktidarın aleyhine çalışan her iki konuya MİT krizi dönüm noktasından sonra gösterdiği reaksiyon...

Sonuçta iktidar kanadında cemaate yönelik tasfiye mekanizması devreye girdi.

Cemaat kanadında ise açıklamalarla, bildirilerle, yayın politikalarıyla iktidara yönelik yıpratma, muhalefet çabası...

Bu öykü de 2012 kışında başladı 2013 sonbaharına kadar sürdü.

Yaklaşık iki yıl...

Gelinen nokta herkesin malumu: ''Bir ittifakın iki ana kanadı arasındaki örtülü çatışma açık çatışmaya dönmüş durumda.''

Başbakan''ın ''bize şamar atmak istiyorlar'' sözlerine, Gülen''in, ''liyakati olmayanlara değer verdiğimiz için asıl şamarı biz yiyoruz'' yanıtını vermesi bunun son göstergesi...

Ayrışmada kullanılan araçlar da sert...

Taraf Gazetesi''nde dün 2004 tarihli bir MGK belgesi yayınlandı. Belge, Gülen cemaatine karşı eylem planı içeren Başbakan Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Gül, Adalet Bakanı Çiçek gibi isimlerin de imzasını taşıyan bir tavsiye kararı.

Hiç hafife almamak gerekir belge kendi başına önemlidir. Bir dönemin dengelerine ışık tutması, o dönem MGK''nın çalışma tarzına işaret etmesi, AK Parti''nin o günün koşullarında buna nasıl tabi olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.

Ancak işin bir de güncel siyasi dengelerle ilgili boyutu var:

Siyasi iktidar kendisine tavsiye edilen bu eylem planını hiç dikkate almadığı gibi, tam tersi istikamette adımlar atmış, cemaat altın çağını bu adımlarla yaşamaya başlamış.

O zaman soru şudur:

Bu belgenin şu aşamada ortaya çıkmasının, ''gazeteci''ye ulaştırılmasının anlamı nedir?

Muhtemel yanıtlar ''yürüyen çatışma''da silahların her anlamda ve geri dönüşü olmayacak biçimde çekildiğini gösterir.

Bu durumda Abdülkadir Selvi''nin bir süre önce gündeme getirdiği, dershane çatışmasında ''hedef Başbakan ve Cumhurbaşkanlığı seçimidir'' iddiasını yeniden masaya yatırmak gerekir.

Bu tür bir belge Başbakan''ın ''kafa tutan'' imajını bozarak yıpratmaya yönelik bir belge olduğu kadar, seçmen tabanında iç içe girmiş AK Partili ve cemaat mensubu ayrışmasını hedefleyen de belgedir.

Son durum budur...

10 yıl önce
MGK belgesi: Hükümet cemaat çatışmasında son salvo
“Savaş” mı kazandı, “barış” mı?
Hâlâ susuyorlar
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı