En çok merak ettiğim şey şu: Yol arkadaşına, ülkesine, ailesine ihanet eden biri, ihaneti vicdanına ve ruhuna nasıl meşrulaştırıyor? Eminim içinde bir mücadele yaşıyordur ihanet öncesi. Acaba oradaki iyi ses ve kötü ses ne diyor ona? “Ülkene ihanet etmen gerek” diye bir cümle kurulmuyordur eminim. “Bu ihanet değil, bu bir haksızlığa isyan” gibi bir cümleyle ihaneti savunuyordur sanırım içindeki kötü taraf. “Evet yıllardır senin arkadaşın ama aslında seni eziyordu, seni sevmiyordu” diye de yol arkadaşına ihanet etmeyi teşvik etmiştir o ses.
Fakat bir de iyi ses var insanın içinde. Onun da, “bu bir ihanettir, sakın yapma” diye feryat ettiğine eminim. Peki bu sesi duyup da diğer kötü sesi tercih eden kişinin gecelerini hiç düşündünüz mü? Mesela yatarken, içindeki iyilik sesinin, “sen ihanet ediyorsun, yol yakınken geri dön” demesini sürekli bastırmak zorunda mı kalıyor acaba? Hainler, yaptıklarını düşündükçe pişmanlık duyar mı, ağlar mı mesela?
İnsan bilmeden ihanet etmez, bilerek yapar.
İhanet taammüden işlenen bir suçtur.
Yani planlar yapılır, fikirler yürütülür, mantık kullanılır. Sonra da ihanet edilmesine karar verilir. İşte bu yüzden ihanetin bedeli çok ağırdır. Bir kızgınlık anından, bir öfke patlamasıyla insan hain olmaz.
Hainlik süreklilik isteyen, devamı olan bir kötülüktür.
Acaba yol arkadaşına, davasına, ülkesine ihanet etmiş birisi, bir gün ihanetin psikolojisini bize anlatır mı?
Twitter.com/alinurkutlu