|
Feminizm bizde neden tutmuyor?
Dün, yani
8 Mart Dünya Kadınlar Günü
vesilesiyle, işyerinde ayrımcılık, gelir dağılımında ya da fırsat tanınmasında adaletsizlik de dâhil olmak üzere kadına yönelik şiddetin her türlüsü bir kez daha hatırlandı…
Sosyopat, psikopat, az gelişmiş, hiç gelişmemiş, yetiştiği kültürü özümseyememiş, yıllar geçtikçe büyümüş ama olgunlaşamamış, yalnızca savrulmuş, değerlerini yitirmiş insan evladının başvurduğu en aşağılık yoldur
şiddet
… Uygulayanın eksikliğini, zavallılığını ortaya koyar…
Bizim kültürümüzde kadınların yerinin ne olduğu ile ilgili gündelik çok tartışma var… Bunların bazılarının sonucunda mevcut şiddet olaylarından yola çıkılarak değerlerimizin ‘
çarpıtılması
’ bile söz konusu oluyor. Oysa bizde “Cennet anaların ayakları altındadır”… Peygamber efendimizin (S.A.V) şu iki hadisi de kadına bakışı ne güzel özetler:
“Sizin hayırlınız, ehline (eşine, çocuklarına) hayırlı olan (iyi davranan)dır.”
“Kadınlara ancak kerîm olanlar ikrâm ederler (değerli olanlar değer verirler); onlara kötülük edenler ise leîm (kötü) kişilerdir.”
Ülkemizde yaşanan kadınlara yönelik şiddet olayları karşısında oluşan tepkiyi görmemek mümkün değildir herhâlde… Daha iki gün önce Samsun’daki olayda,
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı
başta olmak üzere devletin pek çok kademesinden açıklamalar yapıldı…

Sosyal medyadan halkın reaksiyonunu da takip etmek mümkün…

Buna karşılık,
‘kadın hareketi’
ya da
feminist hareket
olarak anılan örgütlenmeler neden toplumsal zeminde ciddi kabul görmüyorlar? Neden Batı’da olduğu gibi etki güçleri yüksek değil?..
Çünkü, bu soruyu soranlar büyük olasılıkla
“Mü’minlerin îmân bakımından en olgunu ve en hayırlısı, hanımına karşı en hayırlı olanıdır”
diyen ve
ortak ruhi şekillenmemize
işlenmiş olan hadisten bihaberlerdir… Ya da
Atatürk
’ün şu sözünden:
“Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!”
Düşünce ve davranışlarında halkımızın ortak ruhi şekillenmesini değil, ithal, ecnebi,
Batı egemenliği
ile
‘düz orantılı
’ değerleri kerteriz alan müstemleke aydınlarının bu işin içinden çıkması kolay değil…
Bilindiği gibi, iletişim çalışmaları yalnızca ürün satışı için değil, bir fikri hedef kitlelere benimsetmek ve bunun sonucunda onlarda bir ‘
davranış değişikliğine
’ne yol açabilmek için de yapılır… Söz konusu değişikliğini sağlayabilmek de
kültür ve değerlerle uyumlu
olmaya sıkı sıkıya bağlıdır. Uyum yoksa çabalar da boşa gider…
Bundan birkaç yıl önce,
‘iyi yapılmış’
ve ‘
doğru
’ bir kampanya filmine denk gelmiştik…
“Operasyon direktörü aranıyor”
başlığıyla yayınlanan uydurma bir iş ilanı ile adaylar mülakata alınmış ve videoya çekilmiş… Mülakatı yapan kişi konuşmaya, işin özelliklerini anlatmakla başlıyor:
“Çoğunlukla oturmayacaksınız. Sürekli ayakta olacak ya da sürekli eğileceksiniz. Haftada 7 gün 24 saat böyle olacak.”
Tabii bu konuşma zaman zaman adayların şaşkın ifadeleri ya da
“Bu yasal mı?”
gibi sorularıyla kesiliyor… Sözde şirket temsilcisi ise devam ediyor:
“Tamamen yasal… Ara vermek mümkün değil… Öğle yemeği yiyebilirsiniz, ancak çalışma arkadaşlarınız yerken…”
Adaylardaki şaşkınlık yerini kızgınlık ya da ret ifadelerine bırakıyor
“Bu delilik!”
diyor biri… Diğeri ise kesin bir
“Hayır!”
Konuşma devam ediyor:
“Bu iş mükemmel derecede ‘müzakere’ becerisi gerektiriyor. Tıp, finans ya da mutfak sanatları alanlarında eğitim görmüş birini arıyoruz. Sürekli ilgili olmanızı bekliyoruz. Bazen iş arkadaşınızla beraber bütün gece uyanık kalmanız gerekecek. Kaotik bir atmosferde çalışabilmelisiniz. Eğer bir hayatınız varsa, onu geride bırakmanızı istiyoruz. Tatil yok… Bayramlarda iş yükünüz artacak. Uyku yok, yılda 365 gün….”
Sonra bir ‘
darbe
’ daha geliyor:
“Bu iş için kesinlikle ödeme yapılmayacak.”
Başlarına ne geldiğini anlamayan adaylar şok içinde bunun olamayacağını söylemeye çalışırken bu kez
‘öldürücü darbe’
ile karşılaşıyorlar:
“Size şu anda bu işi milyarlarca kişinin yaptığını söylesem?..”
Adaylardan biri inanmayan gözlerle soruyor:
“Kim?!”
Cevabı belki okurlarımız tahmin edebilmiştir ama adayların edemediği kesin:
“Anneler”…
Özellikle annelerin
Dünya Kadınlar Günü’
nü kutluyorum.
#Feminizm
3 yıl önce
Feminizm bizde neden tutmuyor?
Herkesin Bir Zahide’si Var
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü