Çocuklarının PKK tarafından kaçırıldığını iddia eden annelerin bazıları çocuklarının HDP binasına girdiklerini, bir daha da haber alamadıklarını söylemişti.
Bir yanda terör sorunu, diğer yanda annelerin acısı varken bu, bir ülkenin ana muhalefet liderinin sessiz kalacağı bir konu olamazdı.
Belki annelerin HDP hakkında suç duyurusunda bulunmasının etkisiyle, belki de toplum vicdanının kabullenemediği bir durum olduğu iyice açıklığa kavuştuğu için olacak Kılıçdaroğlu sonunda durumun vahametinin farkına varmış… Konuyla ilgili topa girmiş…
Zaten CHP’li siyasiler o sıralarda HDP’li belediyelere ziyaretle meşguldü… Belli ki gündemlerinde HDP’ye destek varmış, anneler yokmuş.
CHP’nin kafası mı karışık; niyeti mi bozuk belli değil…
Ancak bir yandan HDP’ye destek verirken öte yandan annelerin yanındayız açıklamaları ne samimi ne de inandırıcı bulunacaktır. Bu durumu anlatan çok güzel deyişlerimiz vardır: Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu… Ne şiş yansın ne kebap (Bu durumlarda hem şiş yanar hem de kebap)… Hem şoför arkası olsun hem cam kenarı olsun hem Orhan Gencebay çalsın hem de 2.5 lira olsun… Bu işler öyle olmuyor işte.
Tavrın net, tarafın belli olacak. İlkeyse ilke. Teröre karşı tavır almayan taraflarla aynı cephede misiniz; değil misiniz? PKK’yı terör örgütü değil, gerilla olarak görenlerle ittifak hâlinde misiniz; değil misiniz? Kandil’e sırtını dayadığını açıkça ifade edenlere sırtınız dayıyor musunuz; dayamıyor musunuz? Annelerin sesini duyacak mısın; duyuyormuş gibi mi yapacaksınız? Elinizi taşın altına mı koyacaksınız; lafla peynir gemisi yürütmeye mi çalışacaksınız?...
Şimdi soru şudur: Diyarbakır’da gündem annelerin acısıyken siz siyasi partinin çıkarları peşinde mi koşacaksınız; halkın yanında mı olacaksınız? İkisi birden olmuyor çünkü!