Olayın en az üç boyutu var.
Birinci boyutu, yasal süreç. İkincisi, liyakat konusu… Üçüncüsü de siyasi boyutu…
Tabii ki hayır. Demek ki buradaki mesele, bir rektörün siyasi tavır ve duruş sahibi oluşu değil, AK Parti siyasetine yakın duruşu…
Bunların hepsi, ideolojik yaklaşım biçimlerini anlamak için yapboz parçaları olarak düşünülebilir. İşte o yapboza eklenmek istenen son parça da rektör protestosu adı altında köpürtülmek isteniyor… CHP yönetiminin, Boğaziçi Üniversitesi’ndeki yasal bir atamayı toplumsal çatışmayı tetikleyecek bir bahane olarak ortaya koymasını, millî iradeye dayalı seçimle değil, toplumsal zorlamayla iktidara gelinebileceği inancının bir tezahürü olarak görmek mümkün.
Sonuç olarak, yakında bu konu da Türkiye’nin gündeminden düşer, olayın ilk iki boyutu sağlam olduğu için CHP yönetimi bundan yine ekmek yiyemez. Yüzde 25 bandındaki pozisyonunu, kaybettiği 15 seçimde olduğu gibi yine korur…