Mesut Özil, batının ikiyüzlülüğüne ayna tutmaktan çok daha fazlasını yaptı Pazar günü yayınladığı açıklama ve milli takımı bırakma kararıyla. Kendilerini yüzyıllardır medeniyet beşiği diye pazarlayanların gerçek hal ve davranışlarını yüzüne vurduğu gibi, dünyanın geri kalanının da hafızasına silinmeyecek şekilde kazıdı.

Mesut’un açıklamasının satır aralarında çok önemli detaylar da gizliydi; 2014’te Dünya Kupası’nı beraber kazandığı Polonya asıllı arkadaşları için sorduğu “Podolski ve Klose neden Alman? Ben neden Türk-Alman’ım?” sorusu konunun göçmenlikten ziyade nereden göçtüğün ve müslüman olup olmadığınla alakalıydı. Yani Almanya toplumunda Alman değilsen Polonyalı göçmen ol ama Türk, müslüman ya da Afrikalı göçmen olma. Ülkenin son 20 yıldaki en kariyerli futbolcusu da olsan, 24 yıl sonra ülkeye Dünya Kupası da getirsen Türk Müslüman olman, en ufak “sportif” tökezlemende bütün okları “Erdoğan’la görüştün” bahanesiyle sana çevirir.

Mesut’un bir diğer açıklaması da Cumhurbaşkanı Erdoğan’la çektirdiği fotoğrafı “yine olsa yine çektiririm” cümlesiydi. Mesajı netti, “Ben kökenimin geldiği ülkenin Cumhurbaşkanının davetine tabi ki karşılık veririm. Yıllar önce Merkel ve Erdoğan’la aynı karedeyken siyaset yapmadım, şimdi mi yapıyorum? Siyasi eğilimlere göre davranış sergileyen ve bunu bir baskı unsuru olarak kıullanan sizsiniz” diyordu. Zira, Mesut’un fotoğrafı, sahadaki fotoğrafı hep tartışıldı ama Alman federasyon yöneticilerinin ve bir çok Alman siyasetçinin baskıları göz ardı edildi.

Peki bundan sonra ne olur? Mesut’un bu büyük kararının ardından Almanya’dan altı boş siyasi açıklamalar gelecektir. Ancak, Avrupa’da son yıllarda tekrar yükselen ırkçılıkla beraber bu açıklamaların karşılığının olmadığını hepimiz biliyoruz. Umutsuzca, bir sağduyu bekleyişinde olacağız.

Mesut’un kararı ve açıklaması Alman toplumuna önemli bir ders niteliğindeydi. Göçmen ya da devşirme sporcuların hayatlarındaki zorluklara ışık tuttu, tutmaya da uzun süre devam edecektir. Ancak şöyle de bir gerçek var ki, Almanya’daki Türkler’in işi daha kolay olmayacak. Hatta oradaki Türk sporcuların işi çok daha zorlaşacak. Buradakilerin görevi Mesut’a yaptığımız gibi sahiplenici ve yalnız bırakmayan bir tavırla yanlarında olmak, kararlarına, hayatlarına saygı duymakla beraber vatanlarının burada ve Türk halkının onlarla beraber olduğunu hissettirmek. Çünkü son süreçte gördük ki, Almanya’dan veya futbolun patronu FIFA’dan bu çocuklara bir destek gelmedi, gelse bile slogandan öteye geçmeyecek.