|
Güçlü kelimeler...

“Güçlü kelimeler usulca konuşulur” diyen Hissa Hilal, Suudi Arabistan''da yaşayan dört çocuklu, yüksek eğitimli, bazı dergilerde şiir editörlüğü yapmış bir şair hanım. Kimisi içinse sadece şiir yazan bir ev hanımı... Abu Dhabi''de yapılan Şair Star yarışmasında okuduğu şiir ile körfez ülkelerini allak bullak etti, adeta bir isyan başlattı. Siyah çarşaflı ve peçeli Hissa Hilal jüri üyelerinin hepsi erkek olduğu bu yarışmada, 50 üzerinden 47 oy alarak birinciliğe aday tek kadın oldu. Hissa Hilal''in finale kalan şiiri usulca söylenmiş olsa da, güçlü ve sarsıcı kelimelere sahip. Öyle ki ülkedeki tüm din adamları ayağa kalkmış durumda. Eleştirilere büyük bir özgüven ile “benim şiirim provakatiftir” cevabı veren Hissa Hilal kıyafeti, cesareti, kelimelerinin gücü ile bilinen bütün önyargıları alt üst ediyor. Teröre destek veren yıkıcı fetvaların sahiplerini “fikrinde ve amelinde zalim, barbar, öfkeli, kör, kısır, çıkarları karşısında suskun, gerçeği kapatan” olarak tanımlıyor… Ama usulca!

…Yıkıcı fetvaların gözünde gördüm şeytanı.

Helalin haram kılındığı bir çağda.

Bu gerçeği açıkladığımda gizlenen canavar çıktı ortaya.

Fikrinde ve amelinde zâlim, hiddetli, kör ve bir de beline,

Kemer niyetine ölüm takıyor.

Makamı resmi ve çok da güçlü.

İnsanları bir bir terörize edip huzurlarından ederek besleniyor.

Çıkarlar kişiyi susturunca kısılıyor cesaretin gür sesi,

Ve gerçek köşeye sıkışıyor...

İslam dünyasındaki kadınlar ile yakından ilgilenen birisi olarak bu ses beni fazlasıyla etkiledi. Bu sesin din anlayışını her türlü eleştiri ve tartışmaya perde olarak gerildiği Suudi Arabistan''dan çıkmasını da ayrıca çok önemsedim. Pilotluk brövesi olan, Batı''da eğitim görmüş, yüksek tahsil yapmış hanımların olduğu bir mecliste, kadınların kendi haklarını savunanların değil de buna karşı çıkanların yanında yer aldığını bizzat görmüş birisi olarak bu durumu ciddi bir değişimin işareti olarak algıladım.

Gittiğim İslam ülkeleri içinde kadın yazar, şair, sanatçı açısından en kısır (neredeyse yok) ülkeler Körfez ülkeleri olmuştu. Hatta birçok ülkede (mesela Sudan''da) körfezdeki kadınların refah içinde yaşamları, Filistin meselesi dışında her olaya kör tavırlarının bir hayli eleştiri aldığını da görmüştüm. Diğer taraftan özelikle Körfez''de modernlik söylemine eşlik eden kadınların (prensesler, şeyhalar, iş kadınları) zengin ve güçlü ailelere mensup olmalarının ortaya çıkardığı sathiliği de hep eleştirmiştim. Yaptığım bir röportajda, iş hayatına nasıl başladınız sorusuna; “beş yaşında babamın paralarını sayarak” şeklinde cevap veren bir kadının sosyal hayattaki etkinliği gerçek durumu ortaya koymuyordu elbette. Önemli olan halktan kadınların kendilerini ifade edebilme cesaretini bulmalarıydı.

Hissa Hillal bu arayışa cevap oldu. “Haklarımız olmasa da, Allah''a şükür paramız var” diyen kadınların çoğunluğu oluşturduğu bir yerden, tam da çıkması gereken yerden, Hz. Aişe''nin vatanından güçlü bir ses olarak çıktı. Ve de örtünün kadının fikrini dahi baskı altına aldığı şeklindeki tüm Batılı önyargılara güçlü bir cevap verdi:

“Şiir, kültürümüzü ve dinimizi gasp edenler tarafından susturulmuş Arap kadınını ve kendimi anlatmanın bir yolu.”

İslam dünyasında kadınla ilgili başka tartışmalar da var. Mesela Bahreyn''de üç ayrı camiye kadın müezzinlerin atanması gibi... Bu haber vesilesi ile Almanya''da 13 kadın imam bulunduğunu, camilerde namaz kıldırdıklarını okumuştum.

Diğer yandan sadece İslam dünyasında değil, diğer dinlerde de kadınlar atakta. Geçen ay Almanya Protestan kilisesin başpiskoposu, Keassman isimli bir kadın oldu. Böylece Protestanlığın tarihinde bir ilk yaşandı. Ancak ne yazık ki kadın başpsikopos alkollü araba kullanmaktan yakalanınca görevinden istifa etti. Kudüs''te ise ''Duvarın kadınları'' isimli bir guruba üye Yahudi kadınlar, Ağlama Duvarı''na yaklaşan kadınları engelleyen ve giysilerini denetleyen ahlak devriyelerine karşı mücadele veriyorlar. Bu hareketin başkanı Anat Hoffman, yüksek mahkemeye başvurarak kadınların din özgürlüklerinin tanınmasını istedi. Kadınların Ağlama Duvarı''na bir sınırın ötesinde yaklaşmaları, yüksek sesle Tevrat okumaları ve tallit takması yasak.

Şiirin gücü ile yazıya başlamıştım. Yine şiir ile Cahit Koytak''ın Taraf gazetesindeki köşesinde okuduğum ve vurulduğum bir şiiri ile yazıyı bitirmek istiyorum:

Ama yine de diyorum ki, kendi kendime,

Ruhun kurtuluşu için, şairceğizim, en azından

Yoksulların, çitleri, duvarları, bekçileri olmayan

Pasaport ve vize sorulmayan gerçek cenneti

Keşfedilinceye kadar gönüllerimizde,

Peşinden koşulmaya yahut tempolu yürümeye değer

Yalnızca şiir, müzik, doğru bilgi

Ve tutarlı düşünme sanatı kalmış görünüyor,

Yalnızca zihin açılımı, başka her türlü açılımdan önce...

(Cahit Koytak–17 Mart 2010-taraf gazetesi)

14 yıl önce
Güçlü kelimeler...
Bu başarı hepimizin
Bin Kayrevan’dan bir Kayrevan’a
Herkeste bir ‘ben’ var, bir de ‘gerçeklik’…
Yatırım grevi
Gölge oyunu...