|
28 Şubat ruhu nerede?

28 Şubat üzerine konuşmaya başladığımızda iki şeyin üzerine odaklanırız:

1. Başörtüsü sebebiyle eğitim ve kamuda çalışma hakları engellenen kadınlar .

2. İslami kesimleri yok etmeyi hedef alan iş dünyasına, siyasi ve sivil hayata yönelik engellemeler.

Peki bunlara sebep olan kararlar nasıl alınmıştı? Bugün olayların arkasındaki bu yasal dayanakları yazmak istiyorum. Çünkü bu yasal dayanakları bilmek bundan sonraki darbe girişimlerini anlamak konusunda bize ip ucu verecektir.

Türkiye''de hiç bir darbe bir öncekinden bağımsız ve bağlantısız gerçekleşmemiş. Her darbe uluslararası sistem ile entegre, çağın teknolojilerine uygun bir adaptasyon sürecinde, bir öncekinin payandasında gerçekleşmiş.

1960 darbesi radyodan, 1980 darbesi televizyondan duyurulmuş. 28 Şubat ise özel televizyonlar ve gazeteler aracılığı ile gerçekleştirilmişti. Her birinde psikolojik harp yöntemleri farklı araçlar ile uygulanmış. 28 Şubat''ta bu teknikler o kadar etkili olmuş ki silah kullanılmadan iktidar görevinden uzaklaştırılmıştır.

***

28 Şubat, 1982 Anayasası''nın sağladığı yasal zeminde gerçekleşmiştir. Bu yasal zeminden bazıları şunlardı...

• Anayasa''nın 118. maddesiyle MGK kararları hükümeti ''bağlayıcı'' hale gelmişti.

• Orgeneral rütbesindeki jandarma genel komutanı MGK üyesi yapılarak kurul içindeki asker-sivil dengesi askerler lehine değiştirilmişti.

• MGK ve MGK Genel Sekreterliği kanununun 2/a maddesindeki ''iç tehdit'' kavramı 28 Şubat ''Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi''nin zeminin oluşturmuştu.

• ''Milli güvenlik'' kavramıyla ilgili her konu hükümetlerin zorunlu olarak orduya terk ettikleri bir yetki alanı haline getirilmişti.

• Başında emekli bir muvazzaf askerin bulunduğu MGK Genel Sekreterliği bünyesindeki Milli Güvenlik Siyaseti Başkanlığı icracı bütün bakanlıkları/kurum ve kuruluşları takip, kontrol ve yönlendirmeyle görevlendirilmişti. Ak Parti''nin iktidarı ile 2003 yılı sonunda kaldırılan bu kurulun raporları hükümetler için direktif hükmündeydi.

• 1997''de Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu (BUTKK) kurulmuştu.

• Milli Güvenlik Siyaset Belgesi çerçevesinde MGK Genel Sekreterliği koordinesinde: Özel Mili Siyaset Belgesi, İç Güvenlik Strateji Belgesi-Dış Güvenlik Strateji Belgesi, Psikolojik Harekat Planları gibi çeşitli belgeler hazırlanmış ve uygulanmıştı.

• 2003 yılında ise bu yapıyı değiştirmek üzere çalışmalar başlatılmıştı. 2495 sayılı kanunda yapılan kapsamlı değişiklik ile ''Milli Güvenlik'' ve ''Devletin Milli Güvenlik Siyaseti'' tanımları korunurken MGK Genel Sekreterliği''nin görev ve yetkileri daraltılmış, yönetmeliği iptal edilerek MGSB lağvedilmişti.

• 1997''de yürürlüğe sokulan ve 2011 yürürlükten kaldırılan yönetmeliklere göre MGK ve MGK Genel Sekreterliği''nin icrai görevleri Bakanlar Kurulu ile eş düzeyde tesis edilmiş, MGK Genel Sekreteri kriz olarak gördüğü her türlü olayda ''kriz merkezi kurmak ve her zaman faaliyet gösterecek bir çekirdek kriz birimi teşkil ettirmek'' görevi verilmişti.

• MGK Genel Sekreterliği''nin en önemli görevi ise bizzat yürüttükleri Psikolojik Harekat olmuştu. Toplum dost-düşman-tarafsız unsurlar olmak üzere üç hedef kitleye ayrılmıştı. Tehdit unsur olan hedef kitlenin çökertilmesine, dost unsur olarak tespit edilen kitlenin psikolojik yönden güçlendirilmesine çalışılmıştı.

12 Eylül''de hazırlatılan ''Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'' çerçevesinde MİT ve MGK Genel Sekreterliği arasında organik bir bağ kurulmuş ve MGK Genel Sekreterliği''ne bu çerçevede psikolojik hareket yürütme yetkisi verilmişti. 28 Şubat bu yetki çerçevesinde gerçekleşti. 2003 yılında yapılan yasa değişikliği ile psikolojik harekat yürütme işlevleri sona erdirildi.

1952 yılında Türkiye''nin NATO''ya girişi ile devletin literatürüne giren psikolojik harekat kavramı ABD kaynaklı bir bakış ile dizayn edilmişti. ABD ordusunda okutulan Psikolojik Harekat (Pyschological Operations-PYSOP) kitabı 1960''lı yıllarda tercüme edilerek askeri birimlerde eğitim amaçlı kullanılmıştı.

28 Şubat süreci bu eğitimin en verimli meyve verdiği dönem ve mecra oldu.

1982 anayasası ''irtica tehlikesine'' karşı önlem almak üzere devlete örgütlenme yetkisi vermişti. Bugün merak ettiğim soru ise bu örgütlenmelerin ve kurumların ve çalışanlarının akıbetleridir. Nasıl bir değişim ve dönüşüm geçirdiler?

28 Şubatı konuşurken bu sorunun cevabını bildiğimizi zannetmiyorum.

Not: Bilgiler TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu Raporu''ndan alınmıştır

***

28 Şubata ilişkin gazetelere göz atarken en önemli direnişin kadınlardan geldiğini gördüm. Başörtülü kızlar, Refah Partili kadınlar. Fazilet Partisi kadın vekilleri dışında Tansu Çiller ve Meral Akşener''in askeri dayatmaya ve medya saldırısına direnişlerinin tarihe not düşülmesi gerekir. Dönemin medyasında yer alan yazılarda Erbakan ile hükümet kurdu diye adeta sınıfsal ihanet içinde kabul edilen Çiller''e ve Meral Akşener''e yapılan hakaretlerde cinsiyetçi bakış açısının tüm aşağılayıcı metotları kullanılmış. Türk devletinin ve medyasının kadın siyasetçiye bakışı konusunda ayrı bir yazı kaleme almak gerekir..

10 yıl önce
28 Şubat ruhu nerede?
Seçimi bırak sahaya odaklan
İsrail yalnızlaşırken Starbucks’ın açıklayamadığı gerçek
Sîdî Ukbe Ulucamii Müslüman Batı dünyasındaki dini yapılarının atasıdır
Randevu sistemi, kamu iletişimi ve ötesi
Şiddeti, ‘kültür’ ile aşabiliriz