|
Çevre baskısı

Her şey yolunda giderken hissetmezsiniz çevre baskısını, ne zaman hayatınızda köklü bir değişiklik yapacaksınız, görünümüz, hayat tarzınız değiştiği anda çevrenin taarruzu başlar.

Bunu en yoğun başımı örttüğümde hissetmiştim. “Kızım ne bu halin, bir tuhaf olmuşsun” sözleriyle başlayan çıkışlar ve bakışlar altında kendinizi suç işlemiş gibi hissedersiniz. Bu hissin sizi boğduğunu düşündüğünüz anda dış seslere aldırmadan kulak verdiğiniz iç sesiniz yönünüz belirler. Ya ortamlarınızı değiştirir ya da yalnızlaşırsınız.

Ait olduğunuz çevre değişmiştir artık, benzerleriniz ile oluşturduğunuz yeni çevre de bu sefer başka baskılar bekler sizi. Tercihle geldiğiniz, yeni olduğunuz, cahil olduğunuzu düşündüğünüz için de her söylenene itibar edersiniz. Eviniz, hayatınız, ilişkileriniz, giyiminiz…Çevre baskısı gönüllü teslim oluşa dönüşmüştür…

Yaşam serüveniniz içinde hayata bakışınız da değişir, bilgi sahibi olmaya başlayıp, güveniniz yerine gelince itirazlarınız başlar. Kısaca kendinize gelir “size ne” sözünü daha kolay sarf etmeye başlar, eleştirilerin kaynağının her zaman doğru bilgiler ve samimiyet olmadığını fark edersiniz. Bu sefer yeniden iki ateş arasında buluverirsiniz kendinizi, çevre baskısı çiftleşir.

Çevre baskısı örtülü olmanın biçimini de etkiler elbette.

Bu biçimlemelere aldırmazsanız, ağır ve katı eleştirilerin kurbanı olur, donanımlarınızı, yeteneklerinizi yok sayan tanımlamalarla karşı karşıya kalır, kendinizi bir ahlak ve din zabitliği müessesinin içinde buluverirsiniz.

Başörtülü kadınlar iki ateş arasında kendi seslerini bir türlü doğru duyuramadılar. Tesettürün ,kadınla ilgili meselelerin yeniden yorumlanması gerektiğini yıllar önce söylemeye başladılar ama geleneksel İslam''ı savunan kesim tarafından feminist, reformist olarak tanımlanıp ötelendiler. Kadın sorunlarının aile,eş hanımefendilik ideolojisi dışında kadının birey kimliğine vurgu ile yapılması gerektiğini söylediler aileyi yıkmakla suçlandılar,yeşil feminist oldular. Elbette fikirlerini değiştirmediler ama incindiler…

Sağdan soldan gelen her türlü çevre baskısına direnerek kimliklerini korumaya çalışan başörtülü kızlar bu nedenlerle çok hassaslar. Onlardan birisi Harward''da doktorasını yapan bir örtülü öğrenci. İslami çevreler tarafından, modernist fikirleri nedeniyle ve örtü stilinden dolayı sürekli eleştiri almış, aşağıdaki satırlar ona ait…

“erkeklere mi kaldı bizim başörtümüzün ne kadar “modern” olup olmadığının kararı, kendimizi laikçilerin gözünde “şirin” gösterebilmek için mi ayarlayacağız kıyafetimizin stilini, erkekler neden kadınlara söyle giyinin, böyle giyinin diye direktif vermeye hakkımız yok demiyorlar. Şu anda var olan başörtüsü stilleri için “bunlar yeteri kadar modern değil, değişmeleri lazım” gibi imalarda bulunan sözler sarf etmek rencide edici. Açık kadınlar nasıl ki kendi stillerini seçmede özgürler ise kapalı kadınlara da ayni özgürlüğe sahip olmalı ve her tercihe saygı da kusur edilmemeli”

Yukarıdaki görüşlerin hepsine katılmıyorum. Modern türban çanak sorusunun cevabının örtülüleri rahatlattığını, ”nihayet modern türban tanımını muhafazakâr erkekler de telaffuz etmeye başladı da kızlarımız da rahat bir soluk aldı” diye düşünenlerdenim. Zira yıllardır, eğitimleri, kariyerleri, işleri icabı örtülerinde yaptıkları revizyon nedeniyle; başörtün küçük, saçın görünüyor, kendini onlara sevdirmek için mi böyle yapıyorsun diye eleştiri alanlar, dışlananlar artık gönüllerine göre istedikleri tarzda başörtüsü takabilirler. Tabii ki bu durum sadece eş statüsü ile sınırlı değilse!

Seçim döneminde başını açıp aday olmak isteyen çoktu. Hepsine de benim kendi adıma, kendi görüşüm olarak “normal hayatınızda başınızı açabilirsiniz, buna ihtiyaç hissedebilirsiniz, başörtüsüne inancınız yitirebilirsiniz, estetik bulmayabilirsiniz, zorunluluklarınız olabilir, hepsi olabilir ve hepsi de bir tercihtir ve saygıyla karşılarım. Ama milletvekili olmak için başını açmak fikrini sıcak ve anlamlı bulmuyorum.“ demiştim.

Kadınları meclise adeta zorla ittiğimiz bu dönemde bazı kadınlara yasak koymak elbette adil değil. Ama şu hassas dengelerin ortasında, başörtüsü tartışmasının Kuzey Irak dahil/küresel-yerel/ tüm politikaların kamuflajına neden olduğunu, başörtüsünün normalleşmişken tekrar bir siyasi malzemeye dönüşmesinin yine başörtülülere zarar vereceğine düşünüyorum. Bu nedenle fedakarlık yapmak bize mevkii statü kaybettirse de onur kazandırır inancındayım.

Düşüncelerimizi her zaman özgürce ifade edemeyiz elbette, görünen görünmeyen sınırlarımız vardır. Ama bazen düşüncelerinizi söylemezsiniz kendinize olan saygınız zedelenir.

17 yıl önce
Çevre baskısı
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!