|
Çocuk kimin projesi olmalı

Türkiye"de aile/ebeveyn sorumluluğu ile devletin sorumluluk alanları karışmaya ve karıştırılmaya devam ediyor. Diğer taraftan "çocuklara da bir proje olarak bakmak" modern zamanlar pedagojisinin dayatması olarak hala kafamızı karıştırıyor.

Çocuğa bir "proje" olarak bakmak meselesi eğitimin çıkmaz sokaklarından birisi olarak hem bizim hem de devletin önünde duruyor.

Birçok aile her şeyin en iyisi bizim "projemiz", pardon "çocuğumuz"da olacak inancı ile çocuk eğitimini saplantı haline dönüştürüyor. Bu "iyi"nin tanımı tabii ki herkese göre değişiyor. Diğer taraftan böyle bir hırsla hareket eden aile kendisi ile ilgili sorun alanlarını hiç görmüyor. Kusursuz çocuk yetiştirirken kendisini kusursuz tahayyül ediyor. Çocuk ile ilgili ortaya çıkan her sorunu ya medyaya ya topluma ya da devlete yönlendirerek "projesini" eksilten sebepleri hep dışarıda arıyor. Çocuğunun ahlaki zaaflarından bile dış çevreleri suçlayan ebeveyn yaklaşımı başka bir sorun alanı oluşturuyor. Böyle bir algı içinde "devlet" ebeveyn gibi algılanıyor.

...

Paternalist devlet anlayışı üzerine siyaset teorilerinde söylenenlerle vaktinizi almak istemiyorum. Ancak muhafazakar çevrelerin (sadece iktidar değil, cemaatler, sivil kuruluşlar dahil olmak üzere) birey ve topluma bu yaklaşımla baktıklarını görüyorum. Bu nedenle de demokratik bir toplum yapılanmasında yamalı (patchwork) anlayıştan kurtulamadığımızı düşünüyorum. Bu tespiti, muhafazakarlık adı altındaki kimlik krizlerini içerden anlamaya çalışan birisi olarak ve aynı zamanda bir özeleştiri olarak yapıyorum. Bugün tartıştığımız birçok sorun gibi "eğitimde yaklaşım sorunu" da ebeveyn ve devletin sorumluluk alanlarındaki sınırların iyi çizilmemesine bağlı olarak ortaya çıkıyor.

...

Gençlik yıllarımızda çok konuşulan bir konuydu. "Bir çocuk 18 yaşından sonra ailesi ile yaşamamalı". Teoride kulağa hoş gelen, bir batılı için normal olan bu aile telakkisinin bizim ruhumuza da yaşantımıza da uymadığını zamanla gördük. "Çocuğumuz özgür olmalı" diye diye onları bir türlü gözümüzde büyütemeyen ebeveynler olduk. Çelişkilerimiz hiç bitmedi.İtiraf edelim de eğitimde herşeyden önce; biz ebeveynler hata yapıyoruz. Ancak hiçbir zaman bu hataları kabullen-e-miyoruz. Bazen onları proje çocuk yapıp daraltıp karakterlerini zorluyoruz bazen de ilgisizliğimizi maskelerle örtüyoruz.

Biz mükemmeliz, projemizin/çocuğumuzun sorunları varsa suç dışarıda.

Bu savın gerçeğe tekabül eden noktaları olsa da sonuçta onlara ilişkin kararları biz veriyoruz. Ancak asıl sorumluluk bize ait değilmiş gibi, tercihlerimizi tartışmak yerine başkaları üzerinden konuşmayı seviyoruz.

...

Ben çocuklarımı cemaatin dershanelerine ve özel okullarına göndermedim. Bir yıl tecrübe ettim, eğitim yaklaşımları bana uygun gelmedi. Tercihimi diğer okullar noktasında kullandım. Nereye kurban bağışlayacağımızın, hangi derneğe bağış yapacağımızın, hangi hadislere, tefsirlere bağlı kalacağımızın, nazik tavsiyelerle de olsa belirlendiği bir ortamda veli olarak da bulunmak istemedim.

İsyankar ruh halim zaten böyle yapıların içinde bulunmaya müsait değildi. Ama o kurumları, okulları, dershaneleri tercih eden herkese de saygı gösterdim. Çünkü benimki gibi o da bir tercihti.

Elbette çocuklar okulların yetersizliğini kapatmak için dershanelere gittiler. Çalışma tekniklerini, sınav sistemine ilişkin tüm yetilerini geliştirmeyi dershanede ve özel derslerde öğrendiler.

Ancak dershane sisteminin genel olarak yanlışlığından (sahiplerinin görüşü ne olursa olsun) hep yakındım. Eğitimde adaletin sağlanması ve sanayi haline gelmesini engellemek için devletin bireye bakışını ve eğitim sistemini yeniden yapılandırması gerekiyordu...

Son gelen yasayı bu çerçevede değerlendiriyorum. Bu konu "misyon" değil "eğitim sistemi" üzerinden tartışılmalı. Cemaat ve iktidarın ötesinde "eğitimi yeniden yapılandırmak", "hasımlık" suçlamalarına maruz kalmadan hepimizin katkı sağlayacağı bir tartışma olmalı.

Diğer yandan eğitim meselesine ebeveyn sorumluluğunu önceleyerek bakan birisiyim. Dünya görüşü ailede şekillenir. Devlet buna saygı gösteren bir eğitim sistemini getirmekle yükümlüdür. Bu çerçevede eğitimin yeniden yapılanmasına ihtiyacımız var. Sistemdeki yetersizliklerin giderilmesi ve adaletin sağlanması bir devlet sorunudur. Ancak bir çocuğun nasıl bir eğitim alacağına ilişkin tercih ailenin sorumluluğundadır.

Burada cemaatin yeni çıkacak yasaya itiraz ederken meseleyi bir eğitim sorunundan ziyade siyasi çekişme olarak sunmasını da çelişkili buluyorum. Cemaatin bu konuda şimdiye kadar sahip olduğu tez "dershanelerin bir misyon taşımadığı" şeklinde değil miydi?

Ez cümle: Bu konuyu sakince eğitim açısından bakarak tartışsak ve en doğru olanı bulsak; "Aslında çocuk ne ailenin ne de devletin projesi olmalıdır"diyerek.

10 yıl önce
Çocuk kimin projesi olmalı
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle