|
Kim ne için savaşıyor? Demirtaş nereye gidiyor?
Avrasya ve Rusya'nın ayrıldığı alanlar, Osmanlı imparatorluğu-Bizans ve Ortodoks havzası hem medeniyetlerin hem de çatışmaların odağında yer almış. Görünen o ki bu durum devam ediyor. Üstte dinler, medeniyet, radikal akımlar arasında görünen savaş, dipte büyük bir ticari hegemonyanın aslında tröstlerin monopollerin ve büyük çıkarların savaşı. Bu savaşın projeksiyonu önümüzdeki 50 yılı kapsıyor. Bu arada Rusya ve Amerika arasındaki savaşın başladığını söyleyen pek çok kişi var. Bu savaşın iç içe geçmiş çıkarlarla örülü boyutuna arada ayakta kalan tek ülke Türkiye. Şimdi kısaca bu savaşın önemli noktalarına bakalım.

Rusya ve Avrupa, Gazprom projesiyle vazgeçilemez çıkarları sebebiyle hayati derecede birbirine bağlı. Ancak Rusya hakkında AB'de antitröst yasaları çiğnediği gerekçesiyle açılan davanın bugünlerde karara bağlanması ve Rusya'nın ceza alması bekleniyor. Amerika Gazprom'un AB için taşıdığı hayatiyeti bir risk olarak görüyor. Gazprom projesini bitirmek ya da alternatifsiz olmaktan çıkarmak istiyor. Bu aynı zamanda Putin'i bitirmek demek.

Rusya, Amerika ve batı bloğuna karşı daha zayıf pozisyonda fakat kendi statüsünü küresel bir oyuncu olmak için genişletmeye çalışıyor.

Amerika için bu kabul edilemez çünkü kendi global hegemonyasını ve monopolünü kaybetmek istemiyor. Doların tüm piyasaları belirleyici tek güç olması nihai hedefi.

Savaşın ilk cephesi Suriye oldu. Rusya cephesinde İran, Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından kurulan devletler, endüstriyel güç olarak Kuzey Kore gibi ülkeler var. Amerika cephesinde; Batı Avrupa ve Amerika'nın Ortadoğu'daki müttefiki; Türkiye, Suudi Arabistan, Katar var. Suriye savaşında Rusya, Amerika cephesine karşı olarak Beşar Esad'ı destekledi. Esad'ı devirmek /devirmemek için araç radikal İslamcı gruplardı. 2015'te askeri operasyonlara tamamen dahil oldu.

Amma ve lakin Rusya nükleer bir güç, dolayısıyla onun Suriye savaşına doğrudan dahil olması savaşın seyrini yerel olmaktan, çıkardı. Bu artık sadece Esad'ın problemi değil, ona karşı olanlar Rusya'yla da savaşıyor.

Rusya, Amerika ve NATO ülkeleriyle dolaylı bir şekilde karşı karşıya. Batı ülkelerinin kendisini IŞİD'le olan savaşta içerde görmesini istiyor. Diğer taraftan Rusya'nın IMF'den aldığı borcun vadesi bu ayın başında doldu. IMF bir kararla Rusya'ya borç vermeye devam edeceğini açıkladı. Acaba vadeyi ne kadar ve hangi şartlarda erteleyecek?

Bir başka açıdan da, Rusya'ya yakın coğrafyada, Irak'ta Selefi cihatçıların bulunması Amerikan birliklerinin Irak'ta bulunmasını meşrulaştırıyor. Selefiler aynı zamanda Suriye'nin birçok bölgesini kontrol ediyor. Rusya sadece IŞİD ve El-Nusra gibi aşırılıkçı ağlarla değil ayrıca Amerikan cephesindeki körfez monarşileriyle de savaşıyor. Selefilerle savaş, petrol fiyatlarının patronu Suudi Arabistan'la savaş demek. Doğal gaz fiyatlarının da petrol fiyatları üzerinden belirlendiğini unutmamak gerekiyor. Rusya'nın petrol çıkarma teknolojisi nedeniyle maliyeti yüksek. Petrol 35 doların altına düşerse zarar ediyor, Suudi Arabistan ise kar ediyor.

Bu karışık içi içe geçmiş ilişkilerde elbette iç dinamiklerin de etkisi var. Mesela Rusya'da ki Amerikancı muhalefet, liberal ekonominin başına buyrukluğu, piyasayı denetleyen yasaların hala olmaması, vatan fikri dışında ideolojisi kalmamış bir halk, sebep sonuç ilişkisine etki edecek faktörler arasında elbette yer alacak. Türkiye'yi daha fazla bölgedeki çatışmanın içine çekmeye çalışan dinamiklere ise Rusya'nın etkisi büyük. Demirtaş'ın Rusya ziyareti böyle bir zamanda olsa olsa ihanet çemberine oturur. Eskiden komünistlerin Rusya'ya gitmesinin bir anlamı vardı. Rus halkı bugün komünizmin kaybettirdiklerinin bedelini ödüyor. Diğer taraftan da bundan vazgeçip Çarlık Rusya'sının güç anlayışına döneli çok oldu. Demirtaş “bölgede saygınlığımız var” derken kiminle kime karşı, hangi sıfatla ittifak ediyor?

IŞIL ALATLI'YA ŞÜKRAN VE RAHMETLE

Alev Alatlı'nın tek kardeşi olan Işıl Alatlı'yı çok uzun süredir tanırım. Özal ile birlikte çalıştı. Türkiye'ye ilk kamuoyu araştırmalarını getiren kişilerden birisiydi. Ak Parti'nin kurulduğu yıllarda en büyük destekçilerimizden birisi olmuştu. Beyaz Türklerin içinden olmasına rağmen onların snop ve kendilerini hep sistemin en tepesinde görmeye alışkın tavırlarına öfke duyardı. Keskin ve net fikirlerini söylemekten çekinmezdi. Küstah ve buyurgan elitist yazarların fikirlerine hiç kıymet vermez, ismi duyulmamış genç bir yazarın yazdıklarını ise göklere çıkarırdı. Şahsına münhasır, dik ve özgün bir karakterdi. Bir İstanbul hanımefendisiydi. Zarafeti ve nezaketiyle her zaman saygı uyandırırdı. Karakterine uyan ani bir ölümle bu dünyadan ayrıldı. Sohbetini, tavsiyelerini, uyarılarını özleyeceğim, bir dostumu, büyüğümü kaybettim. Vefat haberini duyunca birden fark ettim ki hastalığını saklamış ama sohbet aralarında vasiyetlerini hep söylemiş. Ortaköy Camii derdi. Kur'an okuyun mutlaka derdi. Tam da istediği gibi Kur'an okuyarak onu ahirete uğurladık. Ailesine ve de Alev Alatlı'ya sabır ve başsağlığı diliyorum.
#rusya
#amerika
#nato
#ışıl alatlı
8 yıl önce
default-profile-img
Kim ne için savaşıyor? Demirtaş nereye gidiyor?
‘Kızıl sultan’ mı, ‘yeşil sultan’ mı?
FETÖ kumpasları bulaşıcı mı?
Mollalar ve Demokratik Türkiye
‘Beşikten mezara kadar ilim’
Sarhoştum, hatırlamıyorum