|
"O benim aklım"

Ahmet Kaya ile bir kez sohbet etme imkânı buldum. O da 1998"de Kanal 7"de yapımcısı olduğum "Ayşe Önal Mutfakta" programının çekim öncesindeydi. Sandalet ayakkabılarıyla, rahat bir giysi ile gelmişti programa. Hayatındaki her şeye (özellikle de giysilerine) eşinin karar verdiğini söyleyerek hayranlıkla karışık bize onu çekiştirmişti.

Her konuda söz dönüp dolaşıp eşine geliyordu. Gülten Kaya"dan söz ederken kullandığı "o benim aklım" tanımı yönetmenimiz ile birlikte programdan aklımızda kalan en önemli cümle oldu. Ahmet Kaya"nın eşine olan saygısı ve hayranlığının aslında az bile olduğunu vefatı sonrasında Gülten Kaya"yı daha yakından tanıyınca gördüm. Ahmet Kaya"nın ilk ölüm yıldönümüydü sanırım. Başta medya olmak üzere her yer sessizdi. Gülten Kaya ve kızı ile bir TV röportajı yapmıştım. Saygımı ve sevgimi perçinleyen bir röportaj oldu. Kanal 7 o yıllarda böyle bir şeyi yayınlamaya cesaret edebilen az sayıda medya kuruluşundan birisiydi. O yıllarda herkes derin taraftaydı. Ya da bir parçası.

* * *

Gülten Kaya acısını göstere göstere yaşayan birisi hiç olmadı. Ağlayan bir resim dahi vermedi. Acısını onur ve vakar ile taşıdı. Bu acı üzerinden prim yapmak bir tarafa, bu konuyu ülkenin özgürlük meselesi olarak görüp mesajlarını onun üzerinden verdi. Yaşadıklarını kişiselleştirmedi. Eşinin anısına hürmetten, onun bıraktığı mirası korumaktan hiç vazgeçmedi. Gülten Kaya"nın sözlerini yazdığı Ahmet Kaya şarkıları da aslında bugünleri çok önceden gördüğünü gösteriyordu.

"beni bulacaklar/ beni yoracaklar yar /

...bana kıyacaklar yar"''

Vivet Kanetti OT Dergisi"nde yayınlanan "Bana Kıyacaklar Yar" isimli yazısında Gülten Kaya"yı, Ahmet Kaya için bir başka şans çizgisi olarak resmetmiş; "Gülten Kaya"nın Ahmet Kaya"nın ölümünden sonraki eşsiz katkısı sanatının yanı sıra o koyu kahverengi geceyi unutması ve unutturmamasıdır. Yıldırma teşebbüsleri karşısında bir milim gerilememesidir... Toplum bugün Ahmet Kaya"ya kavuşmuştur ama pek de unutkan olan böyle bir topluma böyle bir armağanı büyük ölçüde Gülten vermiştir."

Bugün Ahmet Kaya üzerinden gündeme gelen tartışmalara ilişkin yorumunu dinlerken bir kez daha hem Vivet"e hak verdim hem de Ahmet Kaya"nın O"na niye "benim aklım" dediğini çok iyi anladım.

"Ahmet Kaya"nın aklı" kısaca herkese ve özellikle de medya mensuplarına diyor ki; "Konunun içini boşaltmadan konuşursanız iyi olur. Yoksa havanda su döverek konuşmuş olursunuz."

Her mevzuu içini boşaltarak konuşmayı adet haline getirmişiz. Bu nedenle her konu ciddiyetten uzak sadece konuşulmuş olmak için konuşuluyor. "Bu tutmuş, bu getirmiş, bu yemiş, bu da hani bana hani bana demiş" tekerlemesi gözümüzün önünde tekrar edip duruyor. Böyle bir halde "Niye herkes işbirliği yapmış" sorusunun cevabı "zamanın ruhu" deyip geçiştirilebilir mi?

Cidden konuşmak istiyorsak hakiki sorular sorup cevap bulacak komisyonlara ihtiyacımız var. Çünkü olayın kendisi kadar bu hali oluşturan mekanizmaları da sorgulamamız gerekiyor. Mekanizmayı olduğu gibi bırakıp bireyleri sorgulamak, işi ciddiyetinden uzaklaştırıyor.

Acılarla dolu tarihimizde biçim değiştirmiş içerik tekrarlarının önüne geçilemiyor. Vivet"in deyimiyle hepimizi yerden yere vuran bir öyküdür Ahmet Kaya"nın öyküsü. Ciddi olmak lazım...

Sorulur karanlık sebebim/ Vurulur mülteci kederim

Korkarım dönmez yüreğim/ Korkarım...

10 yıl önce
"O benim aklım"
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!