|
Tanımla-torbala-vur duvara

''Bunları niye yapıyorlar'' diye soran ve olan bitene anlam veremeyen milyonlarca insan var. Kürt, Alevi, dindar ya da değil, akıllarda bu soru ile televizyon izleyen birçok insan Kobani''nin adını ilk defa duyduğunu söylüyor. Kobani''yi Güneydoğu''da bize ait bir kasaba zannedenler de var. ''Kanton'' kelimesi ise zihinlerde henüz hiçbir çağrışım yapmıyor. Kantonlar ya da ''kanton modeli devlet yapılanması'' ulus devletlerden sonra yeni dünya düzeninde neye tekabül ediyor henüz bilmiyoruz.

***

Kürtlerin yoğun olduğu bir mahallede yaşayan bir arkadaşım, Kürt olan komşusunun dükkânını benzinle yakarken evini de yakıvermenin izahını soruyordu. Her bir grup için iç-dış çatışma; iç-dış düşman ayırımı lokal biçimde oluşmuş durumda. Kobani''deki katliamı önlemek amacıyla Türkiye''yi yakıp yıkmayı, insan öldürmeyi, eylemleri ve sonuçlarını bugünden bakarak tahlil etmek mümkün değil. Bu nedenle yorum yapan herkesin bin kez düşünüp konuşması gerekir. Her söz bir fitili ateşleyebilir.

***

Belki de konuya ''Anadolu''da bir ulus devlet kurulurken, işgalci güçlerin dayattığı ''bağımsızlık sınırları'' neydi'' diye başlamakta fayda var. Ya da Avrupa sınırında NATO üyesi ikinci büyük orduya sahip ülke olarak ''bağımsızlık sınırlarımız'' nasıl belirlenmişti diye sormalı. Bu sınırlara riayet edilmediğinde ne olur? Bu sınırları genişletmenin bir bedeli var mı? Ve daha da önemlisi bu bedel ne olacak? Sorular bitmiyor...

***

Eskiyen dünya düzeninin ve bugünkü ulus devletlerin mimarı, sınırları cetvel ile çizen Churchill ise bugünkü dünya düzeninin baş kurgucusu da Henry Kissinger''dır. ''Diplomasi'' isimli kitabında Bush ve Clinton ile başlayan ''yeni dünya düzeni''nin (2000''li yıllarda) ''cenin'' aşamasında olduğunu yazar. O''na göre ''kısmen geçmişin uzantısı kısmen de hiç görülmemiş'' olacak olan yeni düzen üç sorunun cevabına göre şekillenecektir. '' 1-Uluslararası düzenin temel birimleri nelerdir? 2-Birbiriyle etkileşim araçları nelerdir? 3-Uğruna etkileşim yapılacak amaçlar nelerdir?''

Kissinger yeni düzeninin gerekçelerini; batı bloğunun değişen ihtiyaçları, amansız demokrasi tutkusu, devlet sayısı ve devletlerin birbirini etkileme kapasitelerinin artması olarak anlatıyor. Tabii ki en önemlisi de bunlarla birlikte ortaya çıkan kaynakları kontrol ve yönetim zorlukları. Konuk olduğu bir tv programında bunların yanı sıra bugünkü ulus sisteminin Amerikan çıkarlarını korumaya yetmediğini söylüyordu. Bir gecede Müslümanları göçe zorlayarak Hint kıtasından büyük 2 devlet çıkartan ve onları birbirine düşman eden ulusçu sistem, şimdi ikisine birden (Müslüman ve Hindu) Nobel barış ödülü veriyor. Bunlar ortada ''açık istihbarat'' ile biline dururken laf-söz peşinde galeyana gelenleri anlamakta zorlanıyorum.

***

Yüksek ideallere sahip batılılar, barbar Müslüman halklar, batı ile ittifaka hazır mazlum Kürtler, zengin ve duyarsız Araplar, özgüven patlaması yüksek Türkler... Batı medyası etiketleri giderek çeşitlendiriyor. Türkler kısmına bir ''Işid destekçisi'' unvanı ilave edilerek ''barbarlık-Müslümanlık-Türklük'' kavramları ortak çağrışım torbasına sokuluyor. Tanımla – torbala sonra da salla salla vur duvara!

***

''Bugünler 1990''lara benziyor mu'' sorusu gündemde. Nato''nun ikinci büyük ülkesi olan Türkiye''nin, Nato ile ittifakında bir tökezleme olduğunda devreye sokulduğu söylenen sivil güçler devrede mi? Geçmişteki çeşitli dönemlerde yaşanan olaylar ile bugün arasında kurulan benzerlikler, CIA ajanı David Galula''nın Türkçeye de çevrilmiş olan kitabındaki taktiklere benzeyen hadiseler bu soruları giderek tetikliyor.

Halkla bütünleşmeyi en tehlikeli şey olarak gören Galula böyle durumlarda özel kuvvetlere; ''şuursuz terörizm'' ile dikkat çekmeyi, ardından ''seçilmiş terörizm'' ile halkı mücadeleye sokmayı ve halkın pasif suç ortaklığını temin etmeyi öneriyor. Kitabın yazıldığı ve çevrildiği yıllar (1965) bir hayli eskide kaldı. Umarım bu tavsiyeler o yıllarla sınırlı kalmış ve bugün dünya sisteminin çıkarlarını korumak üzerine strateji üreten yeni Galula''lar yoktur.

SAHRA WAGENKNECHT

Almanya basınını izlemek ilginç notlar almaya sebep oluyor. Almanya''nın bölgeye silah satışı, Iraklı Kürtlere verdiği askeri eğitim, Türkiye''ye yönelttiği eleştiriler ve iki gündür gördüğüm ''Nato ile Türkiye anlaşamadı'' haberleri... Almanlar tüm bunlara neredeyse ortak bir bakış geliştirirken, olayları farklı yorumlayan birisi dikkatimi çekti. Alman Parlamentosu''nun bir üyesi Sosyalist Parti''nin (Die Linke) başkan yardımcısı Sahra Wagenknecht. PKK''yı silahlandırmaya itiraz ediyor ve bunun bölgeyi daha çok karıştırmaktan başka bir işe yaramayacağını, Amerikan yalanlarına kanmamak gerektiğini söylüyor. Kendi sitesinde yaptığı yorumlar, Almanya''da tanınmış bir sosyalistin analizleri olarak önem taşıyor. ''Işid''ı durdurmak istiyorsanız para ve silah transferini durdurmanız lazım. Askeri yardımdan bahsedenler, Suud ve Körfez ülkelerini silahlandıranlar, bugünkü durumdan sorumlu. Amerika''nın isteği Ortadoğu''yu stabilize etmek değil tam tersi destabilize etmek'' diyor.

10 yıl önce
Tanımla-torbala-vur duvara
Kara dinlilerle milletin savaşı
Barzani-Şivan Perwer ve Diyarbakır barışı..
Hala çakma Nişantaşılısın ama, tetikçinin hası oldun Ahmet!...
Ah ne olurdu başımı gövdemden ayırabilseydim!
Seçimi bırak sahaya odaklan