|
Yabancı mesafesi

Batı ülkelerine ya da Amerika"ya giden herkesin gözlemidir. Çocukların başını okşamak için elin uzatan her yabancının eli askıda kalır. 30 cm olarak tanımlanan yabancı mesafesini çocuklarla yakınlık kurmaya karşı alınmış acımasız bir önlem olarak görürüz çoğu zaman. Batı toplumunda merhamet eksikliği üzerine örneklerimizin içine mutlaka benzer bir olay serpiştiririz.

Oysa çocuklara karşı işlenen suçları önlemeye yönelik arayışlarda sonuç almış bir uygulamadır "yabancı mesafesi". Tecrübe edilmiş ve suçların önlenmesine katkı sağlamış bu metodu artık biz de konuşmaya başladık. Soğuk ve herkesi suçlu potansiyeli ile damgalayacak bir bilinçaltı oluşturma yan etkisine rağmen yabancı mesafesini çocuklarımızı korumak için kreşlerden başlayarak öğretmemiz gerekiyor. Hatta sadece yabancı mesafesi değil, yakın mesafesini de!

Çocuklara karşı işlenen suçlara ilişkin haberleri son günlerde fazlasıyla duymaya başladık. Bu konuda kamuoyunda oluşan duyarlılığı, bu suçların önlenmesine ilişkin etkili adımlara dönüştürmek isteyen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam perşembe günü yazarlarla bir araya geldi; ebeveyn ve çocukların bilinçlendirilmeleri noktasında medyadan destek istedi.

Bu meselenin sadece devletin değil hepimizin meselesi olduğu ortada. Çocuklarımız öncelikle ailenin sorumluluğu altında. Devlet, suça eğilimli yapılar, ortam ve kişiler söz konusu olduğunda devreye girebilir ancak.

Bu nedenle bu meseleyi konuşurken medyadan topluma hepimizin sorumlukları var. Ayrıca sorunun çözümü için atılacak adımlar tek bir bakanlığı ilgilendirmiyor. Adalet, Mili Eğitim, Sağlık Bakanlığı birçok birim ile işbirliği yapılması gerekiyor.

Bakan Ayşenur İslam"ın bakanlığının çalışmaları içinde birinci hedefinin ailelerin bilinçlendirilmesi, çocukların kişisel güvenliklerini sağlama yetilerinin kazandırılması, yabancı mesafesinin öğretilmesi, yabancı ile karşılaştığında nasıl davranılacağının eğitiminin verilmesi, akran istismarına nasıl karşı koyulacağının öğretilmesi gibi çalışmalar var ve bu konularda işbirliği ve destek talep ediyor. Bu talebi çocuk istismarının azaltılması noktasında çok önemli buluyorum. Bakanlığın bu suçlara ilişkin cezaların artırılmasının yanı sıra Çocuk Erken Tanı ve Uyarı Siteme (Çetus) üzerine de bir çalışması var. Çocuklar mağdur olmadan riskleri tespit ederek ihtiyaç duyulan destek hizmetlerine ulaşmayı, koruyucu ve önleyici müdahaleyi içeren bu yapı umarız ki bir an önce uygulamaya geçer.

Bu noktada medyaya düşen en önemli sorumluluk ise ailelerin ve çocukların bilinçlendirilmesine katkı sağlamak. Film ve dizilerde olumsuz fiilleri, özendirici unsurları azaltmak. Şiddete yönelimli bireyleri özendirmemek için şiddet olaylarında çok detaylı tasvirlere yer verilmemesi...

Bu meselede sadece yasaların yeterli olduğunu düşünmemek gerekiyor.

Türkiye 2005 yılında cinsel istismarın önlenmesine ilişkin çıkartılan yasaların en kapsamlısı olan "Çocukları Koruma Kanunu" ile bu konuda önemli yasal adımları atmıştı. Nitekim son çocuk cinayetleri üzerine görüşüne başvurulan Unicef Türkiye Çocuk Koruma Programı Direktörü Severine Jacomy Vite dün Milliyet gazetesinde yer alan röportajında sorunun yasalarda değil, birimler arası entegrasyon ve uygulamada olduğunu söylüyor. "Türkiye"de 2005"te çıkartılan Çocukları Koruma Kanunu yeterince güçlü; yasaların uygulanma sorun var"... Severin"e göre son günlerde çocuk istismarında eskisine göre bir artış yok. 2005"te çıkartılan kanun çerçevesinde çocuk koruma birimlerinin kurulduğu hastanelerde olaylar tespit edilip, bildiriliyor. Bu birimlerin olmadığı hastanelerden ise hiç bir bilgi gelmiyor. Yine Severine Vite"nin önemli bir tespiti daha var. O da devlet sadece gerçekleşen her olay karşısında tepki veriyor, oysa önlemek, müdahale etmek, iyileşme ve tedavi etmek için bir sistem oluşturmalı ve kaynak geliştirilmeli.." Severine"nin önemli bulduğum bir başka tespiti "cezaların artırılması suçlarda azalmaya sebep olmuyor" oldu.

...

Bakan Ayşenur İslam"ın geniş katılımlı toplantısında yazarlarımızı dinlerken zihnimde oluşanları şöyle özetleyebilirim.

Bu konunun doğru argümanlarla dile getirilmesi gerekiyor. Böylesine bir konuyu konuşurken aile bütünlüğünü korumak gibi bir önceliğimiz olamaz. Özellikle ensest vakalarında "baba, dayı, amca, abi" gibi akraba ilişkilerini koruyacağız diye çocuk istismarına göz yumamayız.

Çocuk istismarlarını konuşurken suçu konuşmak, mağduru söz konusu etmemek gerekiyor. Zira bir kere istismara uğramış çocuk yaşadığı travmayı aşabilmek için uzun süre destek almak zorunda. Ömür boyu, evlenirken, çocuk sahibi olurken ve hayatının her aşamasında karşısına çıkacak, ömür boyu izlerini taşıyacağı bir mağduriyetle yaşayacak. İstismar, üstü kapatılarak, yok sayılarak yok edilemez. Her çocuk istismarı, yaralı bir birey ortaya çıkarır. O yaraları sarmak acımanın ötesinde bir bilinci gerektiriyor. Bu sorunların çözümünde değerler eğitimi şart ancak yeterli değil. Çocuklara karşı işlenen suçlarda failler zaten sorunlu, hasta, suça eğilimli, kötücül bireyler. Onları değerler eğitimi vererek değiştirmenin mümkün olduğunu zannetmiyorum.

AFYON

2001 yılında yine Ak Parti"nin temellerini Afyon"da atmıştık. İlkelerimizi belirlemiş, tüzüğümüzü konuşmuştuk. Kurucular olarak hepimiz birbirimizi burada tanımıştık. 3 dönem kararı da yine burada çıkmıştı. 14 yıl sonra yine buradayız.

10 yıl önce
Yabancı mesafesi
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!