|
Yanık ellerde kelepçe

13 mahkûmun yanarak vefatı yüreklerimizi dağlamanın ötesinde suç ve ceza sistemleri üzerine hepimizi düşünmeye sevk etmeli. Urfa cezaevi yangınında hepimizin belleğine kazınan, bu kadarı da olamaz dedirten kareler vardı. Bunlardan birisi de bir mahkûmun hastaneye sevk edilirken yanık ellerine takılı duran kelepçe görüntüsüydü. Mahkûmların anlattıkları gayri insani fiziki koşulları suçlunun da insan olduğu gerçeğine bigâne kalmamızı gerektirmez. Mahkûmların suç işlemiş olmaları onların haklarını savunmamıza mani olamaz. Ayrıca ceza sisteminin iki temel amacı olan caydırıcılık ve ıslah mekanizmalarının da bu gayri insani şartlarla sağlanması mümkün olamaz.

...

"Suçu önlemek ancak insan haysiyetini korumak ile söz konusu olabilir. Bir mahkûmun mahrum kalması gereken tek hak özgürlüktür".

Bu sözlerin sahibi "Uluslararası Ceza Sistemi Reformu Örgütü" Başkanı Ahmed Othmani, 1968-1979 yılları arasında Tunus''ta hapishanede tecritte kalır. Bu dönemde yaşadıklarını "Hapishane''den Çıkış" isimli bir kitapta anlatır. Hapishanede iken Af Örgütü''nün üye kabul ettiği ilk düşünce suçlusudur.

Tüm dünyadaki cezaevi koşullarını da çok iyi bilen Ahmed Othmani''ye göre, cezaevleri reformlarının önündeki en büyük engel mahkûm sayısının fazlalığı. Türkiye''deki 507 cezaevinde halen 64 bin tutuklu ve mahkûm bulunuyor.

Othmani; hapis cezasının akla uygun kullanımı, ancak iyi bir yargı sistemiyle başlayabilir, hapis cezası en yaygın cezalandırma yöntemi olmaktan çıkabilir. Mahkûmların rehabilitasyonu topluma kazandırılmasının, ancak çok sayıda suçun suç olmaktan çıkarılması ve her suçlunun cezaevine kapatılmaktan vazgeçilmesiyle sağlanacağını savunuyor. "Hapishane, cezalandırmadan çok korumaya yönelik rol oynamalı, özgürlükten yoksun bırakmanın kendisi bir ceza olmalı, Hapishane koşulları ceza olarak kullanılmamalı ve özgürlükten yoksun olma dışında tüm diğer insan hakları mahkûma garanti edilmelidir,"

Suç tanımının kültürlere göre değiştiği, cezalandırma biçimlerinin evirildiği bir çağda insanlık dışı cezaevi koşulları, gelişmişlik düzeyimiz konusunda da fikir veriyor. Adalet sistemi başlı başına bir bütün ve bütüncül bir değişim sağlanamazsa patchwork yapılan iyi işler eriyip gidiyor. Gerçek çözüm için suç ve cezaya bakış açımızın evirilmesi gerekiyor.

...

Türkiye''deki cezaevlerine ilişkin son durumu Adalet Bakanı Sadullah Ergin''e sordum. Adalet Bakanlığı sorunları çözmek için idari, yapısal ve yasal değişikliklere ilişkin birçok çalışma başlatmış durumda. Devam eden bu çalışmalar topyekün bir sistem değişikliği olmadığı sürece ivedilikle çözüm bekleyen sorunları bir nebze hafifletecek. Sadullah Ergin ile yaptığım konuşmadan edindiğim bilgiler şöyle:

Türkiye''de cezaevlerinin fiziki alt yapısı çok kötüydü. Şimdiye kadar gayri insani koşullara sahip olan 208 cezaevi kapatıldı. 68 yeni cezaevi açıldı.

197 cezaevi de kötü fiziki şartları nedeni ile yakında kapatılacak. Bunların yerine 196 yeni cezaevi yapılıyor. Bunların da yarıya yakını inşaat halinde... Bu sene 22, seneye 34 cezaevi bitecek. 2014 yılında 50''nin üzerinde cezaevi açılacak.

Şimdiye kadar cezaevlerinden "denetimlikli serbestlik" yasası ile 17.000 kişi tahliye edildi. 6.000 kişinin kapalıdan açık cezaevine geçmesini sağlayacak düzenlemeler yapıldı. İl cezaevlerindeki yoğunluğu azaltmak için ilçelerdeki boş kontenjanları olan cezaevlerine mahkûmlar nakledildi. Şimdiye kadar 2.000 hükümlü tutuklu sevk edilmiş durumda. Ancak bölge halkı, tutuklular ve aileleri bunu tercih etmiyor. Sevkler esnasında isyan girişimleri de oluyor.

....

Bu tablo cezaevlerinin fiziki koşullarının iyileşmesinin zaman alacağını ortaya koyuyor. Adalet Bakanı Ergin, bu süreçte gereğinden fazla yapılan tutuklamaların azaltılması gerektiğini de söylüyor. 110 maddelik 3. Yargı Paketi''nin bu süreçte mevcut hali ile Meclis''ten geçmesi gerekiyor.

Yargı paketinin içinde yer alan maddelerle, 5.000''e yakın ifade suçlusuna açılan soruşturmaların tutuklamalarla sonuçlanmasının önüne geçilecek.

Cezaevlerinin fiziki koşullarının, idari ve yapısal sorunların giderilmesi tek başına cezaevlerindeki gayri insani koşulların düzelmesine yetmiyor, tutuklamaların zorlaştırılması da bu süreçte büyük önem taşıyor.

BM raporlarına göre hapisteki yargılanan ve suçlu bulunan insanların çoğu, ufak tefek suçların sanıkları, önemsiz ya da tehlikesiz şeyler yüzünden hapisteler. Son sözü yine Othmani''ye bırakalım: "Hapishanenin gerekli olduğunu düşünüyoruz, ancak herkes için değil. Hapishanede olan insanların çoğunun aslında orada olmamaları, hapishane gerçekliğine maruz bırakılmamaları gerekir. Bazen bir hapishane nüfusunun % 60''ı, hapiste 6 aydan fazla kalmayan insanlardan oluşuyor. O zaman onları hapse neden atıyoruz? Onları böylece geri mi kazanacağız? 6 ayda ıslah edilmiş mi olacaklar? Kesinlikle hayır. Durumlarını daha da kötü hale getirmek dışında hiçbir şey yapılmıyor."

12 yıl önce
Yanık ellerde kelepçe
İki kadın bir çocuk; Analar ve Anneler
Türban PKK’dan daha tehlikeli?
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı