|
Bir Cafer Bey vardı!

Almanya''da gurbet ellerde yapımcıydı…

Konser organizasyonları da yapıyordu…

Sanatçılığa adım atmak isteyenler onun kapısını çalardı…

Yağmurlu bir gündü.

Genç bir bayan kapısından içeri girdi…

“Benim bir eşim var, sesi çok güzel, destek olur musunuz” diye ricada bulundu.

Yapımcının ismi Cafer''di…

Cafer Bey “Eşin nerede kızım” diye sordu.

Genç bayan “Dışarıda, kapı önünde bekliyor” cevabını verdi.

Cafer bey”Dışarıda şakır şakır yağmur yağıyor, alsana onu da içeri kızım” diye kızdı.

Genç adam içeri buyur edildiğinde sırılsıklamdı.

Aynı zamanda pek de mahcup…

Gözleri yere bakıyordu konuşurken…

“Ben türkücüyüm abi, düğün salonlarında nerede olsa söyleyebilirim” diyebildi titrek bir sesle…

Cafer bey “Ben pek türkülerle ilgilenmem. Benim alanıma girmez. Ancak bu konuda çok başarılı arkadaşlarım var. Seni onlara yönlendirebilirim” dedi…

Genç türkücü ilk defa başını kaldırarak sevinçle konuştu;

“Sana minnettar kalırım abi”…

Efendiliği hoşuna gitmişti Cafer''in…

Gurbet ellerdeydi ama tam bir Anadolu delikanlısı duruyordu karşısında…

Hemen birkaç yere telefon açtı.

“Yanımda pırıl pırıl bir genç var. Çok güzel türküler söylüyor. İlgilenirseniz sevinirim” çağrısı yaptı.

Onun ricası emirdi karşı taraftakiler için…

“Sen iste abi, ne demek… Hemen gönder çocuğu” dediler…

Genç türkücü minnetle elini öptü Cafer abisinin.

Sonra randevu alınan kişilere koştu uçarak.

Mutluydu, sevinçten ağlamaklıydı.

Gittiği tüm adreslerde elinden tuttular…

Ona yol açtılar.

Destek oldular.

Kısa sürede Almanya''da bütün düğün salonlarında aranan bir türkücüydü o artık.

Şimdi gurbet ona dar geliyordu…

Anavatan haretiyle yandı.

Türkiye''ye koştu, biraz tecrübe kazanmış olarak.

Ünlü yapımcılarla tanıştı…

Ve aldı başını gitti.

O artık şöhretin zirvesini de aşmış…

Bulutların üzerine çıkmıştı…

Milyonlar onu tanıyordu.

Yüz binler kasetlerine hücum ediyordu.

Sahnelerden sonra dizi yapımcıları da artık peşindeydi.

Ard arda dizi filmlerle şöhretine şöhret kattı.

O artık ulaşılmaz biriydi.

Bir yağmurlu günde kapısında beklediği Cafer Bey de onunla gurur duyuyordu.

Çünkü ona ilk el veren kendisiydi…

Günlerden bir gün “Şu bizim delikanlıyı arayayım halini hatırını sorayım” dedi…

Ve aradı…

Şöhret sarhoşu sanatçımız ona cevap bile vermedi.

“Tanımıyorum onu” dedi…

Yağmurlu günde beklediği kapıyı unutmuştu…

Belki de unutmayıp, beyninde sıradanlaştırmıştı o günü…

Anlamsız kılmıştı…

Yıllar sonra Cafer bey kanser oldu…

Hastaneye kaldırıldı…

Bu hastalığı yaşayanların en kötüleri özel bir bölümde yatırılıyordu…

Cafer''i de oraya aldılar.

Her gün biri ölüyor, kaldırılıyordu odadan…

Cafer bey giden cesetlere bakıyor ve gülüyordu…

“Beni vefasızlar kanser etti ama ben bu hastalığı yeneceğim, ölmeyeceğim” diyordu…

Vefasızları kalbinden atmış, toprağa gömmüştü…

On gün önce hayata gözlerini yumdu Cafer bey…

Sessiz sedasız gömdüler onu…

15 yıl önce
Bir Cafer Bey vardı!
Sandık başına giderken…
Sosyal çürüme yazıları 6: Gösterişli sefalet cumhuriyeti
Bir büyük insanın ardından
Örüntü…
Amerikan üniversitelerinde Aksa Tufanı dalgaları