|
Karşılaşmalar!

Bir televizyoncu dostumla karşılaştım...

Oradan buradan derken konu birden Müge Anlı''ya geldi...

Meğer Müge ile sınıf arkadaşıymış...

Üniversite''deki Müge en önde otururmuş, asla bir arka sıraya geçmezmiş...

Yani önde olma duygusu taa o yıllarda başlamış...

Her sabah yoklama defterine imza atılırmış...

İlk imzayı hep o atarmış...

Derslerde sürekli söz alarak tartışmayı çok severmiş...

Yaklaşık 20 yıl önce de bugün programındaki Müge Anlı kimliğinin aynını o zaman da üzerinde taşıyormuş...

Buradan şu sonuç ortaya çıkıyor...

Müge program için klimliğini değiştirmedi...

Tam tersine kimliğini program formatına aşıladı...

* * *

Televizyoncu bir başka dostumla karşılaştım...

Önceki gün başına gelen olayı anlattı...

Telefonu çalmış... Arayan garip dört haneli bir numara olduğu için tereddüt ederek açmış...

Arayan Kenan İmirzalıoğlu imiş...

“Merhaba” demiş...

Arkadaşım da “Merhaba” cevabını vermiş...

Meğer olay bir kola firmasının reklam aramasıymış...

Arkadaşım “Git Eyşan''ı ara” karşılığı verip telefonu kapatmış...

* * *

Yine günlerden bir gün başka bir televizyoncu arkadaş ile karşılaştım...

İlginç bir olayı anlattı...

Ünlü sunucu kızımız Ebru Akel bir gün badem yiyormuş...

Çerez tabağında özellikle bademleri seçerek sadece badem tiryakiliğini sürdürüyormuş...

İşte yine böyle bademleri çiğneyip yutarken dişi düşmüş...

Ve Ebru badem yerine dişini yutmuş...

Soluğu dişçide almış...

* * *

Yine bir televizyoncu arkadaş ile karşılaştık...

Birkaç gün önce RadyoD''yi dinliyormuş...

Uğur Dündar radyoda canlı yayın konuğuymuş...

“Birkaç gün ekrana çıkmadım, kendime izin verdim” diyormuş...

Buraya kadar herşey normalmiş...

Uğur Dündar konuyu Kral FM''in anketinde getirip “Bizi açık ara birinci ilan etmişler. TRT ikinci olmuş... M. Ali Birand ise beşinci olmuş... Heryerde biz birinciyiz” demiş...

İşin özeti Uğur Dündar radyolarda bile rakibi M. Ali Birand''a golü atıyormuş...

Hatta Birand''ın çalıştığı kanalın radyosunda bile...

Uğur Dündar çok acımasız bir santrformuş...

* * *

Reha Muhtar ile yalıda karşılaştık...

Hem de defalarca...

Oturduk sabahlara kadar bahçesinde muhabbet ettik, İstanbul''u dinledik...

Bir ayaklarımızı denize sokmadığımız kaldı...

Bir gün bile hırsızla karşılaşmadım...

Epeydir o yalıya gitmiyorum...

Soyan soyana...

Tam üç kere hırsız girdi...

Önceki gün yine girmiş...

Masanın üzerindeki anahtarı masanın üzerinden alarak gözü gibi sevdiği arabasını alıp götürmüş...

Geçmiş olsun diyre onu aradım dün...

“Çok yoğunum” dedi...

Sanırım gazetedeki yazısını yazıyor diye düşündüm...

Hayır değilmiş...

Sigortacılarla toplantı yapıyormuş...

* * *

Bir televizyoncu arkadaş ile Nişantaşı''nda ünlü bir mekanda karşılaştım...

Saat 24.00 civarı idi...

Nişantaşı''nın ünlü müdavimlerindendi...

Nişantaşı denince ilk akla gelenlerdendi...

“Ne ikram edeyim” dedi...

Çay istedim...

Garsona söyledi “Olmaz kapatıyoruz” cevabı geldi...

“Bari su getirin” dedi dostum...

Ona da “Olmaz” dediler...

Nişantaşılı dostuma Nişantaşı''nda su bile yoktu...

* * *

Bir televizyoncu arkadaş ile karşılaştım...

“Ne var ne yok” dedim...

“Seninle konuşmam abi” dedi...

Ardından ekledi...

“Biz anlatıyoruz, sen yazıyorsun ve para kazanıyorsun... Adil değil bu.”

Çok mantıklı bir karşılaşmaydı bu...

14 yıl önce
Karşılaşmalar!
Ramazan, ümmîleşme seyrüseferi; bayram, ümmetleşme zaferi!
Cızırtıyı yaymak gazetecilik değildir
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı