|
Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması yerli ve milli bir proje miydi?

Abdullah Öcalan 12 Eylül 1980 Darbesi öncesi 1979 Eylül ayı içinde 100’e yakın örgüt elemanı ile birlikte Suriye’ye geçti. ‘Geçti’ kelimesini özellikle kullanıyorum zira kaçmadı. Kendisine darbeyi haber veren ‘gizli güçler’ tarafından Suriye’ye geçirildi. Bu gizli güçlerin Öcalan ve diğer PKK’lıları koruma ve kollama stratejisi Suriye’de de devam etmişti.


Öcalan’ın Suriye’deki ilişkileri ve kamp yerleri de ayarlanmıştı. 12 Eylül Darbesi, tüm yasadışı örgütlerin büyük bir kısmına verdiği ağır zaiyatlar nedeniyle bu terör örgütlerini bitme noktasına getirmişti. Yalnızca PKK 12 Eylül darbesinden hiç yara almadığı gibi güçlenerek çıkan tek terör örgütü olmuştu. Öcalan Suriye’ye geçtikten sonra Şam’da karargahını kurdu. Suriye kontrolündeki Lübnan sahasında bulunan Filistin kamplarında militanlarına barınak ve eğitim imkanları da hazırdı. Şam yönetiminin himayesine girdi. Türkiye’ye yönelik kanlı eylemlerini Şam’dan sevk ve idare etti. Bölgenin en güçlü ordusuna sahip Türkiye, Suriye’nin PKK ve Öcalan’a verdiği terör desteğine tam 19 yıl sessiz kaldı. Suriye gizli servisi Muhaberat PKK terör örgütüne her türlü örtülü desteği veriyordu. 90’lı yıllarda PKK terör örgütü Türkiye’de kanlı terör eylemlerini doruk noktasına çıkarmıştı.

Türkiye uzun yıllar PKK terörünü ve arkasındaki dış destek sorununu çözemedi. Bunun nedeni ise ‘terör örgütü ile mücadele konseptinin ‘devletin karar verici mekanizmaları tarafından bir bütün olarak ele alınamaması, siyasi iktidarlar ile vesayetçi yapılar arasındaki görüş farklarıydı. PKK terör örgütünü kurduran güçler Türkiye’nin bu yumuşak karnı ile hep oynadılar. Devletin anayasal kurumları ile bürokratik ve siyasal güçler arasında gerilim noktaları yaratarak toplumu kamplara bölecek kutuplaşma ve ayrıştırmaya yönelik Psikolojik Harp taktik ve stratejilerini kısa,orta ve uzun vadede maalesef başarılı bir şekilde uyguladılar.

1 Ekim 1998’de 9’ncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel TBMM’nin yasama yılı açılış törenindeki konuşmasında, Öcalan ve PKK’ya örtülü ve açık destek veren Suriye’yi aleni tehdit ediyordu. Demirel’in bu sert açıklamasından 15 gün önce dönemin Karar Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş, yanında İkinci Ordu Komutanı Aytaç Yalman ve Altıncı Kolordu Komutanı Çetin Saner olduğu halde Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde Suriye topraklarını işaret ederek şu açıklamayı yapmıştı ‘’APO eşkıyası ve PKK terör örgütünü koruyup kollayan Suriye Türkiye’nin iyi niyetini yıllardır istismar etmektedir. Türk milletinin sabrı taşmak üzeredir. Kimsenin toprağında gözümüz yoktur. Hiçbir ülkenin de bizim topraklarımız üzerinde beslediği emellere asla izin vermeyiz.’’

Türkiye, Suriye’yi terörist bir devlet olmakla suçlarken, teröre destek vermeye devam ederse bu durumun iki ülke arasında savaş nedeni sayılacağı karar verici mekanizmalar tarafından 15 gün ara ile ısrarla Suriye ikaz ve tehdit ediliyordu. Durumun ciddiyetini kavrayan Hafız Esad araya Mısır lideri Hüsnü Mübarek’i sokmuştu. MİT ve Dışişleri Bakanlığı tarafından birlikte hazırlanan Suriye PKK ilişkilerine son verilmesi PKK lideri Öcalan ve Suriye’deki PKK militanlarının Türkiye’ye teslimiyle ilgili ültimatom, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek eliyle Suriye’ye iletiliyordu. Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad uluslar arası baskılar ve Türkiye’nin kararlı tutumu nedeniyle kaybedeceği bir savaşı göze alamamış, Öcalan’ı ve PKK terör örgütü mensuplarını Suriye’den çıkartmasının şart olduğunu anlamıştı. 19-20 Ekim 1998’de Türkiye ve Suriye yetkilileri Adana’da Seyhan Polis Evi’nde biraraya geldiler. Adana Mutabakatı adını alan toplantıda Türk heyeti toplantıya haritalar, bilgi notları, adresler, telefonlar, hangi kampta hangi teröristin bulunduğuna dair dosyalar ile katıldı. Toplantıda Türkiye’nin tüm istekleri Suriye tarafından eksiksiz kabul edildi. PKK kampları kapatılırken 73 PKK’lı terörist Türkiye’ye teslim edildi. Öcalan ise Suriye üzerinden Rusya’ya gönderilmişti. Öcalan Türkiye’nin zorlamasıyla Suriye’den çıkarılması sonrasında 4 ay kendisini kabul edecek ülke aradı. Rusya, İtalya, yeniden Rusya, Yunanistan ve sonrasında Kenya Nairobi havaalanında CIA-MİT işbirliğiyle 15 Şubat 1999 da yakalanarak Türkiye’ye getirildi.

Atilla Ateş Paşa’nın sınırda Suriye’yi tehdit eden açıklamalarıyla, Demirel’in 1 Ekim’de TBMM’de Suriye konusunda yaptığı konuşma MGK içinde alınan gizli bir karara mı işaret ediyordu? Yoksa 15 gün arayla yapılan bu iki açıklama farklı nedenlerden dolayı mı yapılmıştı? Düğümü Başbakan Ecevit çözüyordu. Zira özellikle Ecevit için Demirel’in TBMM’de yaptığı konuşma sürpriz olmuştu. Zira bu konuşmanın yapılacağından Ecevit’in haberi olmamıştı. Demirel’in TBMM’de yaptığı konuşmadan 1 gün önce toplanan MGK’da bu konu gündeme gelmemişti. MGK’da alınmış gizli bir karar da yoktu. ‘’KKK. Atilla Ateş Paşa’nın Suriye sınırında yaptığı konuşmanın tarihi ile Öcalan ile siyasi iradenin bilgisi dışında üst düzey bazı askerlerin görüşmelerinin hemen hemen aynı tarihlere denk gelmesi karşısında, Ateş Paşa üst düzey bazı askerlerle Öcalan arasında yapılan görüşmeleri sekteye uğratmak amacıyla mı Suriye ve Öcalan’a tepki göstermişti?

Öcalan ve PKK’nın Suriye’den çıkarılma sürecinin yerli ve milli bir proje olduğuna ilişkin en önemli kanıt MGK içinde 28 Şubat Sürecinde Çevik Bir’in bilgisi dahilinde Toplumsal İlişkiler Başkanlığı’nda görevli bir albay başkanlığında bir heyetin Brüksel’e giderek PKK’nın Avrupa sorumlusu Şahin Cilo ile ateşkes, federasyon ve devletin yeniden yapılandırılması konularında yaptığı görüşmelerdir. 04 Nisan 2018 tarihli 28 Şubat’ın bilinmeyenleri başlıklı yazımızda Çevik Bir’in Öcalan ile neden görüştüğü konusunda da detaylı açıklamalar yapmıştık. (Devam edeceğiz)

#PKK
#Türkiye
#Suriye
5 yıl önce
Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması yerli ve milli bir proje miydi?
Kara dinlilerle milletin savaşı
* Türkiye’nin hazırlık yaptığı her şey ‘dünya gerçeği’ oldu. Cazgırlık yapanlar utanır mı? * “Salgın dünyayı nasıl değiştirecek” sorusu eskidi. O çoktan “Değişti.” * Devletler içe kapanacak. ‘Yerli ve milli küresel slogan haline gelecek.. * Salgın elbette önlenecek. Ama Amerikan imajı, AB modeli hiç olmayacak.
Devletler, devletsiz toplumlar ve devletleşen cemaatler (2)
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek