|
MİT TIR'ları olayındaki ihanet silsilesi [2]
Mit Tır'larına yönelik kumpas girişimlerinde malum olayı, olaya dahil olan TSK mensuplarını, bir önceki yazıda anlatmıştım. İhanet silsilesi buradan sonra bir diğer kumpasla birleşiyor: “Selam Tevhid Kumpası”

"Selam Tevhid'de Kumpas'' soruşturması kapsamında, Ocak 2014'te Adana ve Hatay'da MİT'e ait tırların durdurulması eylemiyle ilgili savcılıkça ifadeleri alınan Ankara Jandarma Bölge Komutanı Tümgeneral İbrahim Aydın, Tuğgeneral Hamza Celepoğlu ve emekli Albay Burhanettin Cihangiroğlu, tutuklanmaları istemiyle nöbetçi hakimliğe sevk edilmişti.

Peki, Selam Tevhid Kumpası nasıl olmuştu, hatırlayalım…

İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekili İrfan Fidan tarafından hazırlanan ve mahkemeye gönderilen 10 bin 529 sayfalık iddianamedeki bilgilere bakalım…


İddianameye göre, FETÖ şüphelilerince soruşturmanın başlatılmasına sebep olarak, "Mavi Marmara gemisi tarafından İsrail işgali altındaki Gazze'ye yardım götürülmesi", "MİT Müsteşarlığı'na 25 Mayıs 2010'da Hakan Fidan'ın atanması ve Türkiye, İran ve Brezilya arasında imzalanan 17 Mayıs 2010 tarihli Tahran deklarasyonu", "siyasi irade tarafından başlatılan 'Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi' olarak adlandırılan Çözüm Süreci'nin başarıya ulaşmasının engellenmesi'' gösterildi.


"17-25 Aralık süreci" döneminde, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca, Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kapsamında yürütülen soruşturma dosyalarının incelenmesi sırasında, sözde "Kudüs Ordusu Terör Örgütü'' soruşturma dosyasına rastlandı ve inceleme başladı.

İddianamede, Recep Tayyip Erdoğan'ın, Filistin Devlet Başkanı ve Somali Cumhurbaşkanı ile yaptığı dış politikaya ilişkin telefon görüşmelerinin, bakanlar ve MİT Müsteşarı'nın devlet güvenliğine ilişkin telefon görüşmelerinin dinlenilerek kaydedildiği ortaya çıktı.

Mevcut iddianamede, şüphelilerin "Selam Tevhid" soruşturmasına ürettikleri deliller şöyle:


"Sahte gizli tanıklar Şafak ve Hassan Faraji Ghotlou", "12 Kasım 2012'te İran'ın İstanbul Başkonsolosluğu'na molotof atılması olayıyla ilgili şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan Javad Bishetap hakkındaki evrakların, sözde 'Kudüs Ordusu Terör Örgütü' soruşturma dosyasına konulması", "Ali Karabulut isimli kişiye para verilerek 'nasip_0404@hotmail.com' isimli mail adresinden İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne, Akabe Vakfı ve Mustafa İslamoğlu hakkında 'Şüpheli Bir Cemaat' konulu 25 Haziran 2012 tarihli ihbar mailinin gönderilmesinin sağlanması", "kamuoyunu yönlendirme amacıyla gazete haberlerinin yaptırılması", "mağdur ve müştekilerin, ASELSAN ölümleri ile irtibatlandırılmaya çalışılması", "soruşturmaya dahil edilecek kişilerin tespiti için isimsiz ihbar maillerinin düzenlenmesi", "müşteki ve mağdurların, Uğur Mumcu, Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, Prof. Dr. Muammer Aksoy ve Doç. Dr. Bahriye Üçok'un öldürülmesi eylemleri ile ilişkilendirilmesi", "müşteki ve mağdurların, 'terörün finansmanı' suçu ile ilişkilendirilmesi", "müşteki ve mağdurların, 'El Kaide Terör Örgütü" ile ilişkilendirilmesi", "sözde 'Kudüs Ordusu Terör Örgütü' soruşturma dosyasına başka soruşturmalara ait evrakların eklenerek irtibat kurulmaya çalışılması", "çok sayıda mağdur ve müştekinin hiçbir suç unsuru taşımadığı halde, 'Ailevi, mesleki, ticari içerikli ve özel hayat' kapsamında kalan görüşmelerinin terör örgütü yöneticiliği ve üyeliği ile ilişkilendirilmeleri maksadıyla iletişim tespit tutanağı haline getirilmesi", "mağdur ve müştekilerin, Reyhanlı ve Cilvegözü'nde meydana gelen terör eylemleriyle (patlamalar) irtibatlandırılmaya çalışılması" ve "mağdur ve müştekilerin, MİT'e ait yardım tırlarının silah kullanılarak, darp, cebir ve şiddet uygulanarak durdurulması.


Fetullah Gülen'den aldıkları talimat doğrultusunda hareket eden şüphelilerin, Kamile Yazıcıoğlu ile başlayan soruşturmayı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin 61. Hükümeti'ni de hedef alacak şekilde kurguladıkları aktarılan iddianamede, bazı şüphelilerin, Adana ve Hatay'da Ocak 2014'te MİT'e ait tırların durdurulmasını kumpas dosyası kapsamında yaptığı vurgulandı.” Yeni Şafak


Adana ve Hatay'da Ocak 2014'te MİT'e ait tırların durdurulmasının, kamuoyunda ''Selam Tevhid'' olarak bilinen ''Sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü'' dosyası kapsamında yapıldığının tespiti üzerine sürdürülen soruşturma kapsamında, şüpheli sıfatıyla dün Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'ne çağrılan Aydın, Celepoğlu ve Cihangiroğlu'nun ifadeleri İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili İrfan Fidan tarafından alındı. Şüpheliler, geceyi Beşiktaş'taki İnzibat Komutanlığı'nda geçirdi.

Cumhuriyet Başsavcıvekili Fidan, 3 subayı tutuklama talebiyle Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk etti.


Tümgeneral İbrahim Aydın ve emekli Albay Burhanettin Cihangiroğlu'nun "Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasi veya askeri casusluk amacıyla temin etme, devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, silahlı terör örgütü kurma veya yönetme", Tuğgeneral Hamza Celepoğlu'nun ise "silahlı terör örgütü kurma veya yönetme, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme" suçlarından tutuklanması istendi.


Soruşturmanın geçmişi


İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'nca daha önce yürütülen ve takipsizlik kararı verilen "Sözde Kudüs Ordusu Terör Örgütü" soruşturmasında usulsüzlükler yapıldığı iddialarına ilişkin 22 Temmuz'da gerçekleştirilen operasyonda, aralarında eski İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün'ün de olduğu 11 emniyet görevlisi tutuklanmıştı.


Soruşturmayı genişleten savcılık, yeni delilleri inceleyerek, Şubat 2015'te düzenlenen operasyonda, "terör örgütü kurmak ve yönetmek", "kurulan örgüte üye olmak", "terör örgütünün faaliyeti kapsamında siyasal veya askeri casusluk", "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs'' suçlarından 29 şüpheli polis hakkında gözaltı kararı verdi, operasyonda gözaltına alınan 21 kişiden 17'si tutuklandı. Bu operasyonda Fetullah Gülen ve Emre Uslu hakkında da tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarıldı.


Yukarıda izah ettiğim “Selam Tevhid Kumpası” soruşturmasının bugününe geldiğimizde, elde edilen yeni bulgular bu soruşturmayı 19 Ocak 2014'te MİT'e ait tırların durdurulması vakıası ile birleştirdi. MİT TIR'larına yapılan operasyonun, "Selam Tevhid" dosyası kapsamında yapıldığının tespit edilmesi üzerine, 5 Nisan 2015'te başlatılan üçüncü operasyonda, aralarında yarbay ve binbaşıların da bulunduğu 19 kişi tutuklandı. Elde edilen yeni deliller sonucunda, eski emniyet müdürü Ali Fuat Yılmazer 6 Ekim'de tutuklandı, eski Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı hakkında da 11 Kasım'da tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarıldı.


Bununla birlikte farklı bir soruşturma kapsamında MİT TIR'ları olayıyla ilgili suç teşkil eden bir şekilde haber yapan Can Dündar tutuklandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Cumhuriyet gazetesinde, 29 Mayıs'ta MİT'e ait yardım tırlarıyla ilgili yayımlanan fotoğraflı haber üzerine, re'sen " Devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme, siyasi ve askeri casusluk, gizli kalması gereken bilgileri açıklama, terör örgütünün propagandasını yapma " suçlarından, Can Dündar ve Erdem Gül hakkında soruşturma başlatmıştı. Soruşturma kapsamında Dündar ve Gül tutuklandı.

Mevzuya, bir haber gözüyle ve yalnızca sonucu itibariyle bakarsanız “Haber yapma özgürlüğü” kapsamında Dündar ve Gül'ün tutuklanmasına tepki verebilirsiniz. Ancak mevzu bir “özgürlük” mevzusu değil, gazetecilik değil, habercilik değil, yayıncılık değil!

Mesele, uzun yıllar boyunca Türkiye'de devleti ele geçirmeye çalışan bir örgütün faaliyetleri, bu faaliyetlere “gazetecilik” başlığı adı altında destek veren operasyonculuk…

Bugün Esed rejimi ve Rusya birlikte Türkmenleri vuruyorsa, bir savaşta 380 bin insan hayatını kaybetmişse, bizim ülke olarak soydaşlarımıza yaptığımız yardımın önü gazetecilik/habercilik adı altında kesiliyorsa, sınır ihlali yapan Rusya savunuluyorsa, Türkmenler katlediliyorsa bunun altında bu ihanet niyetli şer ittifakının etkisi vardır. Bu tipte bir ihanet gazetecilik değildir. Henüz devam eden davalarda hiç kimseyi itham edecek değilim ancak ispatlı, ortaya dökülmüş gerçekleri de yazmaktan geri duracak değilim. Can Dündar'ın gazetecilik hakkı kadar “Selam Tevhid” kumpasında iftiraya uğrayan, dinlenen gazetecilerin gazetecilik hakkı vardı, bu çifte standartlı adalet anlayışınız o zaman neredeydi? Kobane için dünyayı ayağa kaldıran ancak Bayırbucak Türkmenleri söz konusu olunca Rusya'yı savunan ağzınızla gazetecilikten, adaletten, hürriyetten, baskı ve zulümden bahsedecek son kişiler olun. Savunduğunuz Esed Rejiminin katlettiği gazeteciler içinizde kaldıysa bir zerre vicdan, işte o zerre vicdanın üzerine gelip oraya otursun. Bashar Kadumi'nin adı oraya yazılsın, belki utanırsınız!


#mit tırları
#Selam Tevhid Kumpası
#Cumhuriyet gazetesi
8 yıl önce
MİT TIR'ları olayındaki ihanet silsilesi [2]
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık