|
Kur"an"a el basarak yemin etmek

Amerika''da Müslüman kökenli bir temsilciler meclisi üyesi göreve başlarken Kur''an''a el basarak yemin etmiş. Bunu gören birçok Türk vatandaşı, bu olaya imrenerek bakmış ve kendi kendisine “bizde de neden Kur''an üzerine yemin edilmiyor” diye sual sormuştur.

Kurucuları tarafından kapatılan bir partinin Türkiye de tanınmış bir lider ( 1) seçim vaatleri arasında, iktidara geldiği zaman ilk yapacağı şeyin “milletvekillerinin Kur''an''a el basarak yemin ettirmek” olduğunu söylemişti. Son günlerde gazetelerde gördüğümüz bir habere göre, emekli bir kurmay albay, kurmuş olduğu bir teşkilata katılanlara Kur''an, Türk bayrağı ve silah üzerine el bastırarak yemin ettirmektedir. Bu iki olay da göstermektedir ki, kurana el basarak yemin ettirmek birçoklarımızın kafasına yerleşmiştir.

Dünyada, birçok meslek mensuplarının, diplomalarını alırken veya göreve başlarken yemin etmeleri kuralı konulmuştur. Mesela, doktorlar diplomalarını alırken Hipokrat yemini yaparlar. Avukatlar, avukatlık ruhsatlarını alırken kanunda yazılı yemin metnini okurlar. Milletvekilleri Anayasa''mızda yazılı yemin metnini kürsüden okumadan göreve başlayamazlar.

Krallar ve cumhurbaşkanları gösterişli yemin törenleri yapıldıktan sonra taç giyerler veya makamlarına otururlar.

Her mesleğin yemin metni farklıdır. Bu metin mesleğe başlayanlar tarafından okununca ve bir tören yapılınca yemin eden kimsenin hayatı boyunca yeminine sadık kalacağı zannedilir.

Türk geleneklerine göre yemin

Türk geleneklerinde ise yemin etmek kadar, bir kimseye yemin teklif etmek de çok ayıptır. Orta Asya''dan gelen Türkmen büyüklerinden bir tanesi, Türkler arasında en büyük ayıbın birisine “yemin eder misin” diye sual sormak olduğunu anlatmıştır.

“Vallahi ve billahi” kelimesi dilimize o kadar yerleşmiştir ki, birçok kimse bunun ne kadar günah olduğunu bilmez. Birçoklarımız, bir olayı anlatırken farkında olmadan ve hem de gereği yok iken “yemin ederim ki” diye söze başlarız. İşte bu alışkanlığımız sebebiyledir ki, ülkemiz de yemin etmenin önemini ayaklar altına düşürmüştür.

Medeni kanunun kabulünden önce, mahkemelerimizde yemin “vallahi ve billahi” demek suretiyle ifade edilirdi. Mahkemeye çıkıp yemin etmekten korkan bir şahide hakim, “bu anlattıklarına yemin eder misin” diye sorunca “yemin bilmem” demiştir. Hakim tekrar, anlattıklarına vallahi, billahi mi diye sorduğu zaman şahit şaşırmış ve evet demiştir. Köyüne geldiği zaman hemşerilerine, “yemin, yemin dedikleri şey bizim kara vallahi imiş,” diye anlatması fıkralarımız arasına girmiştir.(2) Herkesin çekindiği bir yemin tarzı vardır.(3)

Ceza kanunumuz yalan yere yemin etmeyi suç saymıştır. Ancak uygulamada bu madde yalan söylememeyi değil, yalan ifade de direnmeyi teşvik etmektedir. Bir kimsenin polisteki ifadesiyle, mahkemedeki ifadesi arasında bir farklılık olursa hakim şahide “sen karakolda böyle söylemişsin, şimdi ifadeni değiştiriyorsun. Yalan söylediğin için seni tutuklarım” diye ihtar eder. Tanık tutuklanmaktan kurtulmak için “eski ifademi tekrar ediyorum” der.

Hiçbir kimseye, hakim huzurunda yemin ettikten sonra, onun ifadesinin yalan olduğunu iddia ve ispat etmek hakkı verilmemiştir. Oysa sadece yemin etmek değil, yalan söylemek bir suç olmalı ve cezalandırılmalıdır.

Amerika''nın üç özelliği

Amerikan toplumunun ulaştığı medeniyet seviyesini anlatanlar, bu başarıyı üç şeye borçlu olduklarını söylerler. Bunlar yalan söylemek, karşılıksız çek keşide etmek ve vergi kaçırmaktır. Amerikan filmlerinde dikkatimizi çekmesi gereken birkaç nokta vardır. Bir haydut adam öldürmekten, banka soymaktan çekinmez. Fakat hakim huzuruna çıkıp yalan söylemekten korkar. Yalan söylediği için Cumhurbaşkanı Nixon azledilmiştir. Cumhurbaşkanı Clinton son anda doğruları söylemek suretiyle azledilmekten kurtulmuştur. Bir cumhurbaşkanı yardımcısı vergi kaçırdığı için istifa etmek zorunda bırakılmıştır. İşte Amerika''yı süper güç haline getiren sebeplerin başında bu üç prensip gelmektedir. budur.

Bu kıstasları Türkiye''de uygulamaya kalksak acaba kaç tane devlet adamımız sandalyesini koruyabilir. Yalan söylemek ayıp değilse, buna karşı toplumun tepkisi yoksa ve hatta güzel yalan söylemek bir meziyet haline gelmişse, o ülkenin medeniliğinden bahsetmek mümkün değildir.

Biz yalan söylemeyi ayıp olmaktan çıkarmışız, yemini “Kur''an''a el basarak mı, yoksa şu metni okuyarak mı” yapsak diye tartışır dururuz. Gazetemizin “Büğelek” köşesinde yazdığımız şu satırları hatırlatalım: (3)

Dinsize yemin ne, el basmak için,

Kuran olsa da bir olmasa da bir.

Cevdet Akçalı

(1)Cem Boyner

(2)Bu olay gerçekten olmuştur

(3)Dünya Gündemi gazetesi 4 Şubat 07 s.11

17 yıl önce
Kur"an"a el basarak yemin etmek
Kamu yönetiminde bölüşüm sorunu ve çözüm yöntemi
Başıboş köpek sorunu nasıl çözülür?
Gazze yanarken Hac ve Umre
Fiîlî işgalden zihnî işgale kapitalizmin insanı ve hakikati yok ediş serüveni… 
Yeni anayasa tartışmaları ve siyasetin normalleşmesi