|
Düşmanın adaletinden korkanlar

Kafamızda kesin olarak cevap veremediğimiz bir sual vardır: Fransızlar Birinci Cihan Harbi’nden sonra, Adana’yı, Gaziantep’i ve Urfa’yı işgal ettiklerinde, Ermeni çetelerini silahlandırıp halkın üzerine salmasaydı acaba Fransızları oralardan kovmaya çalışır mıydık?

Fransız askerleri Maraş’ta bir Müslüman kadının başını zorla açmaya kalkmasa Sütçü İmam silahına sarılır mıydı ve bu suretle Maraş ve Antep halkı ayaklanıp Fransızları kovar mıydı? Bu iki suale elbet te diye cevap verecekler çıkacaktır. Ancak, içimizdeki “acaba” şüphesi daima canlı kalacaktır.

Milli Mücadele zamanında geçmiş önemli bir olay vardır. Sorumuza çok açık bir örnek teşkil etmektedir. Fransızlar Adana’yı işgal etmişlerdir. Bunu fırsat bilen Ermeni çeteleri silahlanmışlar ve halka olmadık işkenceler yapmaktadırlar.

Adana halkının büyük bir çoğunluğu, ülkesinden Fransızları kovmak yerine sadece onların şerrinden kendisini korumaya çalışmaktadır. Hatta Fransızlarla işbirliği yapan saygın kimseler bile vardır.

Türk halkı içinde çok küçük bir azınlık, çete teşkilatı kurarak Fransız ve Ermenilere karşı savaşmaya çalışmaktadır. Ancak, bu karşı koyma ne organizedir ve ne de güçlüdür.

Fransız işgal komutanı(*), Adana ve kazalarının binden fazla ileri gelenlerini toplar ve onlara hitab eder. Fransız komutanın söylediği kısaca şudur:

“Biz buraya adalet getirmek için geldik. Bazılarınız, bizim bu iyi niyetimizi anlamadan çete teşkilatı kurmakta ve bize karşı gelmektedir.. Şunu biliniz ki, bizim adaletimiz ne kadar güçlü ise, zulmümüz de o kadar şiddetlidir, Bizi zulmetmeye mecbur etmeyiniz…”

Komutan bu sözleri söyler söylemez, Kozanlı Saim (**) isminde bir genç ayağa fırlar ve salondaki kalabalığı işaret ederek şöyle bağırır:

“Generalim; biz düşmanın zaliminden değil adilinden korkarız. Siz bize zulmedin ki, şu salonda oturan insanlar utanıp vatanlarını kurtarsınlar.”

Adana’da kurtuluş hareketini fişekleyen bu sözler olmuştur: Kuvayı Milliye teşkilatı kurulmuş ve bu teşkilat başarılı olduğu ölçüde, Fransız ve Ermeniler zulümlerini artırmıştır. Zulüm arttıkça teşkilata katılanlar çoğalmış ve sonunda düşman, Adana, Maraş, Antep ve Urfa’dan kovulmuştur.

İsrail ve Amerika’nın Irak’ta ve Lübnan’da yaptıklarına baktığımız zaman bu olayı hatırlıyoruz. Amerika Irak harekatına başlamadan önce, gerek İslam âleminde ve gerekse Ortadoğu’da belli bir sempatiye sahipti. Onun Irak’ı işgali sırasında, yerli halktan ve gerekse Arap ülkelerinden belli destekler de almıştı.

Amerikan ve İngiliz askerleri, işgal ettikleri topraklarda hukuku çiğnemeseler ve adaletle davransalardı, bugünkü mukavemet ya hiç olmaz veya bu kadar kuvvetlenmezdi. Amerika, İsrail ve Batı dünyası şu gerçeği bilmiyor: Müslümanlar, düşmanlarının zulmünden değil adaletinden korkarlar.

Atatürk, Ortadoğu’daki mukaddes topraklar düşman işgaline uğradığı zaman, buraları savunmak görevinin bizlere düştüğünü bildirmişti(

* * *

). Bu arada da böyle bir işgal vuku bulursa, Arap ülkelerinin uyanıp kendilerini savunacağını iddia etmişti.


İsrail’in Lübnan’a yaptığı saldırı karşısında, hiçbir Arap ülkesinden ses gelmemiştir. Hatta sözlü kınamalar bile yapılmamıştır. Fakat şükredelim ki, İsrail, zulmün ve barbarlığın en şiddetlisini kullanmaktadır. Onlar zulmü ve şiddeti artırdıkça, mukavemet safında toplananlar her gün artmaktadır.

Bugün Lübnanlılar, Sünni’si ve Şii’siyle, Müslüman’ı ve Hıristiyan’ı ile el ele vermişler ülkelerini savunuyorlar. Bu zulüm devam ettiği taktirde, göbekleri Batı’ya bağlı Arap ülkeleri de bu safa katılacaklardır. İşte Amerikalının bilmediği gerçek şudur: Türkler ve Müslümanlar, Batılıların zulmünden değil, adaletinden korkarlar.

İsrail’in ve Amerika’nın bu gerçeği bilmediklerini söylemek belki saflık olur. Ancak içlerindeki kin, gözlerini öyle karartmıştır ki, hisleri akıllarının önüne geçmiştir.

Bir gün gelip Ortadoğu’da yaşayan Araplar, Maruniler, Sünniler, Şiiler ve hatta Kürtler aynı safta yer tutup ülkeleri için savaşırlarsa, unutmayalım ki bunu, İsrail’in zulmüne borçlu olacaklardır.

İsrail’e ve Amerikalılara buradan bir çağrıda bulunuyoruz: Zulmünüzü daha da artırınız ki, onu seyreden Arap liderleri utanıp, vatanlarını kurtarma gayreti içerisine girsinler.

Cevdet Akçalı

(*) General Taillarda.

(**) Kozanlı Saim. Savcılık yaparken, Milli Mücadele’ye katılmak için istifa ederek Kozan’a gelmiştir. Büyük kahramanlıklar göstermiştir. Güneyde Domuz dağında Fransızlarla çarpışırken şehit olmuştur. Adana’nın Saimbeyli kazasının ismi onun hatırasına hürmeten verilmiştir.

(

* * *

) Atatürk’ün sözleri:


“İslamiyet’in mukaddes yerlerinin Musevilerin ve Hıristiyanların nüfuzu altına girmesine mani olacağız… Bunun için kanımızı dökmeye hazırız… Avrupa, bu mukaddes yerlere temellük etmek için atacağı ilk adımda, bütün İslam âleminin ayaklanıp icraata geçeceğine şüphemiz yoktur.” Dünya Gündemi gazetesi 2.8.2006

18 yıl önce
Düşmanın adaletinden korkanlar
Bir bardak su, bir varil benzin!
Reelpolitik
“Bismillahirrahmanirrahim” demek çok mu zor?
Kar mı, gazoz kapağı mı yağsın?
Haziran bitiyor haberler bitmiyor