|
Kadı hikâyeleri

Emekliliğine bir kaç ay kala, Danıştay''ın kuruluşunun 140. yıldönümünde konuşan Başkanı Çörtoğlu, hâkimler ve mahkemeler hakkında yapılan eleştiri ve yazıların hakimleri hedef gösterdiğini ve bunların adaletin bağımsızlığını zedelediğini söylemiştir. Bu konuşma büyük ölçüde doğrudur.

Türkiye kadar fıkra ve hikâyesi bol başka bir ülke yoktur.

Fıkra denilince de ilk akla isim Nasrettin Hocadır. Nasrettin Hoca''yı, Temel fıkraları takip eder.

Ülkemizde, bunlara yakın sayıda “kadı” fıkra ve hikâyesi de uydurulmuştur. Kadı Osmanlı dönemindeki hâkimlere verilen isimdir. “Kadı hikâyeleri” dediğimizde Osmanlı zamanında mahkemelerdeki uygulamaları hicveden fıkralar akla gelir

Bu fıkralarda iki konu işlenmiştir; Kadıların rüşvet alma veya onlara rüşvet verme şekilleri ve kadılar tarafından verilmiş “adil olmayan kararlar”.

Adil olmayan kararlar için kullanılan bir deyim vardır: “Karakuşi kararlar”. Bu tip kararların “Karakuş” lakaplı bir kadı tarafından verildiği rivayet edilir. Bu konunun daha iyi anlaşılması için, uydurulmuş iki fıkrayı anlatmakta fayda vardır;

Anlatıldığına göre, görülmekte olan bir davanın, iki tarafı da kadıya rüşvet vermiştir. Bir tarafın verdiği rüşvet bir balta, diğerinin ki ise bir tas bal imiş.

Duruşma başlayınca, balta veren taraf, davasını anlattıktan sonra verdiği rüşveti hatırlatmak için, “Kadı efendi, eline bir balta al ve düğümü keserek davayı çöz” demiş. Diğer taraf ise kendi verdiği bir tas balı hatırlatmak için, “Kadı efendi, düğümü balta ile keseceksen, komşunuzun bal-tası ile kes” demiş. Bu fıkra, kadılara nasıl rüşvet verildiğini anlatmak için uydurulmuştur.

Adaletsiz kararlar verildiğini anlatmak için uydurulan fıkralardan birisi şudur:

Kadının birisi tembelmiş ve duruşmalara çıkmazmış. Onun yerine mübaşir(*) kürsüye oturup davalara bakarmış. Bu durum şikayet konusu olmuş ve oraya müfettiş gönderilmiş. Müfettiş gizli olarak kasabaya gittiğinde, yapılan şikâyetlerin haklı olduğunu görmüş,

Kadı efendi odasında oturuyor, mübaşir hâkim koltuğuna çıkmış ve duruşmayı yönetiyormuş. O sırada bir hakaret davasına bakılıyormuş. Güya, davalı davacının anasına küfretmiş,

Mübaşir usul gereği tarafları, şahitleri dinlemiş ve davacının kendisine hakaret edildiğine dair iddiasının doğru olduğuna dair kanaat hâsıl olmuş. Durum bu olunca, mübaşir kararını açıklamış;

“Gereği düşünüldü; Davalının davacıya hakaret ettiği sabit olmuştur. Bu sebepten davalının anasına küfredilerek cezalandırılmasına ve bu cezanın infazı için davacının görevlendirilmesine...”

Mübaşir bu kararı verdikten sonra davacıya emretmiş; “Haydi mahkeme huzurunda sen bu cezayı uygula” Davacı bu emre uyarak davalıya; “Ben de senin ananı ......kerim” demiş.

Duruşma bittiği için taraflar salonu terk ederken, mübaşir onları uyarmış: ”Durun bakalım mahkeme masraflarını ödemeden çıkıp gidemezsiniz.”

Mübaşir, tarafların kendisine şaşkın, şaşkın baktığını görünce: “Mahkeme masrafı olarak ben de ikinizin anasını...” demiş.

Bu ve buna benzer yüzlerce hikâyenin uydurulmasının temelinde Osmanlının son zamanlarındaki adalet mekanizmasının çalışmadığı gerçeği yatmaktadır.

Bu gün Türk kamuoyunda, devlete karşı güvensizliğin var olduğu inkâr edilemez. Devlete karşı olan güvenin sarsılmasında, hükümetlerin yanlış uygulamalarının rolü büyüktür. Bürokrasinin yanlış kararlarının rolü büyüktür. Ancak, bu güveni en çok sarsan şey adalet mekanizmasının çalışmamasıdır.

Bir ülkede adalet çalışmazsa, elbette medyada tenkitler olacaktır. Bu tenkitler arasında, ölçüyü kaçıranlar, haksız eleştiriler olabilir. Adaletin kötü çalışmasının bir olay vardır: Evvela basında eleştiri yapılır. Uygulama devam ederse, kamuoyunda dedikodular başlar. Adaletsizliğin had safhaya gelmesi halinde ise hikâyeler, fıkralar uydurulur.

Bu gün adalet mekanizmasının uygulamaları medya tarafından tenkit edilme safhasını aşmış ve dedikodu yapılması safhasına gelmiştir. Bunun bir adım sonrası, “kadı fıkralarının uydurulması” safhasıdır.

Adalet hakkında yapılan ölçüsüz tenkitleri kınayalım, ama olanları da göz önünden kaçırmayalım. Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan misalinde olduğu gibi...

13 yıl önce
Kadı hikâyeleri
Seçimi bırak sahaya odaklan
İsrail yalnızlaşırken Starbucks’ın açıklayamadığı gerçek
Sîdî Ukbe Ulucamii Müslüman Batı dünyasındaki dini yapılarının atasıdır
Randevu sistemi, kamu iletişimi ve ötesi
Şiddeti, ‘kültür’ ile aşabiliriz