|
“Müslüman sol” mu? O da ne?

“Müslüman sol” bir siyasal parti hazırlığı olduğunu okuyoruz. Böyle bir partinin kuruluşu için kolları sıvayanların başında da tanıdık iki önemli isim var: Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu ve Ertuğrul Günay.

Okuduklarımıza göre bu iki saygın isim, yeni bir parti için uzun zamandır hazırlık yapıyor, belli şehirlerde toplantılar düzenliyorlarmış. Görüştükleri kişiler arasında sol kesimden isimler olduğu gibi sağ veya muhafazakar olarak bilinen isimler de var. Bu toplantılara katılan kişiler dinlediğinde işlerinin pek de kolay olmadığı anlaşılıyor. Toplantıya katılanların pek çok soru sordukları, alınan cevaplarla fazla tatmin olmadıkları ve kafalarının karışık olduğu görülüyor.

M. Bekaroğlu olsun E. Günay olsun toplum tarafından bilinen isimler. Bekaroğlu bir dönem milletvekilliği yaptı. Özellikle insan hakları konusundaki faaliyetleri ve çıkışlarıyla toplumun takdirini kazanmıştı. Günay da Cumhuriyet Halk Partisinde yetişmiş ve Türk solunda önemli yeri olan bir isim. Partinin genel sekreterliğini yapmış, milletvekilliğinde bulunmuş, özellikle sosyal sorunlar ve insan hakları gibi konulardaki yaklaşımları büyük sempati ile karşılanmış bir isim. Karşıt cenahtaki bu iki ismin bir siyasal parti kurmak için ortaya çıkmaları ahlaki açıdan takdir edilmesi gereken bir eylem.

“Müslüman sol” diye nitelenebilecek bir siyasal partinin kurulması çabasını, bu işe girişen kişilerden bağımsız ele almak ve değerlendirmek gerekiyor. Bekaroğlu ve Günay toplumda bilinen, takdir edilen ve kendilerine güvenilen isimler olsa da “Müslüman sol” bir parti kurmaya yönelmeleri kendi kişiliklerinden ayrı olarak böyle bir hareketin başarı şansının ne olacağını değerlendirmek gerekiyor.

Öncelikle ülkemiz zihin dünyasında “Müslüman” ile “sol” kavramlarının bir araya getirilmesiyle nasıl bir şeyin ortaya çıkacağını ve bunun toplum nezdinde nasıl bir kabulle karşılanacağına bakmak gerekiyor.

Türk solu ta başından beri kendisini İslama karşı konumlandırmış ve devamlı İslamla ve dindarlarla hesaplaşma ihtiyacı içerisinde olmuştur. Bu durum sanıyorum, solun felsefi arka planında yer alan Marksist Pozitivist felsefenin materyalist niteliğinden kaynaklanmaktadır. Solun nerede ise bütün farklı tonları, temelde materyalist ve pozitivist bir felsefi dünya görüşüne dayanmakta ve buradan hareketle metafizik dünyayı ya inkar etmekte, yahut da yok saymaktadır.

Bilindiği gibi metafizik felsefenin somutlaştığı alanların başında din ve gelenek gelmektedir. Böyle olunca sol hareketler dinle ve gelenekle sorunlu olmaktadır. Türk solu da bir yandan felsefi olarak metafizik dünyaya ait olan İslamı ve geleneği reddederken diğer yandan materyalist solun önünde din ve gelenek ciddi bir engel olarak görüldüğünden buna karşı mücadele edilmiştir. Neticede sol ile din arasında her zaman bir çatışma ve gerginlik söz konusu olmuştur.

Türk insanının hafızasında solun dinle birlikte anılması noktasında çok olumlu bir görüntünün olmadığını söylememiz gerekiyor. Bu biraz da Türkiye''ye özgü bir durumdur. Mesela Ortadoğu ülkelerinin pek çoğunda durum daha farklıdır. Buralarda sol kesimler dine daha yakın bir duruş sergilemekte olduğundandır ki “İslam sosyalizmi” diye bir siyasi akım gelişmiştir. Türkiye''de hiçbir zaman solun İslamla yorumlanması ve “İslam sosyalizmi” diye bir ideolojinin gelişmesi mümkün olmamıştır. Bu nedenle “Müslüman sol” bir partinin öncelikle böyle bir olumsuzlukla birlikte yola çıkması gerekiyor. Müslüman sol parti demek, en başta, İslamla ve dindarlarla barışan, uzlaşan ve sol tercihleri İslam değerleriyle yeniden yorumlayan bir hareket demek olmalıdır.

Öncelikle böyle bir fikri temelin olduğundan şüpheliyim. Gerçekten de solu İslam ile uzlaştırmaya çalışan yahut da İslam ve geleneksel değerleri sol bir bakışla yorumlayan bir düşünce akımı var mı? Varsa bunun Türkiye''deki temsilcileri kimler? Üzerinde yeteri kadar çalışılmamış, toplumsal düzeyde beğenilip kabul edilmemiş bir düşüncenin siyasal partiye dönüşmesinin söz konusu olamayacağını herkes biliyor.

İkinci önemli sorun alanı ise bugünün Türkiye''sinde gerçekten bir böyle bir siyasal parti ihtiyacının bulunup bulunmadığı konusudur. Türk solu ciddi bir kriz içerisinde bulunuyor. Bunun hem iç toplumsal gelişmelerden kaynaklanan yönleri, hem de dış dünyadaki olup bitenlerle ilgili yönleri var. Sol ideolojiler ve siyasal hareketler tüm dünyada ciddi bir gerileme içerisinde bulunuyor. Solun kendisini yeniden üretmesi ve gelişmelere göre kendisini yeniden tanımlamasında bir sıkıntı var. Bunu en iyi başaran İngiliz sol hareketi oldu ve bunun sonuçlarını da aldı. Ancak mesela Fransız solu bunu başaramadığından sıkıntılar içerisinde bocalayıp duruyor.

Türk solu ne ideolojik bakımdan kendisini yenileyebildi ne de kendisini sorgulamayabilmesini bildi. Solun söylem düzeyinden eylem düzeyine kadar her alanda ciddi bir kritiğe ve yeniden yapılanmaya ihtiyacı var. Bunun sosyal demokrat partilerin yönelişine bakıldığında milliyetçiliğe yaslanarak aşılmak istendiği görülüyor. Bu durumun solun yaşadığı krizden çıkmasına yaramayacağını herkes tahmin ediyor. Kanaatimce solda yeni bir parti değil mevcut partilerin kendilerini sorgulamaları ve yeniden yapılanmaları sorunu vardır.

“Müslüman sol” bir partiden çok “liberal sol” veya “sosyal liberalizm” tartışmaları daha anlamlı gözüküyor. Dünyadaki fikri gelişime bakılır, yeni literatür incelenirse “liberal sol” üzerine anlamlı tartışmaların olduğu görülür.

“Müslüman sol”un ne fikri temeli, ne de toplumsal tabanı vardır. İki saygın ismin takdir edilecek bir çıkışı söz konusu, ancak başarı şansı pek yok gibi…

17 yıl önce
“Müslüman sol” mu? O da ne?
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!