|
Yer adları çoğulcu yapımızın bir göstergesidir

Yer adlarına ilişkin bir tartışma gündeme geldiğinde her zaman beni tebessüm ettiren bir hatıram aklıma gelir. Yetmişli yılların ortaları idi. Mesleğimin ilk görev yaptığım yeri olan Konya''dan Rize''ye atanmıştım. Bana gelen yazıda Rize''nin Pazar ilçesine bağlı Nurluca köyü ilkokuluna nakledilmiştim. Bir an önce gidip göreve başlamam isteniyordu. Pazar''a gidip ilköğretim müdürlüğüne uğramış atandığım köyün nerede olduğunu, nasıl gideceğimi filan sormuştum. Bana kabaca tarif etmişlerdi. Şimdi ilçe olan Hemşin nahiyesine bağlı bir yerdi ve önce buraya gitmem gerekiyordu.

Hemşin''e gitmeden önce Pazar''da bazı kişilere Nurluca''yı sorduğumda kimsenin böyle bir yeri bilmediklerini şaşırarak görmüştüm. Hemşin''e gittiğimde de sokaktaki insanın Nurluca diye bir yerden haberi yoktu ve bilmiyorlardı. Sonra anlaşıldı ki Nurluca denen yer aslında çevrede Çanova diye bilinen bir köydü. Herkes burasını Çanova adıyla bilirdi. Bu köy varolalı beri Çanova adıyla bilinirdi. Buraya Nurluca adı, eğer yanlış hatırlamıyorsam, 27 Mayıs darbesinden sonra verilmişti ve resmi çevrelerin dışında kimse bu adı kullanmıyordu.

Sanıyorum herkesin benim yaşadığım bu olaya benzer hatıraları vardır. Hâlâ ülkemizin pek çok yerinde özellikle köy adları ikili bir özellik gösteriyor. Yöre halkının bildiği ve kullandığı adla resmi çevrelerde kullanılan adlar farklıdır. Halk genellikle yerel kültüre yerleşmiş, halk katlarında bilinen geleneksel adı kullanır ve bununla anlaşır; resmi çevrelerse o yerin resmi adını kullanırlar.

Bu durumun normal olduğunu ortaya koyacak sağlıklı bir açıklamanın olduğunu sanmıyorum. Modern dönemdeki devlet eliyle ulus inşa etme projesinin yerleşim yeri adlarına sirayet eden boyutunun ötesinde bir şey değil. Modern ulus devletler, sadece vatandaşların adlarına müdahale etmiyor aynı zamanda yerleşim yerleri adlarına da müdahale etmeyi kendi yetkisinde görüyorlar. Kendi bağlamı içinde belli gerekçeleri vardır. Ancak söz konusu gerekçelerin makuliyeti ve rasyonalitesi sorgulanabilir bir durumdur.

Bu konuda son derece anlamlı bir geleneğe sahip olduğumuzu görüyoruz. Osmanlı Devleti, yerleşim adlarını değiştirmeyi, Türkçeleştirmeyi hiç düşünmedi, ancak yeni yerleşim yerlerine o günün şartlarında anlamlı adlar verdi. Şehir ve yerleşim yerlerinin adları olduğu gibi kullanılmaya devam etti. Kullanım sırasında farklı dil ve fonetikteki adlar Türkçe''ye adapte oldu. Mesela Scutari adı kullanıla kullanıla Üsküdar olarak, Prusya adı Bursa, Iconion adı Konya gibi belli dönüşümler geçirdi. Deyim yerindeyse Rumca veya farklı dillerdeki adlar kendi kendine Türkçeleşmiş oldu. Türkiye''nin başkenti olan Ankara''nın da belli bir dönüşüm sonrasında bu şekle geldiğini biliyoruz.

Osmanlı coğrafyasında bulunan yerlerde yer adlarının değiştirilmesine haklı olarak tepki gösteriyoruz. Eskiden Osmanlı Devleti sınırları içinde bulunan yerlere gidildiğinde adların nasıl değiştirilerek yerel dillerden adlara dönüştürüldüğünü üzülerek görüyoruz. Haklı olarak da eleştiriyoruz.

Aslında bunun bir zihniyetin dışa vurumu olduğunu söylemem gerekiyor. Modern dönemin başlıca siyasal ideallerinden biri olan ulus inşa etmek ve bu çerçevede iktidarların takip ettikleri politikalar, farklılıkları ortadan kaldırıcı ve toplumsal alanları tekleştirici, tekil bir bütün oluşturucu nitelikte olmuştur. Ulus olarak tanımlanan bütün, kendi içerisinde farklılıkları eriten, ortak faktörleri tekleştiren ve tasarlanan yapının oluşturulmasıyla ortaya çıkan modern dönemin yeni bir inşasıydı. Mesela ulusal kültür, ulusal dil, ulusal din, ulusal müzik gibi tekil yapıların dışında farklılıklardan oluşan çoğulcu yapıların yerinin olmadığı görülmüştür. Bir toplum tabiatı gereği her bakımdan çoğulcu bir yapı gösterir. Hele bu toplum bir imparatorluk bakiyesi ise çoğulcu yapı adeta bir zorunluluktur.

Türkiye gibi bir geçiş coğrafyasında bulunan, tarihte sürekli farklı medeniyet ve kültürlerin buluştuğu, kıtaların, medeniyetlerin ve kültürlerin kavuşma yerinde olan bir ülkede tekil yapılardan çok çoğulcu yapıların hakim bir renk oluşturması gayet normaldir. Mesela etnik, dinsel, kültürel farklılıklar yer adlarında, kişi adlarında, geleneklerde, kültürde, gündelik yaşama şekillerinde çoğulcu yapılar şeklinde kendisini ortaya koyacaktır. Demem odur ki Cumhuriyet döneminde çeşitli zamanlarda çıkarılan düzenlemelerle ve idari kararlarla Türkçeleştirilmeye çalışılan yer adlarının özgün şekline kavuşturulması ciddi ve önemli bir adımdır. Bu teşebbüs Türkiye''nin demokratikleşmesine olduğu kadar insan haklarına ve çoğulculuğun teminine doğru atılmış bir adımdır.

15 yıl önce
Yer adları çoğulcu yapımızın bir göstergesidir
İnsan araçları kullanacağına, araçlar insanı kullandığı için dünya cehenneme döndü!
Gayyâ kuyusu
Gereksiz yüklerimizin arasında kayboluyoruz
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!