|
Ben severim, saymam!

"Vali olmuş ama adam olamamış" taifesi hakkında, vakti olanların bir şeyler söylemesi kolaydır. Çünkü "adam ol(a)mamışlık" çok söz kaldırır.

Maksuda erişilmedikten sonra, yani adam olunmadıktan sonra, makam, mansıb, rütbe sayıklamaları ne işe yarar?

Yaramaz. Sayınız, sayıklayınız, hakikaten hiçbir işe yaramaz. Vali olmak kolay, adam olmak zordur, o yüzden bir işe yaramaz. Saymak da, sayıklamak da.

Sayım mı, saygı mı demeliyiz?

İkisi de ''saymak'' kökünden çünkü.

Eskiler "adam i''dadına girmek"ten söz ederlerdi. Ne tesadüf, şu kelimelerin hepsi de aynı familyadan: i''dad, ta''dad, ma''dud, aded...

Adam sayılmak...

Bakınız, saygı nasıl da bir sayımın sonucu oluverdi!

* * *

"Adam olup vali olamayanlar" taifesine gelince, bu hususta vakti olanların dahî bir şeyler söylemesi güçtür. Çünkü "adam olmuşluk", "adamlık" ve tabii ki "olmuşluk", fazilet ifşalarını lüzumsuz kılar. Tesirini azaltır.

"Hâzâ adam!" derler ya, aynen öyle. Adamsa, adam iyiyse, insansa, diğer ikincil niteliklerin zikrine ne hacet!

Adamlık, duyguların konusudur. Filan kişiyi, filan özelliğini beğenmeyebiliriz ama o kişiyi severiz. Beğendiğimiz kişileri ise sevmeyebiliriz. Beğendiğimiz, takdir ettiğimiz nice insan vardır ki sevmeyiz. Sevmeyebiliriz. Sevemeyebiliriz. Buna mukabil, sevdiğimiz kimi insanların da beğenmediğimiz yanları vardır, olabilir.

Kişinin bir yönünü beğenmeyiz. Bütünüyle beğenmediklerimizi de ''zaten'' (zatı itibariyle) sevmeyiz. Beğeni bir yönüyledir. Kısmîdir. Eskilerin tabiriyle: "min-vechin".

Sevgi ise öyle değildir. Bütüne ilişkindir. Sevilen, bütündür. Beğenilen, parça. Sevgi zatîdir, beğeni ise arizî. Zatı, özü severiz veya sevmeyiz. Bütünüyle. Lâkin o zata, o öze ilişkin nitelikleri beğeniriz veya beğenmeyiz. Kısmen.

Sevgi kuşatıcıdır bu yüzden. Beğeninin tam da aksine.

Bütünüyle hiçbir şeyi, hiçbir kimseyi beğenemezsiniz. Deneyiniz, yapamadığınızı göreceksiniz. Her şeyiyle beğendiğiniz kişi ya da nesne bulamazsınız bu dünyada.

* * *

Eskiler ne güzel kelimeler kullanırmış! Meselâ "takdir etmek"!

Birini veya bir şeyi beğenmenin adıydı ''takdir''.

"Takdirkâr olmak", "hayran olma"nın tam karşıtıydı. Takdirkâr olan, hayran olan değildi.

Takdir kelimesi ''kader''den gelir. Kader (kadr) ölçmekle ilgilidir. Mikdar meselâ.

Takdir, ölçerek, nisbetini/münasebetini, yani mikdarını hesab edererek beğenmektir. Birini takdir ediyorsanız, birinin takdirkârı iseniz, bu ölçme işini sadece duygularınızla değil, düşüncelerinizle de yaparsınız.

Sevmek hiç de böyle değildir. İçinde takdir yoktur diyemem, lâkin yok denecek kadar azdır. Sevmek hayranlığın sonucudur. Şaşakalmanın. Büyülenmenin. Değişik derecelerde. Düşünceyi bir kenara atmanın. Duyguların seline kapılmanın.

Sevdiğinizi beğenmeyebilirsiniz. Pekâlâ beğenmediğinizi sevebilirsiniz.

Yunusumuz ne güzel demiş:

— Aşk gelicek cümle eksikler biter.

Doğru aşk gelince, göz eksiklik filan görmez. Aşkın gözünün köreldiğinden değil, âşıkın gözü köreldiğinden.

Tabii devamı da var. Ya eksikler bitmezse?

Biz de Yunus gibi cevap verenlerdeniz:

— Bitmez ise ko ki kalsın, nolusar?

Yani aşk gelince tüm eksikler biter, görülmez olur. Sanki bitmese n''olur, kıyamet mi kopar? Varsın maşukun eksikleri de olsun. Aşığın gönül-gözü onlarla uğraşmaz.

* * *

İnsanlararası ilişkilerden söz açıldığında, her defasında sevgi ve saygı''nın birlikteliğinden söz edilir ya, bu birliktelik duygu ve düşüncenin birlikteliğidir. Kalbin ve beynin birlikteliği. Aklın ve kalbin.

Sevginin, yani kontrollü duygusallıkların yanında saygı''nın da olması tabiidir. Saymak, saygı, sayım, vs... beğeninin, takdirin, aklın, akletmenin doğal sonucu.

Seven sayar, saygılı olur, sever ve beğenir. Eksikleri görür. Lâkin âşıksa sayamaz. sayımı da, saygıyı da, her türlü takdir ve hesabı da bir kenara atar. Atıyorsa, atabiliyorsa âşıktır zaten.

* * *

İmdi ey talib, biz asıl konumuza gelelim:

"Tanrı birdir" diyorsun.

Saydın mı?

16 yıl önce
Ben severim, saymam!
Hangi kurumlarda çalışan memurlar ilave 731 TL alır?
Fesatçı, aynı savaş taktiğini uyguluyor
Mal meydanda
Pekin Büyükelçimize sordum: Çin’den aldığımız Çin aşısı Çin’de nasıl uygulandı? Hangi sonuçları verdi?
“Almanlar et başında”