|
Bir peygamber hırkası ki gıcıl gıcıl

Fotoğraf sanatının büyük ustalarından Brassaï''ı tanır mısınız? Ben tanımazdım.

“Paris''in gözü” diye tanımlanan adamı...

Gerçek adı: Gyula Halasz...

Romanya''nın Braşov şehrinde doğmuş, 11 Temmuz 1984''te Nice''te ölmüş...

Matisse, Picasso, Braque, Dali, Giacometti gibi birçok sanatçının fotoğraf(lar)ını çekmiş...

Bazıları hakkında -fotoğraflarıyla birlikte- anılarını da kitaplaştırmış...

— “Hep bilirim Brassaï''ı, ta çocukluk yıllarımdan beri... fotoğrafa başladığım günlerden beri...” diye anlatır Ara Güler.

Bense, “Picasso ile Konuşmalar (1939-1962)” adlı kitabından tanırım Brassaï''ı...

O kitabı size de tanıtmak isterim.

Altını çizdiğim birçok pasajdan sadece birinin yüzüsuyu hürmetine...

Ve Picasso''nun hatırına...

Bir de tabii ki tozun toprağın...

Aslımızın...

* * *

BRASSAÏ: Eyzies''ler vadisinin aşağı Logerie''sinde arkeologlar kazı sırasında, çok yerinde bir fikir taşıyorlardı: Binlerce yıl boyunca birbiri üstüne binen katmanlarıyla, dört beş metrelik bir kesiti korumak...

Sanki bin sayfalık bir kitaptı bu!

Her katmanda kiracılar kendi kartvizitlerini bırakmışlardı: kemik parçaları, dişler, silex taşından araçlar...

Bir bakışla binlerce yıllık bir tarih görülebiliyordu... Çok heyecan verici bir şeydi bu.

PİCASSO: Hem de ne sayesinde? Toz sayesinde!

Geçmişten bize ulaşan her şeyi, toz, bizim için saklayıp korur. Burada bile şu yığınlara bir bakın, birkaç haftada kalın bir toz tabakası üzerlerine yığılıveriyor....

La Boétie sokağında odalarımın bazılarında —anımsıyorsunuz değil mi onları?— eşyalarım tozların altında kalıp çoktan gözden kaybolmaya başlamışlardı...

Size bir şey söyleyeyim mi? Eğer atölyemin temizlenmesini, tozunun alınmasını hep yasakladıysam ben, bunun sebebi, sadece eşyalarımın yerlerinin değiştirilmesiyle karıştırılması değildi; her şeyden önce, tozun koruyuculuğuna benim her zaman güvenmiş olmamdır...

Toz benim müttefikimdir... Eşyalarımın üzerinde istediği gibi birikmesinde onu her zaman serbest bırakmışımdır. Çünkü bir koruyucu tabaka gibi bir şeydir o!

BRASSAÏ: Bir metrelik bir katman yaratabilmek için bin yıllık toza gerek vardır. Roma imparatorluğu ancak iki üç metre gömülmüştür yerin altına... Tarih-öncesi katmanlar daha da kalın oluyor. İlk insanlardan bir şeyler biliyorsak -hakkınız var- tozun ''koruyuculuğu'' sayesinde biliyoruz.

* * *

Bir metrelik bir katman yaratabilmek için bin yıllık toz gerekiyormuş...

Kültür hazinesi dediğimiz, ilim-irfan mirası diye adlandırdığımız şey, her ne ise o, işte bu bir metrelik katmanın ta kendisi.

Bin yıllık toz sayesinde en nihayet bir metrelik katman...

Bin yıldır üzerinde oturduğumuz halıyı bir yüzyıl içinde öyle bir silkeledik ki ne tozu kaldı, ne de ancak o tozun koruyacağını umduğumuz geleneksel değerler...

* * *

Bakınız, Peygamber hırkasını bile korumayı beceremedik. İnsafsızca tozlarını silkeledik, sonra da hiç acımadan üzerine ütüyü bastık.

Çevremizi toz topraktan arındırdık, her şeyimizi gıcıl gıcıl yaptık... pırıl pırıl...

Şimdi kültür dünyamız cascavlak... parıltılar içinde... Boğaz Köprüsü gibi rengârenk... ışıltılar içinde...

Görgüsüzleşen dindarlık hiçbir değerin tozlanmasına izin vermiyor. Eldekilerin de tozunu attırıyor, sözümona geleneğe hürmet numerosuyla tarihî mirası yenileyip hepsini gıcıl gıcıl yapıyor.

Peygamber hırkası gibi...

* * *

Not: Geçenlerde vefat haberini teessürle öğrendiğim Mualla Eyüboğlu Hanımefendi''yi, 90. yaşgününde (21 Mart 2009 Cumartesi) Galata''daki evinde ziyaret etmiş, elini öpmek imkânı bulmuştum.

Evi, İstanbul''un tozla korunan nadir evlerindendi. Bir Osmanlı eviydi. Tarihti. Müze gibiydi. Umarım mirasçıları eşyaların üzerindeki tozları (!) silkelemek hatasına düşmezler.

15 yıl önce
Bir peygamber hırkası ki gıcıl gıcıl
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî