|
Bir rengin günahı

— “Yeşile çalan kükürdün renginde hoşa gitmeyen bir şey vardır.”

(So hat die Farbe des Schwelfs, die ins Grüne fällt, etwas Unangenehmes.)

Goethe''nin bu kâhince tesbitinin hakkını verebilmek için kükürdün o sevimli sarı rengini hatırda tutmak gerekir öncelikle.

Yeşile çalan, yani kirlenen sarının hikâyesi dramatik değil, trajiktir.

Hem güneşin, hem altının rengi olan o soylu sarıyı soysuzlaştıran tek şey yavaşça kirlenmesidir. Yeşile çalması, küflenmesi, sonra da kararması...

Biraz kirlenmeye görsün günaha bulanmış gibi kabul edilir sarı.

Bütün heybetini kaybeder.

Asaletini.

* * *

Sarı ve günah.

Bir renk ve bir eylem.

İkisinin arasındaki bağlantının farkında mıdır acaba idrakimiz?

Sarının ve günahın...

Daha açıkçası günahkâr sarının...

Nitekim sarı rengin doğasında uğursuz bir şeylerin olup olmadığından kuşkulanır Sergei Eisenstein.

VE Frederic Portal''ın 1857 tarihli kitabına müracaat eder: “Eskiçağ''da, Ortaçağ''da ve Yeniçağ''da Simgesel Renkler Üzerine”.

Yazar sarı rengin tarihinde kalleşliği, ihaneti ve günahı görür.

Karşıtları birleştiren renktir sarı. Hem sadakatin, hem ihanetin rengidir bu yüzden. Altın ve sarı. Güneş ve sarı.

Ne garip değil mi, nikâhın da, zinanın da rengi sarıdır.

Sarının simgesel anlamlarının Hıristiyan kültürünce belirlendiğine işaret eder Havelock Ellis.

Hıristiyanlık sarıyı hasedin rengi hâline getirir. Kıskançlığın ve çekememezliğin...

* * *

İsa''ya ihanet eden Judas''ın rengi sarıydı meselâ.

Bu nedenle Batı toplumlarında Yahudiler hep sarı giymek zorunda bırakılmışlardı.

Kapıları bile sarıya boyanırdı. Haçları da, mumları da sarı renkliydi.

Naziler de Yahudileri sarı renkli Davud Yıldızı''yla dolaşmaya zorlamışlardı.

Yunanlı ve Romalı fahişelerin giyimlerinden ilhamını alan Hıristiyanlık ister istemez sarıyı şehvetin alâmeti olarak tanımlamıştı. Şehvetin, yani zînanın.

Bir de muhtemelen altının.

Altın güç ve iktidarı simgesi. Acının. Zulmün. İhanetin.

Rengi de öyle.

Tıpkı “Sarı Sendika”cılar gibi, güçle ihaneti birleşir sarıda. Güneşin ve altının renginde.

Paris argosunda “Sa femme le peignet en jaune de la tête aux pieds” denilmesinin nedeni bayağı derinlere iner: “Karısı onu (kocasını) başan ayağı sarıya boyuyordu”, yani boynuzluyordu.

Sarı Balo (Un bal jaune) bile gerçekte “boynuzlu erkekler balosu” anlamına geliyordu.

İngiliz argosunda durum farklı mıydı sanki?

Değildi, zira “to wear yellow hose/stockings” (sarı don/çorap giymek) kısaca ''boynuzlanmak'' demekti.

* * *

Ortaçağ İspanyasında cellatların resmi elbiseleri ne renkti? İki renkliydi: sarı ve kırmızı. İlki ihanetin simgesiydi, ikincisi ise cezasının...

Yasak ilişkiden söz açılır da Adem-Havva kıssasının en önemli motifi yasak meyve unutulur mu? Bazı yahudi âlimlerin yasak meyvenin limon olduğunu iddia etmeleri boşuna değildi. Elma veya portakalın tatlılığına karşın limonun ekşiliği...

İslâmî kaynaklarda yasak yiyeceğin arpa veya buğday olduğuna dair kayıtlar da vardır.

Yasağın rengi hep sarı.

* * *

Sarının ışığa en yakın renk olduğunu söyleyen Goethe yine de bu rengin arı ve parlak tonlarının hoşa gittiğine ve fakat kirlendiğinde son derece kötü etki yaptığına işaret etmekten kendini alamaz.

— “Sarı renk donuk ve pürüzlü yüzeylere verildiğinde —örneğin sıradan kumaşa, keçeye, vb.— bunların üzerinde tüm canlılığıyla görünmez ve bu durumda sözü geçen kötü etki hemen kendini belli eder. Ufacık, belli belirsiz bir değişiklikle alevin ve altının güzel izlenimi ''pis'' vurgusundan kurtulamayacak bir şeye dönüşür; saygın ve soylu renk böylece alçaklık ve iğrençliğe çevrilir. Belki de iflas edenlerin giydikleri sarı şapkaların ve yahudilerin cübbelerindeki sarı çemberlerin kökeni bu izlenimden ileri gelse gerek...”

Kur''an''da kullanılan sarı-yeşil bağıntısını hatırlamasını bekleyemeyiz Alman şairden.

Yaşamın rengidir yeşil, çöle inat. Çöl ise kurumanın, çürümenin, hiçliğin rengi. Bitkiler canlılığını yitirdiklerinde sararırlar. Ölürler.

Sarı hayra alâmet değildir bu yüzden. Canın çekilişi, korkununsa gelişidir.

* * *

Sesler ile renkler arasındaki bağıntıyı büyük tutkuyla inceleyen Rus yönetmen Eisenstein''ın şu uyarısı meseleyi ne farklı bir mecraya kaydırıyor, değil mi?

— “Sarı renge yüklediğimiz özelliklerin çoğu, izgede onun hemen komşusu olan yeşil renkten türemektedir.”

Yeşile anlam vermeden sarıya anlam vermek güçtür.

* * *

Zevk ehlinden bazılarına göre, nefs-i levvame''nin rengi sarı (bazılarına göre kırmızı), nefs-i mülhime''nin rengi yeşildir. Nefs-i emmare''nin renginin mavi olduğunu ise daha önce sözkonusu etmiştik.

Böylelikle üç rengi elde etmiş oluyoruz: mavi+sarı+yeşil.

Bu renk tayfına dikkat et ey talib, nefsin ilk üç mertebesi şeriat mertebesidir.

Eğer dersen, nefs-i levvame''nin renginin kırmızı olduğunu söyleyenlere kulak verirsek, sarı renk nereye kayboluyor?

Derim ki: Sarı o tabloda nefs-i mutmainne''nin rengi oluveriyor. Güneşin saf ışığı, parlak sarı bu sefer itminanı temsil ediyor.

* * *

Denileni diyorum sana ey talib, maviden ötesini bilmem ben!

Günahtan ötesini...

Not: 27 Ekim 2010''dan itibaren artık her Çarşamba akşamı TRT Belgesel''de, saat 20.00''de Beyaz Sayfa''nın konuğu olacağım. Sadece düşünce ve sanat. Her şeye rağmen düşünce ve sanat. Hakikatin peşinde koşacağız. Batı''da da, Doğu''da da. Kelimelerin ve renklerin ışığında Hz. İnsan''ı arayacağız. Yeryüzünün dörtbir yanında. Israrla. İnsanın etrafında tavaf edecek, her defasında onun ayağının dibine düşeceğiz. Maviye çalarken her yanımız gökleri göklere boyacağız. Hüzne. Sade düşünce ve sanatın hatırına. Akşamları. Çaresiz, bir kuş kadar ürkek olacağız. Yoracağız ve yorulacağız çünkü. Aşk olsun diyeceğiz. Olmazsa, ısrar etmeyip susacağız. (cundioglu@gmail.com)

14 yıl önce
Bir rengin günahı
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle