|
"Çağdaş tefsir tarihi tasavvuru"nun sınırları

Dünkü yazımda, "Tarih kendisine sırtımızı dönebileceğimiz bir arkalık değil, bilakis ayaklarımızı üzerine basarak üstünde yükselebileceğimiz zeminin adıdır!" demiş ve eklemiştim: "Bir toplumun ayaklarının altından tarihi çekip aldığınız an, tarihsiz bırakılmış o toplumdan bir daha ayakları üzerinde doğrulmasını bekleyemezsiniz!" Nitekim bugün bizlerin kendimize sahih bir istikamet tayin ve dahî kendi ilmî mirasımızı ihmal edip bu devâsâ mirasın değerini bir türlü takdir edemiyor oluşumuz, hiç kuşku yok ki en nihayet "tarih tasavvuru" dumura uğramış bir toplum haline gelmemizle alâkalı bir keyfiyettir.

Tarih tasavvurumuzun nasıl dumura uğradığını görmek için, bugün bu geleneğe açıkça düşmanlık eden çevrelerin yazıp çizdiklerine değil, bilakis İslâmî ilimlerle meşgul olan, meselâ ilahiyat tahsil ve ta''lîm eden çevrelerin zihnî yapılarına, ilmî birikimlerine bakmak kâfidir sanıyorum. Sözgelimi bugün İlahiyat Fakülteleri''nde okutulan Tefsir, Hadis, Fıkıh, Kelâm, Tasavvuf gibi ilim dallarında geleceğin âlimlerine neler okutuluyor, neler öğretiliyor, onlara nasıl bir tarih tasavvuru veriliyor?

Elbette hocaların zihninde varolan tasavvur, talebelerin zihnine de sirayet ediyor ve şayet hocalar köklü bir tasavvurun, ciddi bir birikimin sahibi değillerse, maalesef o zaman öğrencilerini de kendileri gibi parlak ve cazip konularda ucuz tezler hazırlayıp bir an evvel mezun olmaya çalışan ufuksuz ve derinliksiz memurlar haline getiriyorlar. Binaenaleyh tarih tasavvurumuzun nasıl ve kimler eliyle dumura uğratıldığını göstermek maksadıyla İlahiyat fakültelerine iyice yerleşmiş bulunan çağdaş tefsir tarihi tasavvurunun hâl-i hazır durumuna bir misâl sadedinde işaret etmek isterim.

Bugün ülkemizde sadece ilahiyatçıların değil, genel olarak Müslümanlar''ın ''tefsir tarihi''ne ilişkin tasavvurâtını besleyen kitapların başında, Ankara İlahiyat Fakültesi câimasından Prof. Dr. İsmail Cerrahoğlu''nun Tefsir Tarihi I-II (Ankara, 1988) adlı eseri gelmektedir. İlk olarak Diyanet İşleri Reisliği''nin neşrettiği bu eserin yanısıra, bir de Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı yayınlarından merhûm Doç. Dr. Ali Turgut''un Tefsîr Usûlü ve Kaynakları (İstanbul, 1991) adlı eseri mütedavildir ve bu eser büyük ölçüde birincisinden muktebestir. Diğerlerini (Tefsir Usûlü/Tefsir İlmi adıyla yayımlanan benzer çalışmaları) sıralamaya gerek duymaksızın belirtelim ki bugün ''tefsir tarihi''nin sınırları ve muhtevası bu tür kitaplarla tayin edilmektedir.

Peki bu tür eserlerin kendilerine örnek aldıkları kitap hangisi? Elbette Zehebî''nin et-Tefsir ve''l-Müfessirûn (Kahire, 1961) adlı meşhûr çalışması! Zehebî''nin selefinin kim olduğunu merak edenler için söylersek, onun kendisine örnek aldığı metin de Ignaz Goldziher''in -orijinali 1920''de yayımlanmış olan- Mezahib''ut-Tefsir''il-İslâmî (Kahire, 1955) adlı eseridir ki bu eser sadece M.S. Baljon gibi çağdaş araştırmacılarca merkeze alınmakla kalmamış, ne yazık ki İslâm dünyası da Zehebî''nin aracılığıyla ve bu metinden hareketle tefsir tarihinin sınırlarını çizmek yoluna gitmiştir. Öyle ki Tefsir Tarihi yazımında Goldziher''in inşâ ettiği tasavvurun Zehebî eliyle İslâm dünyasına sirayet etmesi ve böylelikle ülkemizde yayımlanan Tefsir Tarihi çalışmalarının da bu tasavvuru besleyip büyütmesi, bugünün ilahiyatçısını -diğer temel İslâmî ilimlerde olduğu gibi- büyük bir tarihsizlik/köksüzlük marazına mübtela etmiş ve en nihayet tefsir tasavvurumuzun sınırları, Macar Yahudisi bir oryantalistin çizdiği sınırların ötesine bir türlü geçememiştir.

Acaba bu tefsir tarihi tasavvurâtının sınırları nerede başlıyor ve nerede bitiyor? Bu çağdaş yazım tarzı, tefsir tarihimizin hangi bölgelerini ve hangi dönemlerini görmezlikten geliyor? Yine bu çağdaş tarih tasavvuru, İslâm tefsir geleneğini nasıl parçalıyor ve hangi parçalara ayırıyor? Parçalanmış, parçalara ayrılmış bir tasavvurun sahipleri, bu durumda hangi zaaflara düçar oluyorlar?

Bu sûallerin cevabını verebilmek için, hiç kuşku yok ki herşeyden evvel çağdaş tedkiklerin, zengin bir gelenek içerisinde ve müşterek bir metafizik çerçeve dahilinde meydana çıkmış bulunan tefsir kitabiyâtımızı nasıl ve ne sûretle taksim ve tasnif ettiğine bir bakmak gerekecektir.

Nasip olursa yarın da bu taksim ve tasnif işleminin keyfiyetini ele alacağım.

25 yıl önce
"Çağdaş tefsir tarihi tasavvuru"nun sınırları
Kara dinlilerle milletin savaşı
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir